Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek pazar sabahı CNN Türk’te canlı yayın konuğum oldu; iç politika gündeminin yanı sıra ağırlıklı olarak uluslararası ilişkilerdeki kritik gelişmeleri konuştuk. Söz, AK Parti ile ciddi görüş ayrılığına düşen Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Abdullah Gül’ün önümüzdeki süreçte nasıl hareket edebileceği konusuna gelince Doğu Perinçek bazı görüş ve iddialar ortaya attı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, dışişleri bakanlığı sırasında ABD’li muhatabı Colin Powell ile tehlikeler içeren gizli bir anlaşma yaptığını ileri sürdü. Çeşitli konularda mevcut hükûmet ve AK Parti yönetimi ile pozisyon farkları olsa da Abdullah Gül’ün devletin farklı kademelerinde çok önemli görevler üstlendiğini, Türkiye’nin aleyhine olabilecek bir belgede imzasının bulunacağına ihtimal vermediğimi dile getirdim ve ortaya atılan bilgilerin bir komplo teorisi olabileceğine dair kanaatimi paylaştım. Doğu Perinçek ise yayın boyunca iddialarını tekrarladı, hatta dün yayınlanan Aydınlık Gazetesi’nin manşetinde bu konu işlendi.
Ortaya atılan iddiaları dün biraz daha derinlemesine araştırdım. En fazla merak edilen başlıklardan biri, o görüşme sürecinde Türkiye’nin ABD’ye PKK konusunda tavizler vermesiyle ilgili iddialar… 2013 yılında Milliyet Gazetesi’nde Fikret Bila da tartışmaları ele alan bir yazı yazmış. Belge ve tutanakları dikkatlice okudum.
Gül, ABD tarafına özetle şu görüşleri aktarmış: “ABD basınının Türkiye’yi küçük düşürücü hareketlerinden Türk halkı büyük rahatsızlık duymaktadır. Türkiye’nin başkalarının toprağında gözü yoktur. Kerkük ve Musul konusunda kamuoyu hassastır. Türkiye’nin müdahalesini gerektirecek bir ihtiyacın doğmamasını temenni ederim.
Musul ve Kerkük’ün güvenliği ve defacto durum yaratılmaması hususunda ABD’nin verdiği söze güveniyoruz. Ancak doğal kaynakların tüm Iraklılar için eşit olduğu görüşümüz Başkan Bush tarafından da ifade edildi. Peşmergelerin girişebilecekleri eylemler demografik yapıda değişikliğe yol açabilir, bu konuda dikkatli olunması gerekir. Irak, küçük bir Ortadoğu örneğidir. Lübnanlaşma ve Filistinleşme tehlikesi göz ardı edilmemelidir. Ayrıca Irak halkının da medya yoluyla küçük düşürülmemesi gerekir.”
Ben, Gül’ün o dönemdeki açıklamaları, ABD ile gerçekleşen görüşmeler ve anlaşmalar çerçevesinde PKK konusunda taviz veya Kürdistan’ın kurulmasına yeşil ışık yakan herhangi bir maddeye rastlamadım. Ankara bugün de Washington’ın itirazlarına rağmen PKK’ya karşı Irak ve Suriye’de kararlı şekilde operasyonlar yapmaya devam ediyor. Bu nedenle hiçbir bakan veya hükûmetin ABD’ye terörle mücadele etmeyeceğiz diye taahhütte bulunmuş olabileceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin geleceği ve toprak bütünlüğü açısından son derece hassas olan bir konuda, gerçeğin tam olarak anlaşılması bakımından bu notları paylaşmayı gerekli gördüm.