Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Ankara’ya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir dizi konuyu ele aldılar.
Açıkçası ben AB ile Türkiye diyaloğunun göç konusu ve ağırlıklı olarak Suriye düzleminde sıkışmış olmasından rahatsızım. Nitekim bu kez de öyle oldu. Leyen, ağırlıklı olarak verdiği mesajlarda göç konusunda Avrupa ve Türkiye’nin ilişkisinin önemine atıfta bulunan değerlendirmeler yaptı.
Ayrılmadan önce “Türkiye önemli bir ülke” diye başladığı mesajı da ağırlıklı olarak göç konusuna gönderme yapıyordu. İfadeleri klişelerle doluydu ve benim değerlendirmeme göre samimiyetsizdi.
Nitekim Leyen, birçok şeyden bahsetti ama iki taraf arasında dondurulmuş durumda bulunan katılım sürecini hiç gündeme getirmedi. Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye’de yeniden faaliyetleri, ticaret konusunda yüksek düzeyli diyaloğun gerçekleştirileceğini kaydeden Leyen, Kıbrıs sorununun çözümü için BM liderliğinde müzakerelerin yeniden başlatılması ile Rusya’ya uygulanan yaptırımların delinmemesi konularını da ele aldıklarını ifade etti.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, Leyen ile görüşmesinin Suriye ve göç konularıyla sınırlı kalmaması için Türkiye’nin tam üyelik beklentisi içinde olduğunu vurguladı. Ankara’nın kararlılığında bir değişiklik olmadığının altını çizdi. Gümrük Birliği ile ilgili müzakerelerin hızla başlatılması ihtiyacına dikkat çekti.
Avrupa Birliği tarafında ise bu konuları sürekli gündeme getirmeme veya ‘taca atma’ tutumu görüyorum. Anlamlı ve içerikli şekilde bu başlıkları ele almıyorlar. Bu arada Avrupa tarafı, eğer gerçekten göç konusunu kökünden çözmeyi istiyorsa Suriye’nin istikrarına, inşası ve imar çabalarına daha fazla destek vermeli. AB bütçesinden 2024 yılı için 1 milyar euroluk katkı önemli ama yeterli değil. Geride tamamen yıkılmış, tahrip olmuş ve kurumları çökmüş bir ülke var.
Kuşkusuz her şeyi Avrupa’dan beklemek gerçekçi olmaz. Birleşmiş Milletler, ABD, Kanada, özellikle Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan Suriye’nin ayağa kalkması için ciddi kaynak ayırmalı. Türkiye, özellikle Suriye’nin kuzeyinde Afrin gibi kentlere Suriyelilerin geri dönüşlerini hızlandırmak için altyapı ve konut yapımı çalışmalarında bulunmuştu. AB’den de bu çalışmalar için mali yardım istemiş ancak somut yanıt alamamıştı. Ankara’da yapılan analizler, hem Türkiye hem de Avrupa’daki Suriyelilerin ancak ülkenin yeniden inşası ve imarı konusunda ilerleme sağlanırsa kitlesel dönüşe geçeceğine işaret ediyor.
CHP VE DIŞ POLİTİKA
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Suriye ve Ortadoğu konusunda güncel ve mantıklı bir dış politika geliştirmesine acil ihtiyaç var. Kısa bir süre öncesine kadar CHP’nin yaklaşımı “Mutlaka Esad ile görüşülmeli” ekseni üzerinde takılıp kalmıştı. Türkiye’de misafir edilen Suriyelilerin dönüşünden Suriye’nin yeniden yapılanmasına, Rusya, İsrail ve İran dahil bölge ülkeleriyle ilişkilere kadar bir dizi konuda CHP acilen yeni politikalar üretmeli.
Zira uluslararası gelişmeler, ekonomiden iç politikaya kadar birçok alanda daha belirleyici hale geldi. Benim değerlendirmeme göre konu ve coğrafya çeşitliliği içinde, bilgi ve donanım sahibi insanlardan oluşan bir dış politika kurulu stratejileri belirlemeli ve bunun bir sözcüsü olmalı.