Türkiye’nin aktif katılımı ve katkısı olmadan Avrupa Birliği’nin küresel zorluklarla başa çıkması imkânsız. Birleşik Krallık’ın Brexit süreciyle ayrılmasından sonra Avrupa siyasi olarak daha güçsüz bir hâle geldi. Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırı sağ ciddi şekilde yükseldi, iktidara geldi veya koalisyon ortağı oldu.
Almanya’da kabine içi tartışmalardan sonra Maliye Bakanı istifa ettiği için ülke muhtemelen Şubat 2025’te erken seçime gidecek. Ekonomi anlamında Avrupa’nın motoru niteliğindeki Almanya’nın siyasi belirsizliğe sürüklenmesi çok kötü bir gelişme.
Diğer taraftan üç büyük tehlike daha var Avrupa’nın önünde:
1- ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi. Trump Avrupa’ya kelimenin tam anlamıyla ‘gıcık’ oluyor. Yeni dönemde NATO harcamalarına katılmadınız diyerek iyice sıkıştıracak, özellikle Alman ve Fransız şirketlerini zorlayacak adımlar atacak. Yeni kabinesine seçtiği isimlerin her birinin ayrı ayrı açıklama ve politikaları Avrupa’yı sıkıntıya sokacak.
2- Çin inanılmaz bir hızla büyüdü. Her şeyi daha ucuza üretmeye devam ediyor. Üstelik ürünlerin kalitesi, tasarımı Batılı tüketicilerin beklentilerine daha fazla yanıt verir hâle geldi. Elinde zengin madenler ve hammadde var. Ticaret savaşlarında Avrupa’nın Çin karşısında rekabet etme gücü iyice azaldı. Dünyanın en büyük elektrikli otomobil üreticisi BYD’nin yüksek satış grafikleri Alman üreticileri ciddi şekilde zorluyor. İkinci Dünya Savaşı döneminde bile ayakta kalan Alman otomobil markaları tarihte ilk kez bazı fabrikalarını kapatma aşamasına geldi.
3- Rusya-Ukrayna savaşı üçüncü yılında. Savaşın en fazla birkaç hafta sürüp sona ereceği düşünülüyordu. Çatışmaların ne zaman bitebileceğine dair hiçbir işaret yok. Üstelik nükleer silah kullanılması seçeneği hiç olmadığı kadar güçlenmiş görünüyor. Savaşın en büyük kazananı, muazzam silah satış hacimlerine ulaşan Amerika oldu. Bu savaştan en ağır yara alan taraf yine Avrupa. Milyonlarca Ukraynalı sığınmacıya kapılarını açtı. Başta Almanya olmak üzere büyük bir enerji krizine girildi.
Nükleer silah kullanılmasa bile savaş derinleştiğinde Rusya’nın Avrupa’ya çok ağır bedeller ödetebilecek hamlelere hazırlandığı görülüyor. Avrupa’nın kendisini koruyabilecek kapasitesi çok sınırlı. Hele Trump’ın ne yapacağının kestirilemediği bir ortamda Avrupa tamamen Rusya ile tek başına karşı karşıya kalabilir.
Yakın zamanda Rusya’nın İsveç-Finlandiya ve Baltık ülkelerini cezalandırmak için bazı yeni planları devreye sokabileceğini düşünüyorum.
TÜRKİYE OLMAZSA OLMAZ
Avrupa Birliği bugüne kadar Ankara’yı hep dışlama veya cezalandırma yoluna gitti. Türkiye’nin tam üyelik umudunu neredeyse sıfıra indirecek politikalar izlendi. Bu yaklaşım bence hem Avrupa’ya hem bize büyük zarar verdi. Kabul etmek gerekir ki Türkiye’de yönetimin reform iradesinde azalma oldu. Türk demokrasisi güç kaybetti, özgürlük alanları daraldı, ekonomimiz zayıfladı.
NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olmasına karşın Avrupa Türkiye’yi yeni güvenlik şemsiyelerinden dışlıyor. Türk vatandaşlarına vize verilmiyor.
Türkiye’de BRICS ülkeleriyle ilişkileri güçlendirmek gibi yeni arayışlara giriyor.
Karşılıklı büyük bir güvensizlik söz konusu.
İki taraf da kaybediyor.
Ben kıtanın ve burada yaşayan insanlar açısından bu durumun artık sürdürülemez olduğunu düşünüyorum.
Hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın geleceği için yeni, samimi ve karşılıklı kazan kazan ilişkisine dayalı bir birliktelik inşa etmeliyiz.