Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzun bir süredir parti teşkilatlarına ciddi uyarılarda bulunuyor. Siyasetteki yol arkadaşlarını, bürokratları ve önemli makamlarda olanları, tutum ve davranışlarına çeki düzen vermeye çağırıyor.
Bu uyarıların gelmesinin önemli sebepleri var. Lüks otomobillerden inmeyen, danışman ve koruma ordusuyla dolaşan bir kitle oluştu. Otobüse binmiyor, halka karışmıyor ve telefonlara çıkmıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kampanyası sürecinde bütün Türkiye’yi karış karış dolaşıp vatandaşlarla kucaklaşırken sözünü ettiğim diğer kesim iki şeyle meşguldü:
Birinci grup, nasıl olsa Cumhurbaşkanı mücadele ediyor diyerek kampanyayı ve son siyasi gelişmeleri ekranlardan izledi. İkinci grup ise kişisel çıkarlarına konsantre olmuş durumdaydı.
Dünya ölçeğinde çok önemli bir siyaset deneyimine sahip olan Erdoğan, bütün bu gelişmelerin farkında. Kim hangi görevde hangi katkıyı yapıyor, kim zamanı ve kaynakları boşa tüketiyor, bunları görüyor.
Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin önümüzdeki 4.5 yıllık seçimsiz süreci verimli ve istikrarlı kullanabilmesi için bu yıl içinde parti ve hükümet yönetiminde ciddi düzenlemeler yapacağını düşünüyorum.
İçişleri Bakanlığı’nın bütün tedbir ve uyarılarına rağmen özellikle büyük şehirlerde çakarlı araçlarla trafikte seyreden araçlar engellenemiyor. Emniyet şeritlerinden tozu dumana katarak giden bu araçlar önlerinde başka bir otomobil varsa yolun dışına atmak pahasına saldırgan bir tutum takınıyor.
Emniyet Teşkilatı’nı, bu ayrıcalık magandalarıyla mücadele etmek için ilave önlemler almaya çağırıyorum. Ne gerekiyorsa yapın ve lütfen Türkiye’yi bu utançtan kurtarın.
Başka bir sorun da koruma meselesi, Türkiye hassas bir coğrafyada ve riskler yüksek. Bunu kabul ediyorum bazı kişilerin yanlarında elbette koruma olmalı. Ama bu iş de çığrından çıkmış vaziyette. Devletle, kamuyla bir şekilde bağ kuran ve kendisine ayrı bir önem atfeden herkes korumayla gezme derdinde.
Bazılarının yanlarında danışmanlar ve tam olarak ne yaptığı belli olmayan kişiler de var. Gerçekten bu çok kötü bir görüntü.
Türkiye bu işlere bu kadar büyük bütçeler ayıracak kadar zengin bir ülke değil, kaldı ki refah seviyesinin çok daha yüksek olduğu ülkelerde bile şatafatlı davranış içine girmenin ciddi olarak ayıplandığını hatırlatmak isterim.
Ramazan ayı yaklaşıyor. İslam inancında Ramazan, insanların maneviyata önem verdikleri yardıma ve dayanışmaya daha çok konsantre oldukları bir dönemdir.
Hali vakti yerinde kişi ve topluluklar umarım bu kez 5 yıldızlı otellerde gösterişli iftar davetleri vermek yerine gerçekten ihtiyacı olan insanların faydalanabileceği ortamlar yaratırlar.