İki unsurun çok kritik olduğuna inanıyorum. Devlet ve kamu kurumlarında liyakatı esas almak, ikincisi de din istismarına her düzeyde karşı çıkmak. Bunlar, cumhuriyetimizi, saygın ve geleceğe güçlü şekilde hazırlamak için temel sorumluluklarımız olmalı. İtibarlı bir demokrasi için bu yaklaşımı kaçınılmaz görüyorum. 15 Temmuz 2016’da yaşananlar film şeridi gibi gözümüzün önünde...
Ne büyük bir travma yaşadık. Kalkışmanın üzerinden 6 yıl geçti. Demokratik kurumları devirip yönetimi ele geçirmeyi hedefleyen karanlık yapı ve destekçileri yenilgiye uğratılmasaydı bugün bambaşka bir Türkiye ortamında yaşıyor olacaktık. Halkın iradesi ve cesareti Türkiye’yi bir kaosa sürüklenmekten son anda kurtardı.
Olup bitenleri anlamak için darbe kalkışmasının ardındaki Fethullahçı terör örgütünün devlet içinde yıllar boyunca nasıl adım adım örgütlendiğine iyi analiz etmek gerekir. Hukuk dışı yapılar açık kaynakları propaganda amaçlı çok etkin kullanırlar. Gizlenmek ve başka kimliklerle hareket etmek konusunda da hayli başarılıdırlar. Devletin en önemli organlarıyla birlikte polis ve yargı kurumları çok ciddi oranda FETÖ etkisindeydi.
Hayli etkili oldukları medya sektöründe bir tür akreditasyon uyguluyor ve devlet kurumlarına girip çıkabilecek, hatta seyahatlere katılabilecek isimleri bile tek tek belirlemeye çalışıyorlardı. Bazı isimler kara listeye alınıyor, bazıları inanılmaz derecede parlatılıyor, öne çıkarılıyordu. FETÖ tarafından hedef tahtasına oturtulan en önemli isim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Erdoğan’ın etkisizleştirilmesi halinde asker, iş dünyası, medya ve diğer kesimlerin direnç göstermeyeceklerini düşünüyorlardı. Bu yapının gerçek yüzünü gören ve Türkiye’yi harekete geçirmek üzere mücadele veren Erdoğan mücadelesini uzun süre tek başına yaptı. Birçok kişi mücadele sürecinin başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli dile getirdiği tehlikeyi abarttığı görüşündeydi.
Tehlikenin gerçek yüzünün geniş kitleler tarafından görülmesi için Türkiye’nin ağır bedel ödediği korkunç olayların yaşanması gerekti. Bu yapının üyeleri ve uzantılarıyla mücadele bugün de devam ediyor. Aradan geçen yıllara rağmen “ayıklama” sürecinin hala sürüyor olması, FETÖ denilen yapının ne kadar güçlendiğinin bir kanıtı. Bu süreç etkili şekilde devam ederken, soruşturmaların hukuka uygun devam etmesi çok önemli.
SAHTE ATATÜRKÇÜLER
Bugün de sosyal medyada özellikle Twitter’da kimi FETÖ mensuplarının en hararetli Atatürkçü gibi davranmasını, karanlık yüzlerini örtmenin bir çabası olarak görüyorum. Dini istismar ederek, devleti ele geçirmek üzere suç örgütü kuranların Atatürk ve onun ilkeleriyle uzaktan yakından ilgisi olamaz. Atatürk’ün hayatı bu tip insan ve gruplarla mücadele ile geçti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik ilkesinin üzerinde bu kadar ısrarla durmasının nedeni de işte budur. Bizim coğrafyamızda her dönem dini kullanan ve istismar eden sahtekâr ortaya çıkabiliyor. Kimileri cemaat kimileri de tarikat adı altında kendilerine göre bir din yorumuyla insanların karşısına çıkıyor. Oysa İslam dininde esas olan kutsal kitap Kur’an ve onun peygamberidir.
Ruhban sınıfı mevcut değildir. İslam bir hoşgörü dinidir ve zorlamaya yer yoktur. FETÖ örgütünün içinde takip edenlerin ise bunun tam tersini yaparak ayrıcalıklı bir sınıf oluşturduklarını, ihaleler ve yatırımlar dâhil olmak üzere din örtüsü altında her şeye el attıklarını gördük. Bazı eğitim kurumları karanlık ilişkilerin maskesi olarak kullanıldı.
Darbe kalkışmasının ardından Türkiye’den kaçan örgüt üyelerinin bir kısmı ABD, Kanada, Yunanistan ve Almanya gibi ülkelere sığındılar. Gittikleri yerlerde kabul gördüler. Türkiye’nin müttefiki olarak görülen ülkelerin Ankara’nın istek ve taleplerine rağmen hiçbir adım atmamış olmaları hiç kuşku yok ki üzücüdür.
Fakat unutmamak gerekir ki Türkiye gibi kritik bir ülkede bir yapının güçlenmesine bu kadar izin verilmişse, sözü edilen ülkeler de kendi çıkarları doğrultusunda sonuna kadar bundan faydalanmak ister. Esas olan Türkiye’nin bir daha böyle bir ortamın oluşmasına izin vermeyecek önlemleri almasıdır. Yaşadıklarımızdan ders almazsak, devleti çeşitli çıkar gruplarının etkisinden kurtarmazsak yarın başka FETÖ’ler çıkar karşımıza. Şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet dilerim.