Hamas’ın, İsrail’e “Aksa Tufanı” adıyla gerçekleştirdiği ve aralarında sivillerin de bulunduğu 1.200’den fazla İsraillinin yaşamını yitirdiği saldırı birinci yılına girdi. Bu olayın önlenememiş olması, İsrail istihbaratı ve güvenlik birimlerinin tarihindeki en vahim hata olarak kayıtlara geçti.
İsrail’de büyük travmaya yol açan Hamas saldırısının ardından İsrail daha önce hiç görülmemiş şiddetle karşı operasyona başladı. İsrail Hava Kuvvetleri ve İsrail ordusunun (IDF) yoğun bombardımanlarla hedef aldığı Gazze bir ölüm ve yıkım kentine dönüştü. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu zaten sertlik yanlısı bir isim olarak tanınıyordu. Yaşanan olayları kendi siyasi geleceği açısından bir dönüm noktası olarak gören Netanyahu ülke içindeki diğer şahin görüşlü kişilerle birlikte korkunç bir misilleme içine girdi.
Karşı tarafta kim varsa, kadın, çocuk yok etmeye dönük operasyonlara dönüştü. Hamas’ın gizli tünelleri ve silah depolama tesislerine ulaşma gerekçesiyle binlerce sivilin yaşadığı yapılar yerle bir edildi. Kesin olarak bilinmemekle birlikte şu ana kadar sadece Gazze’de hayatını yitirenlerin sayısının 50 bine yaklaştığı tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumların raporları korkunç gerçeğin sadece bir kısmını ortaya koyabiliyor. Halen Gazzeliler temiz içme suyu, ilaç ve gıdaya ulaşmakta büyük zorluk çekiyor. Altyapı tamamen ortadan kalkmış durumda. Salgın hastalık tehlikesi çok büyük.
Ortaya çıkan enkazın büyüklüğünün 28 milyon metreküp olduğu tahmin ediliyor. Yıkılan binaların kaldırılması için en iyimser hesapla 15 yıl gerekiyor. Şehrin yeniden inşasının ise 80 yıl sürebileceği tahmin ediliyor. Bunun anlamı şu: Gazze artık bütünüyle yaşanmaz hâle geldi. Bununla birlikte bölgedeki insanlara yardım ve insani destek sağlamaya çalışan 280 Birleşmiş Milletler görevlisi İsrail saldırılarında hayatını kaybetti. Ölen doktor sayısı 165. Yaşamını yitiren gazeteci sayısı ise 128.
Bu operasyonlarda hayatını kaybeden İsrailli asker sayısının ise 728 olduğu ifade ediliyor. Aradan geçen bir yılda İsrail’in saldırıları terörle mücadelenin ötesine geçip kadınların ve çocukların da aralarında bulunduğu sivillerin topyekün ortadan kaldırılması şeklinde bir eyleme dönüştü. İsrail ordusu sıklıkla uluslararası hukuku ihlal ederken, ölçüsüz, orantısız hareket ediyor.
İsrail kısa süre önce çatışmaların yeni ağırlık noktasını Lübnan olarak belirledi. Ortadoğu’nun en kadim ve güzel şehirlerinden Beyrut ağır saldırı altında. Bu operasyonlarda sadece İsrail’in terörist hedefi olarak işaret ettiği Hizbullah grupları değil yine siviller de zarar görüyor. Son birkaç gün içinde Lübnan’da 50’ye yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Çatışmaların, iki ezeli düşman İsrail ve İran’ın karşılıklı olarak birbirlerini vuracağı bir boyuta dönüşmesi an meselesi.
Nitekim savaş vekalet unsurlarıyla Yemen, Irak ve Suriye topraklarında sürüyor. Türkiye, insani, ekonomik ve güvenlik boyutlarıyla yaşananlardan en olumsuz etkilenen ülkelerin başında geliyor. Ateşkesin sağlanması ve ardından farklı tarafların kabul edebileceği bir görüşme zemininin ortaya çıkabilmesi için Ankara’nın diplomatik çabaları önemli. Zira Türkiye bazı güçlükler olsa da neredeyse bütün taraflarla görüşebilen bir ülke. Daha önce birçok defa dile getirdiğim gibi bütün diplomatik çaba ve gayretlere karşın İsrail, maksimum kozlarla masaya oturabilmek için operasyonlarını 4 Kasım ABD başkanlık seçimlerine kadar sürdürecek gibi görünüyor.