Birleşik Krallık Kraliçesi 2. Elizabeth’in Balmoral’da vefatıyla Britanya monarşisinde bir devir kapanmış oldu. 26 yaşında taç giyen ve 70 yıl Kraliçe unvanını koruyan Elizabeth 96 yaşındaydı. Kararları, stili ve hükümranlık özellikleriyle unutulmaz bir liderdi. Kamuoyundaki yerleşik bir hataya işaret etmek istiyorum: Elizabeth sadece İngiltere’nin değil, aynı zamanda Britanya’nın diğer önemli parçaları Galler ve İskoçya’nın da kraliçesiydi. O nedenle unvanını Birleşik Krallık Kraliçesi şeklinde kullanmak doğru olur. Hatta günümüzde Kuzey İrlanda da bu devletin hukuki olarak bir parçası durumunda. Avrupa’nın en güçlü monarşisi Birleşik Krallık Kraliyet Ailesi, kıyafetlerinden kullandıkları otomobillere kadar hep trend yaratan bir topluluk oldu. Kraliçe Elizabeth bu büyük ailenin hiç kuşkusuz en renkli ve en önemli simasıydı.
LİDERLİK DEHASI
Savaşlar, uluslararası krizler ve sorunlu dönemlerde, serin kanlı ve sorumlu bir lider gibi hareket etti. Problemleri ele alırken de hep birleştirici rol oynadı. Britanya’nın zorlandığı ve hatta 1970’li yıllarda Avrupa’nın hasta adamı olarak gösterildiği günlerde bile saygınlığından hiçbir şey yitirmedi. Dünya çapında müthiş değişimlere tanık oldu, birçoğuna etki etti.
Soğuk Savaş’ın bitmesinde rol aldı. En fazla seyahat eden liderlerden biriydi. Sporu ve sanatı destekledi, doğanın korunması girişimlerine öncülük etti. “Kraliçe ve otomobiller” başlıklı ayrı bir yazı konusu bile olabilir. Kendisini kimi zaman bir Rolls Royce, Jaguar, Daimler veya Bentley’in arka koltuğunda bazen de Land Rover ve Range Rover’ın direksiyonunda gördük.
Ülke tarihinde derin bir yara açan Prenses Diana’nın trafik kazasındaki trajik ölümü, çocukları arasındaki çekişmeler, gelinler arası kavgalar ve şimdi Kral olan Charles’ın eşi Camilla’nın yarattığı krizleri yönetmeye gayret etti. Ağırbaşlı, sakin, güçlü, karizmatik, merak uyandıran bir insan oldu.
Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi, şimdiki MI6 Direktörü Richard Moore, Kraliçe’nin 1971’de Ankara ziyaretinde dikilen ağacın hikâyesini anlatmıştı.
Demokrasi ve anayasa kuralları içinde hareket etti ancak tahtın saygınlığını ve ağırlığını korudu. İcra gücünü elinde tutmamasına karşın uluslararası olaylar hakkında ne söyleyeceği en fazla merak edilen insanlardan biriydi. Ülkesi açısından çok kritik olaylara, AB’den ayrılışa yani Brexit’e tanıklık etti. İskoçya’nın ayrılma referandumlarını, ayrılıkçı IRA terörünü bizzat yaşadı. Kuzeni, IRA tarafından öldürüldü.
Açık yeşil takımı, şapkaları, çizmeleri, aksesuarlarıyla çok farklı bir moda ikonu gibiydi. Orta Çağ’dan bu yana monarşiye öncülük eden ve hiç değişmeyen kuralları günümüze kadar yaşattı. Monarşiye mesafeli bakanlar bile Kraliçe’nin saygın kişiliğini hiç tartışma konusu yapmadılar. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2011’de Londra’ya yaptığı devlet ziyaretini izleyen gazetecilerden biriydim.
Buckingham Sarayı’nda verilen ve çok sınırlı katılımın olduğu resepsiyonda Kraliçe Elizabeth ile tanışma imkânı bulmuştum. Bu kadar güçlü bir liderin her zaman sert ve katı görünmesinin gerekli olmadığını gösterdi; tebessüm eden, mütevazı bir insan yönünü de hissettirdi. Birleşik Krallık halkına ve Kraliyet Ailesi’ne başsağlığı dilerim.