Çocukluğumda evimizde tüplü bir Beko televizyon vardı, TRT henüz renkli yayına geçmemişti. Zamanla Grundig ve Hitachi’nin de aralarında bulunduğu birçok markayı kullandık.
Klasik televizyon tasarımlarının yerini düz ekranlar almaya başlayınca bir Pioneer Plazma TV almıştım. Görüntü ve ses kalitesiyle etkileyici bir üründü, neredeyse 15-16 yıllık bu televizyon annemlerin evinde hâlâ tıkır tıkır çalışıyor.
Son 20 yıldır görüntü ve ses kalitesi yüksek televizyonlar ailelerin en fazla rağbet gösterdiği ürünler arasında yer alıyor. Bu zaman diliminde Avrupalı üreticiler Siemens, SABA, Nordmende, Blaupunkt, Philips, Telefunken, Löwe ile Akai, Sansui, Sharp, Toshiba, NEC, Sanyo, Panasonic, Sony gibi Japon markaları arasında muazzam bir rekabet yaşandı.
Mesela VHS videonun mucidi JVC ve ona karşı Betamax formatını piyasaya süren Sony, endüstri tarihine geçen bir mücadeleye giriştiler. Danimarkalı Bang Olufsen tasarımın öne çıktığı niş bir pazarda yer edinmeye çalıştı.
Avrupa ve Japonya’nın en önemli markalarını lisans anlaşmalarıyla üretme hakkını alan Türk şirketi Vestel’i büyük bir başarı hikâyesi olarak zikretmek gerekir. Arçelik’in bir markası olarak uluslararası vitrine çıkan Beko da birçok ülkede pazara hâkim oldu.
Günümüzde LG ve Samsung gibi Güney Koreli şirketler ciddi üstünlüğe sahip. Apple ise sadece bilgisayar, cep telefonu ve akıllı saat gibi ürünlerle değil, Apple TV ile de dijital sektörde yeni bir çığır açmış durumda.
Türkiye bugün Avrupa’nın en önemli televizyon üreticilerinden biri. Her yıl Türkiye’de üretilen yaklaşık 10 milyon televizyon Avrupa’daki evlere giriyor. Türkiye’de yüksek teknoloji şirketlerini sık sık ziyaret ediyorum. Geçen hafta uzun süredir merak ettiğim Türk şirketi Sunny tesislerini inceleme imkânı buldum.
Sunny Elektronik Yönetim Kurulu Başkanı Adem Atmaca bana babası Hayrettin Atmaca’nın 1979’da Ağrı’da başlayan mütevazı yolculuğunun bugün nasıl küresel bir ihracatçıya dönüştüğünü anlattı. Ülkemiz pazarında satılan her üç televizyondan biri bu fotoğraftaki tesiste Sunny tarafından üretiliyor.
Geçmişte Uzakdoğu’dan getirdikleri parçalarla emek yoğunluklu bir üretim yaparken bugün kendi AR-GE’lerini kullanarak önemli elektronik sistemlerine imza atıyorlar. Sadece Sunny markasıyla değil Samsung, ZTE, Digiturk gibi dünya çapında tanınan firmaların adına ses ve görüntü sistemleri geliştiriyorlar.
Avrupa elektronik pazarında “Made in Turkey” imzasının itibar gördüğünü biliyorum. Ben de yerli elektronik ürünleri kullanan ve güvenen bir tüketiciyim.
Vatandaşlarımızın bir kısmı ise “Türk malı” etiketini gördüğünde hâlâ belli bir tereddüt yaşıyor. Türkiye’deki üreticilerin tasarım ve AR-GE konusuna bir miktar daha eğilmeleri durumunda tüketicinin zihnindeki algı farkının da tamamen kapanacağını düşünüyorum.