İran-İsrail krizi korkulduğu gibi gelişmedi. Tahran yönetiminin sadece Tel Aviv’e değil ABD ve Birleşik Krallık’a da meydan okuyarak İsrail şehirlerini yerle bir etmesi beklenemezdi. Nitekim İran’ın fırlattığı ifade edilen füzeler ve dronların çok azının hedeflerine ulaşabildiği biliniyor. İsrail makamlarının açıklamalarına bakılacak olursa İran’ın bu saldırısı herhangi bir yıkım etkisi yaratmadı, hiç kimse ölmedi. Doğrusu, bu coğrafyada yaşayan bir insan olarak yeni bir savaşın patlak vermemesine ve daha fazla insanın ölmemesine seviniyorum. Başımızda yeterince dert ve bela varken bir de İran-İsrail savaşının etkileriyle mücadele edemezdik. İran ile İsrail zaten öteden beri çekişme, karşılıklı suçlama ve farklı cephelerde düşük yoğunluklu savaş halinde. Ancak İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’daki İran Konsolosluğu’nu vurması ve burada üst düzey 7 İranlının hayatını kaybetmesi gerginlikteki son damla oldu. İran dünyaya gücünü göstermek, prestijini korumak ve velayet unsurları üzerindeki nüfuzunu sürdürmek için mutlaka bir yanıt vermek durumuna girdi. İran’ın füze ve dron harekâtında odaklandığı temel şeylerden biri kapasitesini göstermekti. Ancak sivil ölümlerine yol açabilecek türden bir hazırlık da yapmadıkları anlaşılıyor. Saldırının geneline bakıldığında askeri ve teknik olarak İran’ın çok yetersiz olduğu da görülüyor. İran’ın askeri olarak korku salan yönü, doğrudan sahip olduğu gelişmiş silahlardan değil harekete geçirebildiği velayet güçlerinin çeşitliliğinden kaynaklanıyor. Zira İran’a bağlı milisler ve çeşitli güçler Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’da derhal harekete geçebiliyor.
İRAN’IN KAPASİTESİ SINIRLI
İran’ın İsrail’e veya ABD’ye yönelik yıkıcı ölçekte bir saldırı yapabilecek askeri imkânı ve bunun sonuçlarını kaldıracak ekonomik potansiyeli yok. Tahran böyle bir savaşta sahada Çin ve Rusya’yı da doğrudan yanında bulamaz. Rusya’nın işi başından aşkın. Putin, hiçbir şekilde bu yolla İsrail ile didişmek istemez. Çin cephanesini İran için tüketmez, en fazla geri planda sınırlı destek sağlar. Cumartesi gecesi yaşanan gelişmelerde avantajlı çıkan yine İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu oldu. Gazze operasyonu nedeniyle Batılı ülkelerde bile büyük tepki çekmeye başlamıştı. ABD Başkanı Joe Biden “Netanyahu yanlış yapıyor” demeye başlamıştı. İsrail hükümeti son İran saldırılarını “mağdur” ve dört yandan saldırıya uğrayan ülke algısıyla uluslararası arenada argüman olarak kullanacaktır. Netanyahu, Gazze’deki askeri operasyonu farklı yoğunluklarda sürdürmeye çalışacak. İran tehdidi gerekçesini sıcak tutarak ABD seçimlerinin sonuçlarını, muhtemelen Donald Trump’ın seçilmesini bekleyecek.
TÜRKİYE’NİN TUTUMU
Ankara, büyük tehlike ve risk oluşturabilecek bu krizi sağduyuyla takip etti. Türk tarafı, krizin çatışmaya dönüşmeden yatıştırılabilmesi için iki tarafla da diplomatik temas kurmayı, trafik yürütmeyi önerdi ancak bu Tahran tarafından reddedildi. Türkiye ayrıca bu çatışmanın tarafı olmak istemediğini, bu nedenle topraklarının veya hava sahasının İran’a olası bir saldırıda kullanılmasını kabul etmeyeceğini muhataplarına iletti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan pazar günü İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Türkiye’nin, gerilimi artıracak adımların sona ermesini arzu ettiğini muhatabına aktardı. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan da İran’ın saldırıya uğramadığı takdirde yeni bir harekâta girişmeyeceğini söyledi.