ABD Başkanı Donald Trump’ın, önüne gelen her masayı tekmeleyip devirdiği, AB’nin Brexit ve Sarı Yelekliler gibi krizlerle boğuştuğu, Ortadoğu’nun alev alev yandığı bir dünyada Türkiye’nin güçlü olmaktan başka çaresi yok.
Zira doğrudan bizi kuşatan sorunların sayısı hiç de az değil. Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve uluslararası ilişkiler alanlarında daha iyi bir performans ortaya koyması durumunda turizm, üretim, yatırımda da yeni fırsatların ortaya çıkacağına inanıyorum.
Bu yılın yarısını seçim hazırlıkları ve tartışmalarıyla geçirdik. 23 Haziran’da tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin ardından hiç vakit kaybetmeden kolları sıvayarak temel meselelere konsantre olmak zorundayız.
Ekonomi, önümüzdeki en büyük problem durumunda. Reel düzeyde küçülme yaşadık. Bu da ciddi olarak işsizlik şeklinde karşımıza çıktı. Orta gelir tuzağının bir riskli tarafı da daha alt kategorilere inmektir.
Ülke içinde tasarruflarımız yeterli değil, çarkları döndürmek için kredi ve yatırıma ihtiyacımız var.
Bunu sağlamanın yolu da hayatın her alanında reformlara sarılmaktır. Petrol, doğalgaz gibi bir zenginliğimiz yok.
Yapılacak şey, doğru sektörleri öne çıkarmak ve iyi yönetim ortaya koymaktır. Türkiye’nin bir günü bile boşa harcayacak lüksü olmamalı.
Kısa dönemde ilerleme sağlanabilecek adımları; imalat sanayii, tarım, yüksek teknoloji ve savunma endüstrisi olarak görüyorum. Bir dönem üzerinde çok durduğumuz üniversite-özel sektör işbirliği konusu bu ara ihmal edildi.
Yükseköğretim kurumlarımızın çok azı dünya çapında sesini duyuruyor. Üniversitelerimiz, içinde bulunduğu uyku ortamından çıkmalı. Daha fazla akademik özgürlük, çok sesli tartışma ortamı ve ilave finans desteği şart.
ABD, bugün süper güç olmasını büyük oranda üniversitelerine borçlu. Bana “Hangi konuları öne çıkaralım?” diye sorarsanız geniş anlamda inovasyon ve özellikle de 5G, robotik, yapay zekâ, mühendislik ve tıp derdim.
Milyonlarca genç üniversite kapısında çok tercih edilen bölümlere girmek istiyor. Herkesi memnun edecek bir kadro açılamayacağına göre eğitimde mutlaka çeşitliliği sağlayıp, cazip konuların sayısını artırmalıyız.
Anadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman geçen hafta sonu CNN Türk’teki programımda ABD’de olduğu gibi yetenekli öğrencilere özel imkânlar tanınması gerektiğini söyledi. Bu önerinin altına imzamı atıyorum.
Ortalama sonuçlarla yetinecek, vasatlığa teslim olacak durumda değiliz. Hayatın farklı alanlarında başarılı olmaya odaklanalım ve belli alanlarda mutlaka zirveye çıkalım.