Türkiye Musevi Cemaati ve Türkiye Musevileri Hahambaşılığı önceki akşam İstanbul-Şişhane’deki Neve Şalom Sinagogu’nda bir iftar daveti verdi. 14 yıldır düzenlenen davet için ‘geleneksel’ denilebilir. Musevi Cemaati bu iftarlarda toplumun farklı kesimlerinden kanaat önderlerini, din adamlarını, siyasetçileri, gazetecileri ve akademisyenleri ağırlıyor.
Sinagog binasının alt katındaki kültür merkezi salonunda verilen bu yılki iftara 300 kişi katıldı. “Kimler vardı?” derseniz, görebildiğim kadarıyla özetleyeyim: Ev sahibi de olan Türkiye Musevileri Hahambaşısı İsak Haleva’nın protokol masasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan, Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Reisi Metropoliti Filüksinos Yusuf Çetin, Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem ile aynı zamanda Cemaat Vakıfları Meclisi temsilcisi de olan İstanbullu Rum azınlığından Laki Vingas oturuyordu.
Ev sahiplerinden Türkiye Musevi Cemaati Vakfı Başkanı Sami Herman, Cemaat eski Başkanı Silvio Ovadia ve Musevi Cemaati Onursal Başkanı Bensiyon Pinto da oradaydı. Diğer masalarda ise araştırmacı-yazar Naim Güleryüz ve Deniz Baler Saporta gibi cemaatte çeşitli görevlerde bulunan Türkiye Musevilerinin tanınmış isimlerini, Yunanistan’dan Almanya ve Macaristan’a kadar çeşitli ülkelerin diplomatlarını gördüm.
[[HAFTAYA]]
Türkiye Hahambaşılığı Müşaviri Yaşar Bildirici ile aynı masada oturduk. Kur’an ve Tevrat’tan bölümlerin okunduğu iftar, Türkler ve Musevilerin 500 yıllık birlikteliğini göstermesi bakımından anlamlıydı. Konuşmalarda barış ve kardeşlik mesajları verildi, bu tarihi yakınlığın önemine vurgu yapıldı. Sinagogun bir bölümünde Müslüman misafirlerin dua edebilmeleri için bir mescit oluşturulmuş. Ciddi bir çekişme içinde bulunduğu sanılan İslam ve Museviliğin aslında nasıl uyum içinde yaşam alanları yarattığını göstermesi açısından bu düzenleme beni etkiledi.
* * *
O akşam çok çarpıcı bir şey öğrendim: Türkiye’deki Musevilerin sayısı 17 bine düşmüş. Halbuki birkaç yıl önce 26-27 binlerden söz ediliyordu. Kısa zamanda çok ciddi azalma olmuş. Türkiye-İsrail arasında yaşanan yüksek tansiyonun bu duruma yol açtığını tahmin etmek aslında zor değil. “Mavi Marmara”, “One Minute” olayında Türk tarafından verilen sert mesajlar, iki ülke hükümetlerini karşı karşıya getiren tartışmalar ve İsrail’de ideolojik olarak hayli katı bir yönetimin iş başında olması Türkiye’deki Musevileri endişeli bir ortama sürüklemiş.
İsrail’e tepki duyulan ülkelerde bir şekilde Musevilerin hedef alınıyor olması bu tedirginliği daha da artırmış. Özellikle cemaate mensup gençler arasında “Acaba bir süre sonra buralarda bize hayat hakkı kalmayacak mı?” gibi kuşkular doğmaya başlamış. Musevilerin Osmanlı’dan bu yana kültürümüze ne kadar büyük katkılar sağladığını çok iyi bilen biri olarak gelinen bu duruma üzüldüğümü söylemeliyim. Türkiye Musevilerinin vatanseverliğine hiç kimse söz söyleyemez. 500 yılı aşkın birliktelik, Türkiye ile İsrail arasındaki 3 yıllık kavga nedeniyle bu şekilde bozulursa çok yazık olur.
02 Ağustos 2012, Perşembe 05:00
Haberin Devamı