Dünyanın en huzurlu ve en barışçı ülkeleri olduğu düşünülen ülkelerden Norveç’ten sonra bu kez de Yeni Zelanda’da aşırı sağcı bir kişi terör saldırısı gerçekleştirdi.
Sakin imaj çizen bu ülkelerde yaşanan korkunç olaylar, terörizm sadece Ortadoğu’da oluyor klişesini bir kez daha yıktı.
Yeni Zelanda’da iki camiye silahlı saldırı düzenleyen ve 49 kişiyi öldüren Brenton Tarrant isimli saldırgan, eylemi iki yıl önce planladığını açıkça ilan etti.
Yeni Zelanda makamları tehdidi ciddiye alıp harekete geçselerdi bu katliam yaşanmayabilirdi.
Aşırı sağcıları, nefret suçu işleyenleri halının altına süpüre süpüre işi buraya getirdiler. Bu saldırıları gerçekleştiren hastalıklı katilleri ve aşırı sağcıları cesaretlendiren, güçlendiren bir iklim var.
Özellikle Amerika, Avrupa ve genel olarak Batı dünyasında. İslam ülkeleri düşman, Müslümanlar barbar ve saldırgan olarak gösteriliyor. Nefret söylemleri ve fiilleri kınanmıyor, tersine ödüllendiriliyor.
Medya bu havayı kasıtlı olarak körüklüyor veya özensiz diliyle nefretin sıradanlaşmasına neden oluyor.
Bakar mısınız, ABD ve İngiltere terör eylemi ifadesini bile kullanmaktan kaçındı!
İslam dünyasına çoğunlukla Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden saldırıyorlar.
Çünkü Türkler hangi devlet çatısı altında olursa olsun, Osmanlı’da da Türkiye Cumhuriyeti döneminde de tarihin yönünü etkilemeyi başardı.
Bu durumu bağnaz Hıristiyanlar ve aşırı sağcılar asla hazmedemediler.
Dünyanın en uzak noktasında İslam karşıtı her olayda mutlaka Türklerden söz edilmesinin sebebi budur.
Günümüzde de örneğin Avrupa Parlamentosu’ndaki örümcek kafalı kesimler 16. yüzyıl zihniyetinden bir türlü çıkamadığı için sık sık Türkiye karşıtı kararlar alıyor.
Erdoğan, bu coğrafyadaki bütün haksızlıklara karşı sesini yükselten tek lider.
Mısır’da gençlerin idam edilmesine, Myanmar’da Müslümanların zulme uğramasına, Suriye, Irak’ta yaşananlara itiraz eden bir tek Erdoğan var.
Dünya sisteminde taşların yerinden oynamasını istemeyenler ve onların farklı kılıktaki tetikçileri bu nedenle sürekli Erdoğan’ı işaret ediyor.
Fransız dergisinin kapak konusu yapması da, Almanya’nın göbeğinde hedef tahtasına oturtulması da, Yeni Zelanda’daki alçak katilin Erdoğan’ı hedef göstermesi de bununla ilgili.
Ayrımcılık, adaletsizlik, nefret, aşırı sağ, popülizm rüzgârı böyle devam ederse çok daha kötü şeyler göreceğiz.
Türkiye’nin ve Türklerin bu kadar dışlanması Avrupa’nın zihniyet olarak bu kısırdöngüden kolay kolay çıkamayacağını gösteriyor.