Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile gerçekleştireceği zirve, Rus uçağının düşürülmesi olayından sonraki en kritik buluşma olacak. İki lider şimdiye kadar çok gergin zamanlarda bir araya geldi ve her seferinde diyaloğun ve belli düzeyde işbirliğinin devam etmesine karar verdi.
Bu görüşmenin başarısız olması ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Suriye’deki trajik gidişat işbirliğini zorunlu kılıyor. İki ülkenin de birbirine ihtiyacı var. Anlaşma olmadan masadan kalkılması, sığınmacı sorunun tırmanması, Suriye rejimi ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki çatışmanın devam etmesi ve en kötüsü Türk ve Rus askerlerinin karşı karşıya gelmesi gibi tehlikeleri beraberinde getirebilir. Kaçınmak ve dikkat etmek gereken şey Türk-Rus çatışmasıdır.
Bugünkü Moskova buluşması çok çetrefil geçecek ve zorluklarla dolu olacak. Rusya şimdiye kadar neredeyse hiç geri adım atmadı; askerî, politik ve ekonomik olarak Beşar Esad’ın arkasında durdu. Moskova için Suriye’deki varlık eski bir hesabın kapanmasının ötesinde Akdeniz’e yerleşmek anlamına geliyor.
Türkiye- Rusya ilişkilerinde kötüleşme olması durumunda Ankara’nın Moskova’ya karşı bazı tedbirler alabileceğine dair Twitter’dan paylaştığım mesaj Rus televizyonlarında haber oldu.
Rusya, İdlib’i Şam rejiminin ilerleyişinin önündeki son kale olarak görüyor ve burada ne kadar muhalif unsur varsa hepsinin ortadan kaldırılmasından yana bir tutum alıyor.
Türkiye için ise bütünüyle farklı bir durum söz konusu. Rejim birliklerinin bu istikamette yoğun saldırılarla ilerlemesi, milyonlarca sivilin Türkiye’nin içine süpürülmesi anlamına geliyor. En az bunun kadar riskli bir durum da, istikrarsızlık yaratacak bütün kuvvetlerin sınıra dayanacak olması...
Diğer taraftan Ankara’da İdlib’de kontrolün tamamen Şam-Moskova eksenine geçmesi hâlinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin, El Bab ve Cerablus hattında elde ettiği kazanımların tehlikeye düşebileceği değerlendirmesi yapılıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Türkiye’nin yanında kararlı şekilde duruyor olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova’ya eli daha güçlü gidebilirdi.
Türkiye ile Rusya arasındaki bu en gergin zirveyi Moskova’da ben de takip ediyorum. Astana ve Soçi süreçlerinin tükenme noktasına geldiği bu aşamada iki ülke arasında yakınlaşmanın sınırları test ediliyor. Aşırı iyimser olmamızı ve hayale kapılmamızı engelleyen bir ortam var karşımızda. Diplomatik zekayla beklentileri belli ölçüde karşılayacak bir yol bulunması en iyi çözüm olur.
Putin ve Erdoğan, Türkiye-Rusya ilişkilerinin Suriye cephesinden ibaret olmadığı gerçeğiyle yapıcı bir yaklaşım içine girecek ve ellerinden geleni yapacaktır diye düşünüyorum.