Batı ile ilişkilerde yaşanan güvensizlik ve hayal kırıklıkları haklı olarak Türkiye’nin yeni alternatif arayışlarına yönelmesine neden oldu.
Bu arayışı, siyasi/ekonomik olduğu kadar askeri alanda da görüyoruz.
Öyle bir coğrafyadayız ki her cepheden ayrı bir saldırı riski var. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri en etkili ve modern sistemlere sahip olmak zorunda.
Türkiye’nin çok zayıf olduğu alanlardan biri hava savunma sistemi. Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) bu alandaki eksiklikleri gidermek için yoğun çalışma yürütüyor.
Suriye savaşının doruğa çıktığı dönemlerde Türkiye füze saldırısı tehdidiyle karşılaşmış, bunu bertaraf etmek için Hollanda, Almanya gibi ülkelerden NATO kaynaklı Patriot füzeleri istenmişti. Bu süreçte bir sürü kaprisle karşılaştık.
Bu zaafiyetin giderilmesi için bugüne kadar çeşitli kaynaklarla görüşmeler yapıldı. En son Çin ile anlaşmaya yaklaşılmıştı ama olmadı. Rusların S-400 füzesi en güçlü seçenek durumuna geldi. Türkiye gelecek hafta bu konuda nihai kararını verecek.
Türkiye’nin S-400 seçiminin haklı bazı gerekçelere dayandığına inanıyorum. Ancak bu konuda dikkate alınması gereken bazı uyarılar var.
Uzun yıllar Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak görev yapan emekli CHP milletvekili Şükrü Elekdağ önemli konulara dikkat çekti.
Şöyle ki:
1- Türkiye, Rusya’ya yakın bir ülkeden füze saldırısına maruz kalırsa Moskova bu füzeleri etkin şekilde kullanmamıza izin vermeyebilir.
2- Rusya kendisi bakımından çok kritik değerde olan hassas teknolojileri Türkiye’ye vermez.
3- Bu füzeler NATO savunma sistemine entegre edilemeyeceği için etkisiz kalır, Türkiye füze saldırısına açık hale gelir.
Şükrü Elekdağ Türkiye’nin NATO’ya da entegre edilebilen Fransız-İtalyan konsorsiyumu EUROSAM’la yola devam etmesinin daha doğru olacağını dile getiriyor. Elekdağ’ın uyarıları önemli.
★
6-7 Eylül, tarihimizin en karanlık ve acı sayfalarından biri. Bazı grupların kışkırtması ve dönemin hükümetinin göz yummasıyla başta Rumlar olmak üzere Ermeniler, Yahudiler ve diğer topluluklara yönelik saldırılar, yağmalamalar yaşanmış, bunun sonucunda binlerce yurttaşımız doğup büyüdükleri bu toprakları terk etmek zorunda kalmışlardı.
Olup bitenler kara bir leke olarak hafızalarımızda duruyor. Umarım hataların tekrarlanmaması adına ciddi dersler çıkarabiliriz.
İstanbul Rum Patrikhanesi, diğer inanç gruplarına ait kiliseler, sinagoglar, kurumlar ve vakıflara bağlı diğer merkezler Türkiye’nin gözü gibi bakması, sahip çıkması gereken yerler.
07 Eylül 2017, Perşembe 05:00
Haberin Devamı