Suriye cephesinde baş döndürücü hızla gelişmeler yaşanıyor. Son bir hafta 10 günde Esad rejimi resmen ve fiilen çöktü. Daha düne kadar Esad’ı ayakta tutmak için mücadele veren Rusya ve İran’ın geri çekildikleri bir dönem; ancak bütünüyle buradaki etkinliklerinin ortadan kalktığını düşünmek yanıltıcı olur. Bu süreçte Türkiye, Körfez ülkeleri, İsrail ve ABD yeni dönemin belirleyicisi olarak öne çıkmaya çalışacaklar. Arada Suriye sahasındaki aktörler üzerinden ciddi rekabet olacaktır.
ABD’nin Suriye’de 900 askeri var. Büyük bir askeri varlık sayılmaz ancak Washington SDG diye adlandırdığı PKK-YPG uzantılarına silah ve mali destek dahil büyük yatırım yaptı. Şimdi Türkiye bakımından en kritik başlık başkan seçilen Donald Trump’ın bu konuda ne yapacağında düğümleniyor. Birkaç gündür televizyon ekranlarında görüntüleri sıkça paylaşılan Emevi Camii, Suriye politikaları açısından bir süredir sembolik anlamlara sahip. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) son yıllarda terörle mücadele konusunda çok önemli başarılara imza attı. MİT üstelik kritik uluslararası operasyonlarıyla da dikkat çekiyor.
MİT’in önemli bir rolü de kapalı kapılar ardında görüşme trafiklerinin sürdürülmesiydi. MİT, zor zamanlarda sahada İsrail, Rusya, İran, ABD ve Körfez ülkeleriyle belli düzeylerde ilişkilerin kurulmasında ciddi katkılar sağladı. MİT Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın Esad’ın devrilmesinden kısa süre sonra Şam’a gidip farklı taraflarla görüşmesi, HTŞ lideri Colani’nin kullandığı araçla Emevi Camii’nden çıkıp çarşıda halkın arasına karışmasını dünya yakından izledi. Kalın, uzun süre Cumhurbaşkanlığı’nda çok kritik bir pozisyonda başarıyla görev almıştı. Siyasi ve diplomatik dengeleri ve mesajları iyi bilen bir isimdir. İbrahim Kalın’ın, Suriye’de bu dönem aktörlerle kurulacak ilişkilerde, Türkiye’nin güvenliğini ve çıkarlarını esas alan önemli hamleler yapmaya devam edeceğini düşünüyorum.
ANKARA’NIN ROLÜ
Bu arada dikkat çekmek istediğim bir husus var. Türkiye, Ortadoğu’da saygı gören, laik ve demokratik geleneklere sahip bir ülkedir. O nedenle mabetlere ilişkin mesajlar verirken Suriye’nin diğer etnik ve mezhepsel dengelerine dikkat etmek gerekir. Zira ben orada Türkiye’nin ayrıştırıcı değil kuşatıcı ve kucaklayıcı bir güç olarak öne çıkacağına inanıyorum. İslam dünyası fay hatları üzerinden parçalanmış ve bölünmüşken Türkiye’nin güvenilen ve birleştirici bir oyun kurucu olması değerlidir. Ülkemiz yakın döneme kadar cihatçı terör örgütlerinin eylemlerinden çok çekti, ağır bedeller ödedik.
O nedenle attığımız her adımın domino etkisiyle hangi sonuçları doğuracağını iyi hesaplamalıyız. Türkiye, Suriye’de bu dönem modern Taliban gibi bir anlayışın ortaya çıkmaması için gayret göstermeli. HTŞ lideri ve ülkenin defacto bir numaralı ismi Colani şu anda ılımlı mesajlar veriyor. Ancak buna devam edebilecek mi? Beşar Esad korkunç bir diktatördü. Dünyanın en korkunç işkence yöntemleriyle yüzbinlerce insanı hayattan kopardı. Uzun ve zorlu bir mücadelenin sonrasında çok güç bir şekilde devrildi. Irak’ta Saddam’ın devrilmesi ve Libya’da Kaddafi’nin yıkılması süreçlerinde olduğu gibi umarım Suriye’de de gelenlerin gideni aratması durumu ortaya çıkmaz. O nedenle devrilen sistemin yerine neyin konulacağı ve kimin bu süreçleri yöneteceği önemli.