Kabataş görüntüleri ile ilgili dikkat çekmek istediğim önemli iki husus var. İlki, taciz ve tecavüzün bu kadar sık yaşandığı bir ülkede ‘kadının beyanı esastır’ ilkesinin zarar görmemesi gerekliliği! Bu ülkede bu kavramın telâffuz bile edilmesi büyük başarıdır!
? Bu ilke, ‘taciz ve tecavüz kesin olmuştur’ demek değil. ? Bu ilke, ‘kadının beyanını’ kullanarak ‘sadece beyana dayalı’ kesin yargılı yazılar yazıp halkı yanlış yönlendirme hakkı da vermiyor kimseye. ? Bu ilke ‘kadın ve çocukların beyanı, soruşturma açmaya yeterlidir’ demek. ? Bu ilke, detaylı, etraflı, temiz bir soruşturma başlatılmalı demek. ? Gerçekler ortaya çıksın demek ? Beyandaki iddialar kanıtlanırsa sorumlulara ceza verilsin demek. Önemli konu ise kadının beyanı sonucu yapılacak fiziki ve psikolojik muayenelerin, mutlaka ama mutlaka güvenilir olması gerekliliği. Herhangi bir soru işaretine yol açacak raporlar, daha sonra bilen-bilmeyen, anlayan-anlamayan herkesin ağzına dolanıyor ve bol miktarda spekülasyona neden oluyor. Yapmayın. Ne kadına halel gelsin ne de gerçeğe...
İlâç lobisi ve AIDS
Bu yılki Oscar adayı filmlerden ‘Dallas Buyers Club’ HIV virüsü salgını ve AIDS ölümleri başladığı yıllarda, Amerika- Teksas’ta geçiyor. Teksas, her zaman muhafazakâr sağ eğilimli eyaletlerden biri. Dolayısı ile HIV hastaları derhâl ‘homoseksüel’ etiketi ile toplumdan dışlanıyor. Bu salgın sırasında ilâç şirketlerine büyük umutlar bağlanıyor ve yan etkileri çok da bilinmeyen yeni ilâçlar hastalar üzerinde deneniyor. ‘Dallas Buyers Club’ da Meksika’da, bir doktor ile Teksaslı bir rodeo kovboyunun, virüsün vücutta yaptığı tahribatı önlemeye yönelik bir dizi tedaviyi sadece hastanelerde seçili deneklere değil, hasta olan herkese ulaştırma amaçlı kurdukları bir ‘ilâç abonelik sistemi’ olarak ortaya çıkıyor. Matthew McConaughey bir AIDS hastasını canlandırmak için verdiği kiloları ve müthiş performansı ile filmi tek başına sırtlıyor. Bu, 30 günlük ömrü kaldığını öğrenen bir kovboyun, kendisi ve hasta olan herkes için verdiği bir savaşın öyküsü. İçine ilâç firmaları, homofobi, sağlık sistemi aksaklıkları, yaşama isteği gibi pek çok açıyı sığdırabilen iyi bir film. ‘Dallas Buyers Club’ ‘Philadelphia’ filminin tekrarı olmaktan kurtulmuş bir AIDS filmi. Tom Hanks ile Denzel Washington’ın müthiş performansları ve AIDS konusunda yapılan cesur bir ‘ilk film’ olma özelliğini taşıyan Oscarlı ‘Philadelphia’dan sonra, yine Oscar’a uzanması muhtemel bir AIDS film izleyince, bu karşılaştırma geliyor akla. Ama ‘Dallas Buyers Club’ özellikle akılcı, sıcak senaryosu ve Matthew McConaughey’in müthiş performansı ile haklı bir beğeni kazanıyor.
*
Kuraksa her yer kurak!
“Yahu bir biz mi kurağız, Amerika da kurak!” Doğru, bu sene Amerika’da da kuraklık var. Ama kuraklık öyle bir illet ki ‘elle gelen düğün bayram’ durumu yok ortada. Yetkili ağızların yaptığı açıklamalar, bilimsel ve teknik hiçbir detay içermiyor ve bu kadar büyük bir sorunun ‘ulvi mucizeler’ ile aşılacağı düşünülüyor. Elbette ki pek çok kadim medeniyette yeri olan yağmur duasının manevi önemi ve etkisi var ama insanoğluna düşen de yarın hiç gelmeyecekmiş gibi bugünü umursamazca yaşaması değil. Ayrıca yağmur duası yapıldığında bulutları çağıran sadece insanlar değil, ulu ağaçlardır da. Ağaçları kestik, insanları bilinçlendirmedik, baraj yerine otoyol yaptık, şehirleri kocaman beton yığınlarına döndürdük ve geldiğimiz nokta ortada. Olayın en acı kısmı da şu:
Kuraklık ile ilgili olduğu söylenen ‘ABC plânlarını’ sorup sorup bir türlü öğrenemiyorken oturduğumuz yerden, başka ülkelerin aldığı önlemlere takır takır ulaşabiliyoruz. Örneğin Amerika’da Başkan Barrack Obama; Kaliforniya, Oregon, Idaho ve Nevada’yı ziyaret edip ilk etapta, kuraklık mücadelesi ve üreticilere destek amaçlı 173 milyon dolarlık bir bütçe ayırdı. Ayrıca ‘küresel ısınma’ konusuna dikkat çekti, halkı bilinçlenmeye çağırdı. Çeşitli üniversitelere ‘kurak ortamlarda tarım’ dersi konuldu. Fransa’da tarım için büyük önem taşıyan ‘arı nüfusu’nun düşmemesi için çeşitli önlemler alınıyor! Su kullanımı konusunda üreticilerle birlikte çalışmalar yapılıyor. Brezilya’da da yüzyılın kuraklığı yaşandığı için 142 kentte yaşayan 6 milyon kişinin su kullanımı karneye bağlandı. Bizim ise, ABC plânlarımız var. Alfabeden su çıkartacağız. Hadi bakalım, hayırlısı.
22 Şubat 2014, Cumartesi 04:00
Haberin Devamı