‘Özel okul ana babaları’ bir grup anne babayı, çocukları için tercih ettikleri eğitim şeklinden yola çıkarak tanımlayan bir adlandırma. Olabilirliği maddiyata dayalı, devamlılığı ‘vermeye’ endeksli bir eğitim tercihinin ebeveynleri, diye tanımlayabiliriz. Gelin bu ‘iyi’ eğitim ve öğretimin maddi götürülerine(!) bakalım: Özel okul ana babaları çocuk başına, Her sene 20.000-30.000 TL okul ücreti öderler! Her sene ayrıca yemek şirketlerine ortalama 4.000 TL öderler! Her sene servis şirketlerine ortalama 3.000 TL öderler!
Her sene ‘eksik kalan’ konularda çocuklarına özel dersler aldırırlar (İstanbul’da saati 200 TL’ye kadar çıkabiliyor özel derslerin!). Her sene değilse de SBS senelerinde ayda 1000 TL ila 5.000 TL arasında ek ders, dershane, özel öğretmen gibi bir bütçeyi de sırtlarlar! Eh, sadece ders olmaz, ‘komple çocuk’ yetiştirmek için dans, kayak, tenis, İngilizce, basketbol, drama da lazım! Kaba hesapla özel okul ana babaları; 12 yıllık ‘çıplak’ eğitime çocuk başına minimum 240.000 TL ödüyor! Ülkede asgari ücret kaç lira? Yuvarlak hesap olsun, aylık 700 TL! Aklınız almıyor değil mi? Benim de almıyor! Ama birilerinin aklına yatıyor ki, özel okul ücretleri her sene enflasyon üstünde zamlanıyor. Ama birilerinin aklı alıyor ki, özel okul ücretlerinin önlenemez yükselişi sürüyor! “Ben tüm okul hayatına devlet okullarında devam etmiş ‘bir özel okul annesiyim” diyorum, başka da bir şey demiyorum!
Dans yarışması
Show TV’deki dans yarışmasını ilk gördüğümde izlemeye hiç niyetli değildim. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra ‘zap’lama yaparken yine dans yarışmasına ama bu sefer Azra Akın’ın dansına denk geldim. Azra’nın dizilerini hiç izlememiştim. Kendisini zarif ve güzel bulmama rağmen hakkında bildiklerim, magazin basınının Kıvanç Tatlıtuğ ile olan arkadaşlığı konusunda yazdıklarından ibaretti. Ama yarışmayı izlerken zarâfetine, duruşuna, alçakgönüllüğüne hayran oldum. Ben de yetişme çağında bir kız annesi olduğum için, Azra’nın davranış ve duruşu ile diğer kadın yarışmacıların davranış ve duruşu arasında ister istemez mukayeseye girdim. Azra’yı herkesten farklı yapan, son derece izlenesi dansı ve tescilli güzelliği değil bana göre.
Kişiliğinde mevcut olan zarâfet. Yarışmacıların hepsi gerçekten çok çalışıyorlar. Harcadıkları zamana, enerjiye ve çabaya saygı gösteriyorum. Hepsi de alanlarında isim sahibi kişiler. Pek çoğu ‘renkli kişilikler’. Bazen yaptıkları ‘renkli’ espri ve yorumlar bana ‘aşırı renkli’ gelse de genel kabul görür sınırı pek zorlamıyorlar. Partner’leri olan profesyonel dansçılar da hem dans ehliler, hem de koreografide başarılılar. Yine de Azra olmasa her hafta o dans yarışmasını izleyeceğimi hiç sanmıyorum.
Ve Azra’yı farklı kılanın, başka bir ülkenin kültüründe yetişmiş olmamasını, bu ülkede genç kız yetiştiren anneler adına tüm kalbimle diliyorum. Çünkü zarâfet, insana fizik, güzellik dışında güzellik katan bir olgu ve Azra bunun en güzel ıspatı. NOT: Bu güne dek yarışmada en sakil bulduğum uygulama, yarışmacıların İbrahim Tatlıses türküsü ile ortaya çıkıp göbek atması oldu. Düğün salonu veya yılbaşı eğlence programı gibi bir durum doğdu. Ekran dışında, ekibin özel bir eğlencesinde çok doğal olabilecek bir durum, ekranda hoş olmadı, yarışmanın kalitesi açısından da eksi puan getirdi!
16 mum
Amerika’da kız çocukları için çok özel bir doğum günü vardır: ‘Tatlı 16’. Kız çocuklarının yetişkinliğe ulaştığı kabul edilen yaş günü partisindeki 16 mumdan her biri ayrı anlam içerir. - İlk mum genç kızın anne-babasını temsil eder.
- 2’nci mum genç kızın kardeşlerini temsil eder.
- 3, 4, 5 ve 6’ncı mumlar genç kızın akrabalarını temsil eder.
- 7’den 14’e kadar mumlar genç kızın arkadaşlarını temsil eder.
- 15’inci mum genç kızın en iyi kız arkadaşını temsil eder.
- 16’ncı mum ise genç kızın kalbindeki özel erkek içindir.
Bazı partilerde şans için 17’nci mum da yakılır.
Zelal 17’nci mumu hiç üfleyemeyecek!
16’ncı mumun temsil ettiği, kalbindeki özel erkek tarafından ‘bedeli’ ödenemediği için 2’nci mumun şereflisi erkek kardeşi tarafından tam 21 kez bıçaklandı!
İlk mumun temsil ettiği anne ve baba, o sırada düğünde eğleniyordu!
20.000 TL için bir kız evlat, bir doğmamış torun mezara, 15 yaşında bir erkek evlat mapusa girdi!
Tüm mumlar üflendi; Amerika’nın ‘Tatlı 16’ partisi, Iğdır’da ‘Kanlı 16’ olarak kutlandı!
Töreniz batsın!
İki müthiş sergi!
Herkesin görmekten zevk alacağı iki olağanüstü sergi eşzamanlı olarak Pera Müzesi’nde! 4’üncü ve 5’inci katlara yayılmış olan ‘Çarlık Rusyası’nda Yaşam’ mutlaka görülmeli. Şiirsel bir anlatımla resmedilmiş detaylara, kullanılan renklere, usta Rus ressamlarına hayran olmamak mümkün değil! 3’üncü katta ise “Frida Kahlo ve Diego Rivera Sergisi var” dense de aslında Frida sergisi var.
İki sergi birbirinden gece ile gündüz kadar farklı ama ikisi de büyük ilgi çekiyor. Ve ikisi de 20 Mart’a kadar devam ediyor. Çarşamba günleri öğrencilerin ücretsiz gezebildiği müzede ‘sesli rehber’ opsiyonu da var. Özellikle Frida resimlerinin sembolizminin açıklayıcı olması açısından, mutlaka öneririm.
Hayal bu ya...
Üniversite öncesi eğitimin içine kakılması gereken sedefler gibidir ‘aktivite kulüpleri’... Bir de ancak özel okulların bünyesinde bulunan bir ayrıcalık... Halbuki her okulda olsa; satranç kulübü, maket yapımı kulübü, müzikal kulübü -güncel yerli ve yabancı şarkıları dans ederek sergileyecek- sonra münazara kulübü, belki bilgisayar efektleri kulübü veya okul gazetesi...
Sadece tanjant-kotanjant ile Mercidabık Savaşı ezberinden kurtarsak öğrencileri... Silkinseler, serpilseler, zevk, hayal ve ifadeleri gelişse... Fena mı olur? Olmaz elbette ama önce para lazım, sonra vizyon. Bir de depremde yıkılmayacak, modern yeterli alana sahip okul binaları... Deveye “Boynun niye eğri?” diye sormuşlar, “Nerem doğru ki!” cevabını vermiş. Benim hayal de biraz o hesap işte.
(08.01.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)