Türkiye’de cinsel şiddetin önlenmesi ve hepimizin daha bilinçli olması için Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği harekete geçti. Berrak Tüzünataç, Esra Dermancıoğlu, Hasibe Eren ve Tülin Özen’in de aralarında bulunduğu isimler onlara ses verdi ve yanlış inanışlara, bu inanışları besleyen dile “Öyle Değil Böyle” dedi. ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ öncesinde kampanya sorumlusu Begüm Baki ve oyuncu Tülin Özen’le buluştuk.
Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU
Soldan: Begüm Baki, Işıl Cinmen, Tülin Özen
“Kadın dediğin edepli giyinecek”, “O saatte orada ne işi varmış?”, “Evlilermiş, sevgililermiş”, “Alt tarafı şaka yaptım”, “Koskoca profesör yapmış olamaz”, “Benim başıma gelmez”, “İlişkileri varmış, birlikte alkol almışlar” gibi cümlelerin sonrasında kocaman bir DEĞİL geliyor. Başlattığınız kampanya “Öyle değil böyle” diyor. Sizden dinleyelim.
Begüm Baki: Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği olarak cinsel şiddeti önlemenin en etkili yollarından birinin dilin ve algının dönüşmesi olduğunu düşünüyoruz. Cinsel şiddetle ilgili toplumda yaygınlaşmış ve gerçek olmayan genellemeler, inanç ve yargılar var. Kampanyada kullandığımız bu tip cümleler şiddeti yeniden üreten, sürdüren, görünmez kılan mitler aslında… Biz de ‘Öyle değil böyle’ etiketiyle bu mitleri yıkmak üzere çalışıyoruz.
Örnek verir misiniz?
B.B: Mesela “Evlilermiş, sevgililermiş” değil; karşılıklı onay yoksa cinsel şiddet vardır. Evlilik içi cinsel şiddet, suçtur ve cezası vardır. İster evli olun, ister flört ediyor olun, her ilişkide onay almak zorunlu. Onayın olmadığı her eylem cinsel şiddettir.
Tülin ÖZEN
ÇIPLAKLIK ONAY DEĞİLDİR
Onay ne demek?
B.B: Ne olmadığından başlayalım… Arzu ifadeleri, flörtleşmeler, ‘bazı’ davranışlar, evlilik, cinsel uyarılmalar onay değildir. Kararsızlık veya sessizlik onay değildir. Çıplaklık onay değildir. Onay her an geri alınabilir. Karşılıklı onayın olmadığı davranışlara cinsellik demiyoruz.
Cinsel şiddetin tanımı nedir?
B.B: Cinsel şiddet; onay almaksızın veya onay almanın söz konusu olamayacağı durumlarda kişinin/kişilerin uyguladığı, cinselliğe yönelik teşebbüs ve tehdit içeren her türlü eylem, davranış ve müdahaleyi tanımlar. ‘#MeToo’ kampanyasından sonra tüm dünya bu konuda bilinçlendi. Hatta İsveç, cinsel suçlar kapsamını yeni bir tanım getirerek genişletti. Buna göre, ‘Taraflardan birinin cinsel ilişkiye gönüllü olmadığını göstermek için ‘Hayır’ demesi yeterli, buna rağmen cinsel ilişki gerçekleşirse bu bir cinsel saldırıdır.’ Yani yasaya göre, olayın cinsel saldırı olarak kabul edilmesi için ‘şiddet ya da tehdit unsuru’ aranmayacak.
Türkiye’yi düşününce bu çok ileri bir nokta… Cinsel şiddet istatistikleri tam olarak biliniyor mu?
Bilinmiyor. Çünkü cinsel şiddet türleri ile ilgili verileri açıklamıyor. Ayrıca kişi cinsel şiddete maruz kaldığında yakını, çevresi, yargı şiddete maruz bırakılanı suçlu ilan edebiliyor. O zaman kişi de “Ben mi yanlış yaptım” gibi düşüncelere kapılıyor. Amerika’da cinsel şiddete maruz kalan 1000 kadından 360’ı şikayetçi oluyor. Diğerleri susuyor. Burada susma nedenleri araştırılmalı.
Ama kimse şikayetçi olmak zorunda da değil…
B.B: Elbette değil, ancak şikayetçi olmama sebeplerinin ortadan kalkması gerekiyor ki bunun gerçek anlamda bir tercih olduğunu söyleyebilelim.
Berrak TÜZÜNATAÇ
ERKEK ÜNLÜLER DESTEK OLMAKTAN KAÇINDI
Kampanyadaki cümleleri neye göre seçtiniz?
B.B: Bütün gazetelerin 3. sayfa haberlerini taradık. Failler “Şeytana uydum, pişmanım”, “Şort giymişti”, “Bana güldü”, “Alkollüydük”, “Zaten ilişkimiz vardı” gibi açıklamalar yapıyorlar. İnsanlar ise “Onunla aynı eve gitmeseydi”, “İçki içmeseydi” gibi yorumlar yapıyorlar. Tüm bunları manşetlerde, spotlarda görüyoruz. Bu cümleler yargıçların, savcıların, avukatların ağzından çıkabiliyor. Afişlerde yazdığımız her cümleyi davaları takip ederken kulaklarımla duydum.
Neden kampanyanın bütün ünlü yüzleri kadın? Neden erkek yok?
B.B: İsim vermeyeceğim ama popüler, duyarlı görünen erkek ünlülere ulaştık; ne yazık ki projeye dahil olmadılar. “Çok iyi bir proje ama çok yoğunuz” gibi cevaplar aldık. Bir tek Mehmet Günsür gerçekten destek olmak istedi ama denk getiremedik.
Tülin Özen: Çok acayip. İnsanın inanası gelmiyor. Beraber yaşadığımız, çalıştığımız insanlardan bahsediyoruz... Üstelik bu kampanyanın suçlayan bir söylemi yok, “Bilmiyorsak hepimiz öğrenelim” diyor. “Değişim dilden başlar” diyor. “Bayan” yerine “Kadın” demek bile bir sürü insanın kafasında büyüttüğü, dalga geçtiği bir durum hala. Ama farkın ne olduğunu tam olarak anlamasa bile, bunun ‘birileri için’ dikkat edilecek bir şey olduğunu fark etmesi bile bir adım demek. Bu kampanyanın samimiyetine çok güveniyorum ve dahil olduğum için çok mutluyum.
‘Öyle değil böyle’ye nasıl destek olunabilir?
B.B: İstanbul’un birçok semtinde kampanyamız billboard’larda. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de birçok mecrasında yer verecek. Çeşitli illerin yerel yönetimleriyle iletişim halindeyiz. Hakimlerin, savcıların, avukatların da bu mesajları gördüğüne eminim. Umarım bu afişleri gören karar verici mercidekiler de kendilerini sorgularlar. Okuyucular ise paylaşımlar yapabilirler. Hashtag’imiz #öyledeğilböyle. Her birimiz bu anlamda birer aktivistiz.
Hasibe EREN
FATİH ALTAYLI’NIN SAÇMALADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Sizce tüm kadınlar şiddete maruz kalıyor mu? Fatih Altaylı böyle söylenmesine tepki gösterdi. Songül Öden, “Buna hayır diyecek kadın yoktur maalesef” deyince Altaylı,
“Şiddet görmeyen kadın yoktur dediğin anda bu sözde ‘itiraflar’ kadına şiddeti sıradanlaştırıyor, normalleştiriyor” eleştirisinde bulundu.
T.Ö: Elbette şiddete maruz kalıyoruz. Gün içinde bir bakışla, sözle sana kadın olduğun hatırlatılıyorsa demek ki bunun baskısı yaşanıyor. Oturuşun, kalkışın, gülüşün, fikirlerini söyleme şeklin, söylediğinin önemli olduğunun altını çizme ihtiyacın bile bir şiddet türüdür. Neredeyse her gün, her yaştan kişiye, bebeklere bile yapılan şiddeti duyuyoruz. İnsan söylerken dayanamıyor.
B.B: Ben Fatih Altaylı’ya katılmıyorum. Hatta saçmaladığını düşünüyorum. Gerçekleri ya bilmiyor ya öyle olmasını istiyor ya da manipüle ediyor. Cinsel şiddeti söylemek, ünlü ünsüz, zengin fakir fark etmez kimse için kolay değil. Bu kültürde, hele Türkiye’de, Fatih Altaylı’nın söylediklerinin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Çok fazlayız; çok fazla insan cinsel şiddete maruz kaldı.
Fatih Altaylı, isim vermeden ve olayı anlatmadan “Ben de tacize ve şiddete uğradım” diye afaki bir beyanda bulunmayı eleştiriyor.
B.B: Kimse kendisini taciz eden kişiyi isim vererek ifşa etmek durumunda değil. Sadece “Ben cinsel şiddete maruz bırakıldım” demek bile hiç kolay değil. Özgecan Aslan’ın katledilişinden sonra ‘Sen de Anlat’ kampanyası ortaya çıktı. Bir günde 500 bine yakın tweet atıldı; kadınlar şiddet hikayelerini paylaştı. ‘#MeToo’dan önceydi. ‘#MeToo’ kartopu etkisi yarattı. Kevin Spacey’ye, Dustin Hoffman’a ya da Harvey Weinstein’e bu suçlamaların yapılması adalet duygusunu tatmin etti ve birçok kadını cesaretlendirdi. ‘#MeToo’dan sonra İsveç’te yasa değişikliği oldu. Fransa’da çok büyük bir yürüyüş oldu. Bu yürüyüşten sonra parlamento ıslık çalmayı, laf atmayı suç kapsamına aldı.
Esra DERMANCIOĞLU
‘ISRARLI FLÖRT’ TEHLİKELİ BİR KAVRAM
Ama aynı zamanda Fransa’da Catherine Deneuve’ün başını çektiği 100 kadın, Le Monde’da bir karşı bildiri yayımladı ve “Israrlı flört bir haktır. Erkekler kadınlara asılmakta serbest olmalı... Tecavüz bir suçtur ancak birini ısrarla ya da sakarlıkla baştan çıkarmaya çalışmak suç değildir. ‘#MeToo’ bir cadı avına döndü” dediler. Ertuğrul Özkök de, “Utangaç bir erkek olarak, Fransız kadınlarının bu cesur mektubunun altına ben de imzamı atarım” yazmıştı.
B.B: Zaten bu açıklamayı erkekler çok sahiplendi ama Catherine Deneuve kısa süre sonra özür diledi. “Bu açıklamamı cinsel şiddete uğrayanlar için yapmadım. Tabii ki cinsel şiddete karşıyım” dedi. ‘Israrlı flört’ tehlikeli bir kavram. Flörtleşmek karşılıklı bir eylemdir, çok da güzeldir ama ben veya karşımdaki o flörtleşmeyi istediğimiz an durdurabilmeliyiz. Sonraki ısrar, tacize girer.
T.Ö: Bütün bu hareketler olurken setteydim. Dibime girmiş bir kameraman arkadaşımla bu konuyu konuşuyorduk. Arabanın içindeyiz. Çocuğun da kafası karıştı. “Tülin Abla o zaman sen mi bana dokunuyorsun ben mi sana” dedi. “Oğlum yok öyle bir şey” dedim. Esprisini de yapıyoruz. Kadın söylediği “Hayır”ın arkasında durabilmeli. “Ayıp olacak öpüşeyim bari” gibi bir tavrın içine girmemeli. Bedenine ve fikirlerine sahip çıkmalı. Değerli olduğunu bilmeli. Çünkü ne yazık ki bize değerli olduğumuz öğretilmiyor.
Seyhan ARMAN
ERKEKLER DE KADINLAR TARAFINDAN CİNSEL ŞİDDETE MARUZ BIRAKILIYOR
Gelelim erkeklerin maruz kaldığı psikolojik şiddete… Bunun konuşulmadığına dair erkeklerden bana gelen bir serzeniş oldu. Ki haklılar, bu da bir tabu, konuşulamayan bir konu. Herhalde bunu da kadın derneklerinin konuşmasını bekliyorlar.
B.B: Biz kendimizi bir kadın örgütü olarak tanımlamıyoruz. Cinsel şiddet üzerinden konuşuyoruz ve vermek istediğimiz mesajlardan biri de buydu. Bu yüzden erkek bir yüzümüz olmasını da istemiştik ama olamadı. Ataerkil düzen erkekler için de şiddet yaratıyor. “Para kazanacaksın, askere gideceksin, ağlamayacaksın, adam olacaksın” gibi söylemler var. Ama sistemin erkeklere ne kadar zarar verdiğine dair araştırmaları da yine kadınlar yapıyor. LGBTİ+’lar, ikili cinsiyet kalıplarına sığmayanlar, translar da bu sistemin tehdidi altında.
T.Ö: Heteroseksüel bir erkeğin kibar davranması bile şiddete maruz bırakılıyor. Bunu konuşmak daha da zor. “Gey misin lan” diyorlar. Heteroseksüel erkeklerin kibarlığıyla dalga geçen bir topluma doğru gidiyoruz. Onlara gidip “Yaptığın çok kıymeti bir şey. Sakın vazgeçme. Nasıl davranmak istiyorsan öyle davran” diyesim geliyor.
B.B: Onları cesaretlendirmenin yanında dalga geçene de müdahale etmek gerekiyor. Dalga geçenin yüzünü kızartmak ya da onu durdurmak da bana kıymetli geliyor. Artık müdahale edecek güce ulaştığımızı hissediyorum.
‘ERKEK 7/24 SEKS YAPMAK İSTER’ MİTİ
Mesela bir kadın, erkek tarafından reddedilirse kolayca “Sen erkek misin?” diyebiliyor. Yakın bir erkek arkadaşım bunu ‘Seks konusunda kadın mobbing’ine maruz kalıyorum’ diye anlattı. Bu da cinsel şiddet, değil mi?
B.B: Elbette şiddet. Erkekler için sürekli ‘7/24 seks yapmak ister’ gibi bir mit üretiliyor. Bu da “Göster amcana pipini” ile başlıyor. Herkesin kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkı vardır; çocuğun da var! ‘Çocukların Bedensel Söz Hakkı’ diye de bir çalışmamız var. Ufacık çocukların yanağını sıkıyoruz. Aileler zorla “Git bi amcayı öp” diyor ya da zorla genital organlarını göstermelerini istiyor. Çocuk istemezse bir dur! Çocuktan da onay alınmalı.
T.Ö: Erkeklerin de, “Etraf ne der” gibi kaygıları oluyor. Erkekler tabii ki cinsel şiddete, mobbing’e maruz bırakılıyor. Erkeklerin yaşadıkları cinsel şiddeti söylemesi de kolay olmuyor. Sadece bir tarafın özgürleşmesi değil, tüm tarafların da eşitlenmesi gerekiyor.
Siz geçmişinizde birini taciz etmiş misiniz?
B.B: Şiddet dediğimiz şey beyanlara ve güç ilişkilerine dayanıyor. Yani karşımızdaki kişinin sınırını aşıyorsak ve o bunu şiddet olarak adlandırıyorsa şiddettir. Ben şimdiye kadar bana karşı böyle bir beyan almadım. Ama hepimiz hayatlarımızın bir döneminde fail olabiliriz.
T.Ö: Benim birini taciz etmiş olma ihtimalim çok az. Umarım da yanılmıyorumdur. Küçüklüğümden beri kendimi eğitiyorum.
Tacize karşı nasıl önlem alıyorsunuz?
T.Ö: Biraz şanslıyım. Ailemde kadın-erkek zengin-fakir köylü-şehirli ayrımı hiç olmadı. Herkesle iletişim kuran bir ailede büyüdüm. Onun dışında ‘Soğuk biri’, ‘Biraz mesafeli mi acaba’ gibi sıfatlardan korkmuyorum çünkü ben soğuk olmadığını, en mahrem hikâyelerin bile anlatılabileceğini biliyorum. İlk etapta “Canım” “Cicim” konuşmalarına girmiyorum. Oyuncu her zaman tatlı değildir. Her tanıştığını sevmeyebilir. Oyuncu için “Ayy ne sıcak kanlııı” denmesi çok önemli bir popülarite kaynağıdır, follower’ların sevdiği bir durum ama popülarite kaybı karşılığında kendi hayatına sahip çıkıyorsun. Özgürleşiyorsun. Her an sempatik olmak zorunda olmaktan kurtuluyorsun.
#MeToo hareketi neydi?
Hareket, Hollywood yapımcısı Harvey Weinstein'in taciz skandalının ortaya çıkmasının ardından başladı. 15 Ekim 2017'de Amerikalı aktris Alyssa Milano, Twitter üstünden cinsel tacize uğramış herkesi #MeToo (Ben de) etiketini kullanmaya çağırdı. Milano'nun twit’inin ertesi gününde ''MeToo'' hashtag’i yarım milyondan fazla kez kullanılmıştı. ‘MeToo' hareketi 85'ten fazla ülkeye yayıldı.
“HAYIR” HAYIR DEMEKTİR!
8 MADDEDE “HAYIR” SONRASI YIKILMAMAK VE YIKMAMAK
Hayır, naz yapmıyor. Hayır, “Hayır” derken aslında “Evet” demek istemiyor. Hayır, beş dakika önce “Evet” demiş olması şu an “Hayır” diyemeyeceği anlamına gelmiyor. Hayır, birlikte eğlenmiş olmanız, ‘bazı’ davranışlarda bulunmuş olması, ‘bazı’ kıyafetler giymesi, kıkırdaması “Hayır”ı daha az ciddi yapmıyor. Hayır, her zaman ve sadece hayır demektir.
“Hayır” cevabıyla başa çıkabilmeniz için Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin hazırladığı maddelere bakalım.
-Öncelikle “Hayır” cevabını aldığınız an, açıklama ya da gerekçe beklemeksizin eylemi durdurduğunuzdan emin olun.
- “Hayır” cevabını kişisel alıp kendinizi savunmak yerine dinlemeye odaklanın. Cevabı sonuna kadar dinleyin ve kabul edin. “Hayır” cevabını değiştirmeye yönelik ikna etmeye çalışan ya da suçlayıcı cümleler kurmayın.
-Şaşkın, reddedilmiş ya da hayal kırıklığına uğramış hissediyor olabilirsiniz. Oysa “Hayır” da en az “Evet” kadar doğal ve sıradan bir cevaptır.
-“Hayır”ı duyduğunuzda unutmayın kişi eylemi istemediğini ifade etmiş, sizi değil. Hemen yıkılmayın.
-Kendinize zaman tanıyın. İhtiyaç duyuyorsanız sebebini belirterek kendi alanınıza çekilin.
-Deneyimden öğrenmeye odaklanın. Sormak ve onay almak nasıl bir deneyimdi? “Hayır” cevabını duymak size nasıl hissettirdi? Neden? Daha farklı hissetmek nasıl mümkün olabilirdi?
-Cevabı saygıyla ve sorumlulukla aldığınız için kendinizi tebrik edin.
-Siz istemediğiniz davranışlara “Hayır” diyebiliyor musunuz? Kendinize kişisel sınırlarınıza, iletişim alışkanlıklarınıza ve “Hayır”larınıza dönüp bakma fırsatı yaratın.