Birbirimize “Bulursun ararsan hata, hep ölçer biçersen cefa, unutulur gidersin kaldırırlar rafa” diye mırıldanarak bir yılımız geçti. Jabbar, çıkış şarkısı ‘Raf’ ile hem listelerin hem kalplerin üst sıralarına yerleşti. GQ Men of the Year, En İyi Çıkış Yapan Müzisyen seçildi. Canlı performansları doldu taştı. Şimdi ilk solo albümü ‘Yineleme’yi çıkardı. Karşınızda Jabbar!
Çıkış şarkın ‘Raf’ korkutucu derecede iyiydi… O yüzden “Bu adamla konuşacaksam albümünü beklemeliyim” dedim.
Tek şarkılık biriyse, devamında o kadar iyi bir şey gelmezse diye korktun değil mi?
Evet ama ‘Yineleme’ bu endişeyi silecek kadar iyi. Tebrik ederim.
Bunu duymak iyi geliyor, teşekkür ederim. Deeperise’la buluşup Raf’ı oluşturmamız çok organik gelişti. Ama bu kadar ilgi görmesi bizi de biraz tedirgin etmişti. Hem de çok hoşumuza gitti.
‘Yineleme’deki 10 şarkının da söz müziği sana ait. ‘Yineleme’ derken her şey yineleniyor mu demek istiyorsun? Yoksa “Dur artık, tekrara düşme” mi?
Sürekli tekrar ediyormuş gibi görünen ama kendime dışarıdan bakmamı sağlayan bir dönemdi. “Tekrara düşme, yapma” diyorum. “Tekrara düştüm, çıkamıyorum” da demek istiyorum aynı zamanda. Tatlı bir yakarış var yani... Biraz da mesafeni korursan ben şu an güzel bir yerdeyim, demek istiyorum.
Bu yineleme duygusunun Raf’ta “Çıkmadın aklımdan bir gün, yüzün hep gözümün ucunda, kendini bi’ duvar gibi ördün karşıma” diye anlattığın o kadınla bir ilgisi olabilir mi acaba?
Olabilir, bilmiyorum. Hahaha. Kendi sözlerini yazan müzisyenlerin şarkılarındaki tarihsel bütünlük önemlidir.
Kendi sözlerini yazan sanatçıların albümlerine iyi baktığında ruhlarını görürsün. Sen bu albüme kendinin ne kadarını koydun?
Kendimi hiç esirgemedim. Sözlerde yaşanılanların bütünlüğünü görebilirsin... Hepsi sadece seviyeleri farklı olan tatlı haykırışlar... Bazısı dönülmez bir yol gibi, bazısı da bir kahveyle toparlanacak bir dargınlık sanki...
Sen canlı müzik adamısın, doğru değil mi?
Kesinklikle, canlı müzik icra etmeyi çok seviyorum. Ama geç saat müzik yapmayı sevmiyorum. İnsanların bizi gerçekten duyabileceği, hikayemizi anlayacağı saatlerde müzik yapmayı seviyorum.
MÜCAHİT NASIL JABBAR OLDU?
Mücahit Turan olarak doğduğun hayattakendindenbirJabbaryarattın. Mücahit’in Jabbar olma hikayesi ne?
40 yıl önce, 1978’de İzmir’de doğdum. Babam marangoz, annem ev hanımıydı. Altı kardeşin en küçüğüyüm. Epey eğlenceli bir hayatım olduğunu görebiliyorum. Mutlu bir çocukluk, travmasız bir gençlik, huzurlu bir aile, çevremde hep çiçekler, deniz ve yeşillik oldu. Babamın marangozhanesinde ahşapla uğraşmayı çok severdim. Ağaç sevgim o zamanlardan gelir ve büyüktür. 20’li yaşlarımda şiir ve müziğe ilgim başladı. Sonra da Ege Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum.
Üniversitede hâlâ Mücahit’tin değil mi?
Hahaha evet. Üniversiteden sonra askerlik için İstanbul’a gelmiştim. Sonrasında da burada yaşamaya çalıştım ama doğa beni çağırdı. 2003’te Marmaris’e yerleştim. Jabbar, Marmaris’teki eski müzik grubumun ismiydi. Lokal bir heyecandı ama çok uluslu bir kitlemiz vardı. Almanlar, İngilizler, Hollandalılar dinlemeye gelirdi. Biliyorsun Kareem Abdul-Jabbar diye efsanevi bir basketbolcu vardır. Ondan esinlenerek bu adı aldık ama sonra hayat gruptaki herkesi başka yerlere savurdu. Ben Jabbar ismiyle yalnız kaldım. Yeni bir sound oluşturdum ve işte şimdi buradayım…
'Sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün ile çalışmış sayılmazsınız'
Sözlerinin tümü kişisel/duygusal. Toplumsal olaylar ilgini çekmiyor mu?
Sting’den Bono’ya Sezen Aksu’dan Barış Manço’ya o kadar yetkin isimler müzik yaptı ki bizim şapkamızı çıkarıp, saygıyla onları izlememiz, sonra da kendimizi dinlememiz gerekiyor. Ben hissiyatları seviyorum ve konu genelde aşk oluyor. Konfüçyüs “Sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış sayılmazsınız” der. Ben sevdiği işi yapabilen şanslı insanlardan biriyim.
Türkiye’ye karşı ne hissediyorsun?
Güzel bakmak çok önemli. Seveceğim şeylere bakmayı tercih ediyorum. Stres yaratmak kolaydır. Mutlu olmak bir seçimdir. Mutluluk inşa edilir. Beni mutlu eden şeyleri biliyorum ve onları yan yana koyuyorum. Kendimi üzmemeye gayret ediyorum. Dünya her geçen gün daha karışık bir hale geliyor. Kendimi kirletmeden en temiz şekilde üretmek, işime odaklanmak iyi hissettiriyor. Bulunduğum çevreyi yaptığım işe göre organize ettiğim zaman her şey yolunda gidiyor. Bir şeyi tamamlayıp sıradakine geçmek oyun gibi geliyor. Kötü bir duygu geldiğinde elim sıcak oluyor, onu hemen bir şarkıya ya da şiire dönüştürebiliyorum.
Anlattığın duyguyla yazdığın bir sözü söyler misin bu albümden?
Cesaretsizce Olmuyor’dan söyleyeyim: “İstemek yetmiyor uçmak için, kanat çırpmak lazım üstünden geçmişin. Neden niçinle bu iş olmuyor. Hayat sensiz de gülüp oynuyor.” Aynen böyle. Ne olursa kalk ayağa. Dışarıda güzel bir gün var. Sen orada olmasan da o güzel gün orada olacak. Bunu fark et, kendini çok önemseme ve iyi hissetmeye izin ver.
DENİZ İNSANA TOZ KADAR OLDUĞUNU HATIRLATIR
Hayatında müzik dışında yelken ve bisiklet var. İki buçuk ay yelkenliyle okyanusta kaldın. Okyanus ne öğretti sana?
Evet, altı arkadaş iki buçuk ay süren bir okyanus yolculuğumuz oldu. Yunanistan’dan başladık, Mallorca, Cebelitarık, Gran Canaria, Atlantik Okyanusu ve sonunda Antigua’ya vardık. Deniz bilge bir öğretmendir. Disiplini, dinginliği, sakin kalabilmeyi, risk hesaplamayı öğretir. Enginliği ve seni bir anda yutabileceğini hissetmek egona iyi gelir, iyileştirir. İnsanın toz kadar minik olduğunu hatırlatır.