Toplumda yükselen şiddet, gerginlik, öfke cinayetleri, artan uyuşturucu ve alkol kullanımı… Türkiye toplumunun ruh hali artık görmezden gelinemez derecede bozuk. İstek parçayı çalmayı reddeden müzisyen Onur Şener’in öldürülmesi sonrasında başlayan tartışma derinleşmeli ve bir sonuç vermeli. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü öncesi Psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli ve Türkiye Psikiyatri Derneği Ruh Sağlığı Yasası Görev Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Fatih Öncü ile Türkiye’yi terapi odasına aldık.
Prof. Dr. Arif Verimli:
TÜRKİYE’DE HER BEŞ KİŞİDEN BİRİNİN ACİL PSİKİYATRİK TEDAVİYE İHTİYACI VAR
Türkiye’yi terapi odasına alalım hocam. Nedir tespitiniz?
Denetlenmeyen/tedavi arayışına girilmeyen narsisizm, öfke denetim bozukluğu, ölçüsüz alkol kullanımı ve inanılmaz boyutta artan madde bağımlılığı… Türkiye’de her beş kişiden birinin psikiyatrik tedavi alması gerekiyor. Son araştırmaların ışığında toplamda 10 milyon kişinin şizofreni, bipolar bozukluk, organik beyin sendromu, depresyon, anksiyete, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk, uyku bozukluğu, ağrı bozukluğu ve somatik bozukluklar sebebiyle, dört milyona yakın kişinin de kişilik bozuklukları sebebiyle acilen psikiyatrik tedavi alması gerektiğini hesaplıyorum. Ve elbette artan madde bağımlılığı… Buna karşın devlet hastanelerinde psikiyatrik muayene randevu süresi 10 dakika… Bu, ruhsal cinayettir.
Bu tablo günlük hayatta ne gibi tehlikelerin ihtimalini artırıyor?
En başta ölüm tehlikesi, her an her yerde. Daima bir ahlaki ve cinsel sınırsızın, narsisistik öfke biriktiren, antisosyal, madde bağımlısı veya daha ağır psikopatoloji taşıyan bir takıntılı kişinin kurbanı olma tehlikesiyle yaşıyoruz. Bu şiddet; gece sokakta bir kadına, trafikte yol vermedi diye bir beyefendiye/hanımefendiye, aşkına karşılık vermedi diye bir genç kıza, acilde sıra beklemesini söyleyen doktora, istediği şarkıyı söylemedi diye bir sanatçıya dönük olabilir. Oluyor da işte! Bu iklimde, bu kişilik bozukluklarındaki kişilerle ilişkilerimizde daha detaycı olmalı ve heyecanlı, dürtüsel davranmak yerine temkinli ve şüpheci olmak zorundayız.
UYUŞTURUCUYA BAĞLI ŞİDDET OLAYLARI ÜÇ KATINA ÇIKACAK
Kişilerin temkinli olması bireysel bir önlem, peki sistem bu durumla nasıl mücadele etmeli?
Ruh Sağlığı Yasası çıkmalı hemen, şimdi, derhal, acilen! Ruh Sağlığı Yasası Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından hazırlandı ve her mecrada destek bekliyor. Ruh ve Sinir Hastalıkları hastane sayısı 100 olmalı. Bu hastanelerin 30’u AMATEM olmalı. Hastalar ya da hasta olacağını hissedenler randevu almaksızın tedaviye ulaşabilmeli. Ayrıca 1990'dan beri madde bağımlılığı ve madde bağımlıları ile çalışan bir hekimim. Madde kullanımının artışının kısa süre içinde yaratacağı problemlerden de bahsetmek zorundayım.
DİJİTAL ÇAĞDA DEĞİLİZ ÖFKE ÇAĞINDAYIZ
Evet, ‘2022 Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 44,9 artışla 2 ton 841 kilogram kokain, bir önceki yıla oranla yüzde 61,1 fazla eroin ve yüzde 32,8 artışla metamfetamin yakalandı. Sadece son beş ayda aileleri ve uyuşturucu kullanan çocukları arasında en az 16 farklı olayda 12 ölüm, sekiz yaralanma vakası meydana geldi, bu da sadece medyaya yansıyan…
90’larda Türkiye transit ülkeydi ancak artık pazar haline geldi. Uluslararası uyuşturucu baronları Türkiye gençliğini bir pazar olarak kodlamış durumda ve uyuşturucu, gençliği tehdit ediyor. Son araştırmalara göre kullanım korkunç boyutlara ulaştı. Uyuşturucu maddelerin etkisinde ya da yoksunluğunda işlenen şiddet olayları yakın gelecekte üç katına çıkacak. AMATEM açın! AMATEM’leri takip edin! Cumhurbaşkanlığı’na bağlı özel Uyuşturucu Başkanlığı olmalı; arzın önlenmesi ve talebin azaltılması için tek elden çalışma yapılmalı.
Uyuşturucu madde kullanan gençlerin aileleri, bir kere doktora getirmek ile sorunun çözüleceği gibi bir umuda kapılıyor. Madde bağımlığı sorunu gencin, ailenin, doktorun ve devletin sabır ve itidalle çözebileceği uzun bir yol. Sesimizi duyurmak zorundayız çünkü tehlike büyüyor. Ruhsal sağlığı yerinde bir toplum için bu yasanın çıkması ve hayata geçirilmesi şart. Çünkü bu çağ dijital çağ değil, bu çağ öfke çağı. Uyuşturucu, şiddet, pandemi ve yeni dünya düzeni şiddetiyle gelecek; böyle gidersek bu günler iyi günlerimiz olacak.
Prof. Dr. Fatih Öncü:
ŞİDDET, BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR
Ruh Sağlığı Yasası üzerine ne zaman çalışılmaya başlandı? Meclise sunuldu mu?
1995’te kurulan Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) 1998’den beri Türkiye’de bir Ruh Sağlığı Yasası’nın bulunması gerektiğini gündeme getiriyor. İlk Ruh Sağlığı Yasa Taslağı çalışmaları 2001’de tamamlanarak Sağlık Bakanlığı’na sunuldu ancak süreç tamamlanmadı. Sonrasında 2018’de diğer ruh sağlığı meslek dernekleriyle ortak bir metin oluşturularak TBMM’de sunulan teklifte önemli bir rol oynadı ancak teklif Meclis gündemine gelmedi. En son Aralık 2021’de derneğimiz yasa taslağını revize etti. Şu anda TBMM Sağlık Komisyonu’nda yeni bir taslak metin üzerinde çalışıldığını biliyoruz.
Bu kanunun amacı ne?
Bu kanunun temel amacı ruhsal zorluk yaşayan, hastalığı ya da engeli olan kişilerin kurumsal hizmetlere erişimini kolaylaştırmak ve temel haklarını azami düzeyde kullanmalarını sağlamak. Bu kanun, kişilerin ihtiyaç duydukları hizmet ve desteği en kapsamlı ölçüde, gönüllü̈ ve ücretsiz olarak almalarını ve kendi iyileşme süreçlerine dahil olmalarını sağlamaya yönelik olarak hazırlandı.
Yürürlüğe konulursa ve düzgün uygulansa neler değişir?
Hastaların ve ruh sağlığı hizmeti alan herkesin hakları uluslararası düzeyde tanımlanmış olur. Ciddi ruhsal hastalığı olan hastaların ya da engellilerin tedavi edildiği kurumların istemsiz tedavi ve yatışlarda denetlenebilir hizmet vermeleri sağlanır, önleyici ve koruyucu hizmetlerde devletin görevi artar.
ÇOK BOYUTLU BİR ŞİDDET SARMALIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Dünyada Ruh Sağlığı Yasası’na sahip ülkeler var mı?
Gelişmiş ülkelerde ve hatta bazı az gelişmiş ülkelerde Ruh Sağlığı Yasası mevcut. Zaten Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Dünya Sağlık Örgütü ruhsal hizmetlere erişimin ayrımsız, eşit ve nitelikli bir şekilde olması için yasa çalışmalarını destekliyor ve ülkelere kılavuzlar hazırlıyor.
Türkiye’de suç ve şiddet eğilimi artıyor. Bunun sebeplerini nasıl açıklıyorsunuz?
Çok boyutlu bir şiddet sarmalıyla karşı karşıyayız. Ülkemizde ve dünyada şiddet her düzeyde artıyor. Türkiye maalesef cezaevinde bulunan kişi sayısı bakımından Avrupa’da Rusya Federasyonu’ndan sonra ikinci sırada. Elbette pandeminin getirdiği yükler, kayıplar, değişim, sonrasında ekonomik güçlükler, eşitsizlikler, yoksullaşma, ağır stres kaynakları gibi sebeplerle zor bir dönemden geçiyoruz. Bu tip kriz dönemleri, insanları ruhsal olarak da olumsuz etkiler. Depresyon, anksiyete, uyum bozuklukları, alkol-madde kullanım bozuklukları gibi ruhsal bozukluklar artar, intihar sayısı artar. Ama şiddetin artışını sadece ruhsal sorunlarla açıklayamayız. Sosyal, ekonomik ve politik sebepleri çok daha belirgin.
ŞİDDET ÖNLEME POLİTİKASI OLUŞTURULMALI
Şiddeti nasıl tanımlamamız doğru olur?
Dünya Sağlık Örgütü, şiddeti bir halk sağlığı sorunu olarak ele alır çünkü hem fiziksel hem de ruhsal travmalar oluşturur. Şiddet önleme politikası olmazsa, sorunlar sadece cezalandırma ile çözülemez; birçok evde yeni acılar yaşanır. Adil bir çözüm bulunmazsa öfke daha da artar. Öfke öfkeyi doğurur. Öncelikle bunların hepsini çok yönlü analiz edip şiddet önleme politikası oluşturmak gerekiyor. Güvenli ve demokratik bir ortam olmadan ve sorunların tüm boyutlarını bilimsel ve gerçekçi analiz etmeden şiddetle baş etmek güç.
Şiddet davranışı riskini artıran faktörler neler?
Psikiyatriye göre şiddet davranışı riskini artıran faktörler şöyle:
Erkek olma, genç yaşta olma, düşük eğitim düzeyi, yoksulluk, kalabalık yaşama,
davranışlardaki sosyal ve moral kurallar, cezalandırmanın özellikleri, tutuklanma olasılığı, ateşli silahlara ulaşabilirlik, alkol ve madde kullanımı,
kişilik özellikleri, ayrımcılık, ekonomik eşitsizlik, psikiyatrik bozukluklar.
Sizce devletin ve sistemin toplumun ve kişilerin ruh sağlığı üzerine nasıl bir çalışması olmalı?
En başta mevcut Sağlık Bakanlığı ruh sağlığı politikasını geliştirilmeli. Önleyici ve koruyucu ruh sağlığı hizmetlerini güçlendirilmeli, niteliklerini artırmalı. Çocuk-genç, kadınları ve incinebilir diğer grupları önceleyen, ciddi ruhsal hastalığı ya da engeli olan kişilere hak temelli, destekleyici ve toplum içinde var olabilecekleri bir sistem kurulmalı