Sosyal medya gurusu ve akademisyen Levent Erden ile şampiyon yumurtadan Enes Batur’a Z kuşağından selfie’ye uzanan bir sohbet...
Geçtiğimiz hafta bir yumurta, Instagram’da beğeni şampiyonu Kylie Jenner’ı tahtından indirdi. 50 milyon 850 binden fazla beğeni aldı. Siz de üç yıldır her pazar sabahı Instagram hesabınızdan yumurta fotoğrafı paylaşıyorsunuz…
Yıllardır ‘pazar yumurtası’ hashtag’iyle paylaştıklarımın değerinin 50 milyon tarafından nihayet anlaşılması sevindirici. Bakalım, iki üç yıl sonra bugün söylediklerimizin hangileri fark edilecek...
Hahaha haklısınız. Söyleyin, 50 milyon küsur kişi neden bir yumurta fotoğrafına ‘like’ verdi?
Bu olay, Kylie Jenner gibi şöhretlerin medya tarafından pompalanmasına bir tepkiydi. İnsanlar bu yumurtayı like’layarak medyanın pompalamalarına bir tepki gösterdi. Yumurta teknik olarak dünyanın en basit ve mükemmel tasarımıdır. Felsefi olarak da herkesin ulaşabileceği bir yerde durur, sıradandır ve tüm kültürlerde vardır. Burada basitlik, sahte pırıltıdan öç aldı. Bir yerden sonra bu kadar fazla pompalama ve pırıltılı rahatsızlık verir.
Ne demiş oldular yani?
Bu olayda popüler kültür baronlarına karşı tekil kullanıcılar birleşti; “Siz bizim ne beğeneceğimizi söyleyemezsiniz, biz seçeriz” demiş oldu. “Bize dayattığınız şöhretleri değil, kendi istediğimizi yukarı taşırız” dedi. Kitleyi tek bir yerden etkileme devrinin bittiği de ispatlandı. Ve ayrıca bütün o pırıltılı, renkli, üzerine spot ışıkları verilen hayatlardan daha çok beğeni almış oldu o sade ve erişilebilir yumurta. Metaforik olarak bunun anlamı büyük.
Siz neden her pazar sabahı yumurta paylaşıyorsunuz?
İnteraktif pazarlama ve iş yönetimi dersinde Instagram’dan marka yaratılabileceğini öğrencilerime ispatlamam gerekiyordu. Pazar sabahı yumurtası bir ders konusuydu. Büyük şehirde yaşayan ve çalışan birinin pazar sabahları dışında kahvaltıda yumurta yapabilme şansı sıfıra yakındır.
Yumurta çok kolay yapılır ama 15 dakikalık özen ister. Başında durmazsan ya çok ya az pişer ve herkesin kendine ait bir yumurta kıvamı vardır. Pazar sabahı yumurta yapmak kendinize gösterdiğiniz özendir; kişinin kendisiyle kaldığı anı kutlamasıdır. O artık sadece bir yumurta değildir. Rekora giden yumurtada da bu kutlama vardır.
Siz sosyal medya konusunda uzmansınız ve Z kuşağı ile çalışan bir akademisyensiniz. neden 9.5 milyon genç insanın Youtuber Enes Batur’u takip ettiğini anlatır mısınız?
Heisenberg'in belirsizlik ilkesine göre, bir parçacığın momentumu ve konumu aynı anda tam doğrulukla ölçülemez. Yani yerini biliyorsan hızını bilmezsin, hızını bilirsen yerini bilmezsin. Her şey tesadüftür. Burada da o kadar yüksek bir hız var ki kimin yarın nerede olacağını öngörmek pek mümkün değil.
Bugün herkesin Enes Batur’u beğeniyor olması yarın da beğeneceği anlamına gelmez. Eskiden birini beğendiğinde etkisi uzun süre devam ederdi ama artık öyle değil.
Ülkenin ilk YouTuber’larından olmasının, mecraya ilk girenlerden olmasının önemi var. İnternet Mahir’i hatırla. “Hepinize I love you, ay kis yu” diyerek dünya çapında ün kazandı. Bunun nedenini anlamış mıydın?
Bu kuşak için internette fenomen olmanın anlamı ne?
Fenomen kelimesi devre dışı kaldı bile. Artık ‘influencer’ (etki bırakan) olmak önemli deniyor. Fenomen kavramı rakama dayalıydı. Artık ‘çok’ olmanın pek anlamı kalmadı. Etki daha önemli.
Sayı neden önemini kaybediyor?
Mesela Türkiye’deki bütün erkeklerin akıllarına ilk gelen kadın pedi Orkid’dir. Ama erkeklerin bunu bilmesinin hiçbir ekonomik getirisi yoktur. Erkeklerin de hesaba katıldığı bir fiyat üzerinden duyurulduğu için hepimiz biliriz ama bu kötü bir şey; paranın yüzde 50’si çöpe gitti. Kedi beslemeyen birine kedi mamasından bahsetmek işe yaramazdır. 1 milyon takipçili biri kedi mamasından bahsediyorsa ve takipçilerinin sadece 5 bini kedi bakıyorsa ama kedi mamasından bahseden diğer kişinin 10 bin takipçisi varsa ve 9 bin 500’ü kedi manyağıysa 1 milyon takipçili kişiden daha değerlidir.Etkinin çokluktan önemli olduğunun anlaşıldığı bir noktadayız.
JENERASYON ARTIK BEŞ YIL İÇİNDE DEĞİŞİYOR
Z kuşağıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sanki diğer kuşaklar arasındakinden daha büyük fark var arada... Z kuşağını boş ver! X, Y, Z jenerasyonu denmesine karşıyım. Çünkü kendi içlerinde homojen değiller ve tek bir tanımın altına toplanamazlar. Dedenin babasıyla, babanın dedenle, senin babanla aranızda hep kuşak çatışması vardı.
Benim zamanımda Türkçe sorunu vardı. Babalarımız daha eski Türkçe konuşurdu, biz daha yeni. Babamlar ‘müselles’ derdi, biz ‘üçgen’ derdik. Jenerasyon farkı doğanın gereğidir ama artık beş yıl içinde jenerasyon değişiyor. Ortak noktalar giderek azalıyor. Bundan 10 yıl önce sosyal medya yoktu düşünsene! 25 yaşında biriyle 15 yaşında birinin arasında bile kopuş başladı.
Peki ne olacak?
Evlerin önü Mersin sular akmaz tersin tersin. Dünya bir tarafa doğru gidiyor ve önüne geçme şansı yok. Akışa uyanlar ilerleyecek, uyamayanlar duracak ve devre dışı kalacak. Bugün iş yaşamında dünyaya ayak uyduramayan 40 yaşındakiler devre dışı kaldı. Geldikleri yere 20 senede gelmişlerdi.
Yerine geldikleri kişiler de oraya 20 senede gelmişti ama şimdi onların yarı yaşındaki insanlar çok daha fazla şey biliyor, çok daha geniş düşünüyorlar. Bunu yaş üzerinden düşünme, ben 60 yaşındayım ama “Z kuşağındanım” diyebilirim, bu kafa meselesi.
SELFIE: BENİ, BENİM EN BEĞENDİĞİM ŞEKİLDE BEĞENMELİSİN
Neden kendimizi çekip sosyal medyaya yüklüyoruz? Karşılığında ne alıyoruz?
‘Like’ yani beğeni alıyoruz, ilgi ve tepki alıyoruz. Paylaştıklarımızla ‘like’ arasında doğrudan bir ilişki var. ‘Dislike’ (beğenmeme) tuşu yok farkındaysan, sadece ‘like’ var. Birçok insan sosyal medyadaki varlığını kendine verilmiş not olarak görüyor. Ne kadar ‘like’ alırsan o kadar iyisin. Sosyal medya bize sevilebilir olduğumuzu söylüyor. Bize “Aferin” diyor.
Kendimize aşık gibiyiz...
Birileri beğenmedikçe kendi kendini beğenme dozunu artırırsın. Farkına varılma ihtiyacı eskiden daha kolaylıkla doyurulabiliyordu. Mahallelinin, bakkal amcanın ve patronunun seni bilmesi yeterdi ama artık yetmiyor. İnsanlar tanınmak istiyor. Bunu kaybolmaya karşı bir ilaç, var olduğunun kanıtı olarak görüyor. Ne kadar takipçin varsa o kadar değerli hissediyorsun.
Konu benim ‘değerli’ hissetmem mi? Diğerinin benim ‘değerimi’ görmesi mi?
Kendine pahalı iç çamaşırları alır mısın?
Alırım!
Eşek yüküyle para verip aldığın o iç çamaşırlarını diğer kadınlar göremez. Erkekler gördüğünde de çok geçtir. Bunu yaparsın çünkü buna layık olduğunu düşünürsün. Artık kıstas kendimiziz. Başkası bize demediği için biz kendimize ‘Ben buna değerim’ demek durumundayız. Selfie çekmek; beni, kendi gördüğün gibi değil, benim beğendiğim şekilde beğenmelisin demektir.