Gündelik hayatın koşturmasında rahatlamak, bedenen güçlenmek ve esnemek için önerilen yöntemlerin başında artık yoga yapmak geliyor.
Doktorlar, terapist hastalarına, danışanlarına yoga, nefes ve meditasyon pratiklerini öneriyor.
Ve evet, yoga pek çok sıkıntı ve rahatsızlığa büyük ölçüde iyi geliyor.
Bilinçli bir şekilde yapıldığında elbette.
Yoksa yoga pratiği sırasında da kendimize zarar verebiliriz.
Ya da bazen yoga yapmamıza rağmen bir bakıyoruz ki, hala yorgun hissediyoruz, hala sinirliyiz, hala gerginiz.
Peki o “vaat edilen topraklara” yani yoga yapmanın yarattığı sağlıklı olma, huzurlu hissetme ve güçlenme vaatlerine ulaşabilmek için nasıl bir yoga pratiğimizin olması gerekli?
1. Fiziksel acı yoga pratiğinin bir parçası değildir.
Fiziksel egzersizlerin işe yaraması, bedenimizde değişimi sağlayabilmesi için çok çalışmamız ve ağır bedeller ödememiz gerektiğini düşünebiliriz. Bu yaklaşımın ünlü sloganı hepimiz duymuşuzdur:
-Acı yoksa başarı da yok.
Çok çalışmak, bedeni zorlamak ulvi bir amaçtır sanki burada.
Kaslanmak, zayıflamak, bedensel performansı başkalarının hayranlık duyacağı şekilde geliştirmek bu sloganın altında yatan anlayış.
Yoganın inanın böyle bir derdi yok.
Yoga felsefesinin birinci ilkesi “Ahimsa”, Sanskrit dilinde şiddetsizlik demektir.
Şiddetsizliğe ilk önce kendi bedenimizle ilişkimizde başlarız.
Yoga, fiziksel bedeni, değiştirilmesi, düzeltilmesi gereken kötü, çirkin bir form olarak kabul etmez. Bedeni ruhun evi olarak gördüğü için, bedene büyük saygı duyar.
Beden performansını hızlı bir biçimde “arttırmaya” çalışmaz; bedenin o anki kondisyonuna uygun olarak adım adım ilerler.
Yoga yaptığımızda kendimizi yorgun hissediyorsak, burada da pratiğimize bir göz atsak iyi olur. Elbette ilk başladığımız dönemlerde tutulmak ya da yorgun hissetmek normaldir ama yogada geçmeyen bir yorgunluk, pratiğimizin ve bedensel kondisyonumuzun uyumsuz olduğunu dair bir işaret de olabilir.
Kendini aşırı zorlamak yerine bedenimizin sinyallerine kulak vererek yoga yapmamız gerekli.
Fiziksel acı duymamıza rağmen “ilerlemek” uğruna pozları yapmaya devam etmek bizi eninde sonunda sakatlanmaya götürecektir.
Fiziksel acı, bedenin kendisine uygun olmayan durumları dile getirdiği sinyaldir.
Bu sinyale kulak vermeyeceğiz de, neye kulak vereceğiz değil mi?
2. Başkaları ile rekabet etmeyin.
Kendi yoga pratiğinizi asla başkaları ile kıyaslamayın.
Hepimiz zaman zaman yapıyoruz ama insanın kendisini başkaları ile kıyaslaması zehirleyici bir tutumdur.
Bu dünyada bizden daha zeki, daha yetenekli, daha daha daha olan bir sürü insan olduğu gibi, biz de pek çok kişiden daha zeki, yetenekli, şanslı, iyi eğitimli vs. olabiliriz.
Bu kıyaslamaların sonu gelmeyeceği gibi, genelde de bizden daha “iyi” durumda olanları görmeye meyilliyiz.
Yoga pratikleri göz kamaştırıcı olan yoginiler var.
Onlardan ilham alalım ama kendimizi onlarla kıyaslayarak hevesimizi de kırmayalım; hele yogaya yeni başladıysak.
İnsanın yaratıcı enerjisini kendisine çevirmesi ve yoga matı üstünde sadece ve sadece kendi varlığına odaklanması çok kıymetli.
Kendi yoga pratiğini başkalarının yoga pratiği ile bulandırma.
3. Mucize beklemeyin
Düzenli, bilinçli bir yoga pratiği bir süre sonra mucize yaratır o başka.
Ama bir süre sonra…
Bedenin kondisyonuna ve sağlık tarihçesine uygun bir egzersiz planlaması ile…
İyi, sağduyulu yoga hocaları ile çalışarak…
Yani öyle üç ders yaptım, esneyeyim, 4 ders yaptım bel ağrım geçsin, 5 ders yaptım baş duruşu yapayım beklentilerine hiç girmeden…
Sadece yoga değil, yaptığımız şeylere beklenti yüklediğimizde, beklentilerimiz büyüyor ve eninde sonunda hayal kırıklığına uğruyoruz.
Oysa yoga yaparken amacımızı basit tutarsak, yavaş yavaş, kendimizi dinleye dinleye pratiklerimizi yaparsak bir süre sonra yoganın etkisini kendiliğinden görürüz zaten.
Kesin bilgi yayalım…