8-19 Nisan arasında düzenlenecek 41. İstanbul Film Festivali programından sizin için 20 film seçtim. 2020 sonrası üretilen eserleri değerlendirmeye dahil ederken yabancı-yerli ayrımı da yapmadım. Programa alınan 135 uzun metraj içerisinden gördüğüm 82 yeni film arasından garantili bir seçki ortaya çıktı.
1-Flux Gourmet: Peter Strickland’in başyapıtı. Zamanla yemek filmi modern klasiğine dönüşecektir.
2-Yang’dan Sonra (After Yang): Kogonada’dan çarpıcı bir bilimkurgu edebiyatı uyarlaması. Büyülü görüntüleriyle Ozu ile Marker arasında dolaşmaktan keyif alıyor.
3-Kirli Cennet (After Blue): Yeni Fransız Aşırılığı’nın Maymunlar Cehennemi’ne kuir cevabı. Mandico’nun ikinci uzun bilimkurgusu da kült olacaktır.
4-Kerr: Tayfun Pirselimoğlu’nun ustalık izleri taşıyan ‘distopik pandemi deadpan noir’ı… Saklı mizah ve melankoli garantisine “Sin City” ve David Lynch referansları da ekleniyor.
5-Rimini: Seidl’ın Cennet Üçlemesi’nden bu yana yaptığı ilk kurmaca film. Avusturyalı ustanın olgunluğundan beslenip Richie Bravo’yu külte dönüştürmek için bir iddia koyuyor.
6-Atlantis (Atlantide): Yuri Ancarani’nin ilk filmi, Venedik sahillerinde deneysel bir yolculuğa çıkarıp İtalyan sinemasına yeni bir yönetmen kazandırıyor.
7-Birlikte Öleceğiz: Melik Saraçoğlu-Hakkı Kurtuluş ikilisinin yeni milenyumda Sevmek Zamanı etkisi yaratmak için çektikleri sıra dışı eser. Festivalin iki yarışmasına birden alınması cesaret işi!
8-Earwig: Yeni Fransız Aşırılığı’nın feminist yönetmeni Hadzihalilovic’in öteki tanımı, İngilizce çekilmiş tarihi bir filmle geliyor. Mia sinemanın asap bozucu çocukları arasına ekleniyor.
9-Ziyafet (The Feast): Galler’in okült korku filmi, ülkenin yöresel dilinden güç alarak farkını hissettiriyor. Türe yeni bir yetenek kazandırıyor.
10-Değerli Taşlar (Robe of Gems): Natalia Lopez, Reygadas’ın kurgucusu iken kendi dertlerini aradığı yarı ütopik yarı stilize ilk filmle çıkageliyor. Sinemaya özgün imgeler kazandırıyor.
11-Hiçbir Şey Bilmediğimiz Bir Gece (A Night of Knowing Nothing): Payal Kapadia’nın Hindistan’da kadın haklarına dair 90’lardan fışkıran bir kayıt ile yol aldığı deneysel zekiliği.
12-Aşk, Mark ve Ölüm: Cem Kaya’dan Almanya’da müzisyen ve göçmen olmaya dair hınzır bir belgesel. Berlinale’de aldığı Seyirci Ödülü’nü sonuna kadar hak etmişti!
13-Dağların Denizcisi (Mariner of the Mountains): Brezilyalı Karim Ainouz kişisel sinema yolculuğunu etkili imgelerle örülü ve türleri yıkıp döken modern bir belgeselle anlatıp miras bırakıyor.
14-Gerda: Natalya Kudryashova’nın seks işçiliği filmi teknolojik öğelerden de destek alarak zamanı yakalıyor. Lera’nın mücadelesi Tarsem ve Godard esintileri taşıyor.
15-Sevgili Thomas (Dear Thomas): Alternatif sanatçı Thomas Brasch’ın hayatı sıra dışı ve siyah beyaz bir biyografik filmle taçlandırılıyor. Andreas Kleinert yönetmenlikte fark katıyor.
16-Coma: Bertrand Bonello’nun kişisel pandemi filmi modern dünyaya adapte olan denemelerle enerjik duruyor.
17-Olga: Ukraynalı bir jimnastikçinin olimpiyatlardaki akıllara durgunluk veren mücadelesi, kurmaca-belgesel arasında gidip gelen bir anti-spor filmiyle Putin eleştirisi de barındırıyor.
18-Diğer Tom (The Other Tom): Yeni Meksika Sineması’nın değerli yönetmeni Rodrigo Pla’dan rahatsız edici bir anne-çocuk ilişkisi filmi. Ortak senarist Laura Santulla bu kez kamera arkasında da yer alıyor.
19-Medusa: Parti filmi, tarikat filmi ile seks işçiliği filminin Brezilya’dan çıkan mitolojik ve feminist bir buluşması. Anita Rocha de Silveira’nın önü açık.
20-Mahalle Bakkalı (Convenience Store): Rusya’da göçmen olmak üzerine farklı katmanlar arasında gidip gelen hem dramatik hem eğlenceli bir Özbek filmi. Türkiye ortak yapımı olması kalite katmış.