‘Lorenzo’nun Yağı’ filmini bilirsiniz. Şimdiye kadar izlemediyseniz de mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Ölümcül bir hastalıkla boğuşan ve tıbbın çare bulamadığı çocukları için mücadele eden bir çiftin hikayesi. Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanan filmde çift, ürettikleri bir yağ sayesinde çocuklarının yaşamasını sağlıyor. Tabii olay benim iki satırda anlattığım kadar basit değil. Müthiş bir mücadele, müthiş bir azim var filmde. Bugün propolis, polen, arı sütü diye bildiğimiz arı ürünlerini Türkiye’de ve tamamen yerli hammadelerle üreten BEE’O markasını kuran Aslı Elif Tanuğur Samancı ile eşi Taylan Samancı’nın bu işe başlama öyküsü de ‘Lorenzo’nun Yağı’ filmini andırıyor.
Gıda Mühendisi Aslı Hanım ile Ziraat Mühendisi Taylan Bey, bağışıklık sisteminin düşük olması nedeniyle sürekli oğullarının hastalıklarıyla boğuşuyor. Antibiyotikler işe yaramıyor çünkü vücut bir süre sonra ilaçlara direnç gösteriyor. O dönem bir bal firmasında çalışan çift, arı ürünü olan propolisin bağışıklığı güçlendirdiğini biliyor. Türkiye’de üretim yok.
Tüm propolis ürünleri fabrikasyon olarak Çin’den geliyor. Fakat bu ürünlerin içindeki propolis oranı o kadar düşük ki, oğullarının tedavisinde hiçbir işe yaramıyor. Samancı çifti propolis üretmek için çalıştıkları firmanın sahibiyle konuşuyorlar. Ancak firma sahibi “Çin ile baş edemeyiz” deyip çifti geri çeviriyor. Samancı çifti işlerinden istifa edip, propolis üretmek için kolları sıvıyor.
Öyle zengin falan değiller, devletten aldıkları KOSGEB ve kadın girişimci destekleri sayesinde yola çıkıyorlar. Fakat işler öyle kolay yürümüyor. Örneğin üreticiler temkinli yaklaşıyor. “Tamam sen şimdi benden propolisi aldın ama ya seneye almazsan ne olacak?” deyip güvensizlik belirtiyorlar. Samancı çifti her üreticiyle sözleşme imzalıyor, alım garantisi veriyor.
Tek şartları istedikleri kalitede propolisi kendilerine sunmaları. Nihayet üretim başlıyor ve arı gibi çalışarak ürettikleri propolisi piyasaya sunmayı başarıyorlar. Kendi ürettikleri propolis sayesinde oğulları tamamen iyileşiyor. Sürekli hastalanan, enfeksiyonlarla boğuşan oğulları gidiyor, yerine güçlü, spor yapan, hayata sıkı sıkı sarılan bir çocuk geliyor.
NEDİR BU PROPOLİS?
Arıların, iğne yapraklı ağaçlardan, bitkilerin tomurcuk, gövde ve salgılarından topladıkları maddeleri, başlarında bulunan enzimlerle işleyip ürettikleri reçine benzeri bir madde. Antioksidan ve antimikrobiyal özelliğe sahip bu madde sayesinde arılar kovanlarının hijyenini sağlıyor. Bu madde ile kovanı sıvıyorlar. Böylece böcek ve diğer hayvanların kovana girişini engelliyorlar.
Peteklerdeki, kovandaki çatlakları onarıyorlar. İşte bu madde içinde B1, B2, C, E vitamini, çinko, bakır, demir, kalsiyum, magnezyum, sodyum ve potasyum gibi mineraller barındıyor. İnsanlar tarafından kullanıldığında zararlı virüs ve bakterilerin yok edilmesine yardımcı oluyor. Bağışıklığı güçlendiriyor. Mantara, virüslere karşı etkili. Özetle faydaları saymakla bitmiyor.
KADINLARA ÖZEL PROJE
Piyasada bulunan ürünlerin çoğu Çin’den geldiği için yukarıda saydığım bu faydaları bünyesinde barındırmıyor. Çünkü ucuz olsun diye seyreltilmiş. Bu nedenle hiçbir işe yaramıyor. Samancı çifti tamamen yerli üretim yapıyor. Türkiye’de 500 bin arı kovanından hammadde alıyorlar. Birçok arıcıyı propolis üretimi için teşvik ediyorlar. Onlara arı kovanı veriyorlar. Şimdi bir de kadınlar için projeye başlamışlar.
Arıcılık yapmak isteyen kadınlara zaten büyük kolaylık sağlıyorlar. Artık, el emeğini değerlendirmek isteyen kadınlar için de kolları sıvamışlar. Arı figürüne sahip oyuncak, örtü, bebek giysileri, battaniye, çanta gibi el emeği ürünleri, kadınlardan alıp web sitesinde satışa sunacaklar. Böylece kadınların aile ekonomisine katkıda bulunmasını sağlayacaklar. Üstelik pandemi döneminde bu katkının ne kadar önemli olduğunu benim anlatmama gerek yok. Başarı öyküleri kolay yazılmıyor.
Kendi oğullarını iyileştirmek için çıktıkları yolda, dünyanın kabul ettiği, onayladığı bir marka haline gelmişler. Şu anda içeriğinde propolis barındıran onlarca ürünü hem iç piyasada hem de Avrupa ve Amerika’da pazarlıyorlar. Bize de bu müthiş girişimi ve Samancı çiftini alkışlamak düşüyor.