Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da bağımsızlık ateşini yaktığında, bu yolun sonunun cumhuriyet olacağını planlamıştı elbette. Kendisine sunulan saltanatı, “Yeni padişah sen ol” tekliflerini elinin tersiyle itmesinin sebebi de buydu. “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen bir liderin, cumhuriyetten başka bir yönetim biçimini benimsemesi beklenemezdi elbette. Çünkü cumhuriyet bağımsızlıktır. Cumhuriyeti özümseyen, benliğinden bir parça olarak gören herkes dört bir yanı ateş çemberinde olan vatanımızın asıl koruyucusunun cumhuriyet olduğunu biliyor. Sadece kendi vatanımızda değil, dünyanın dört bir yanındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin sığındığı bir kaledir cumhuriyet. “Sen neredeysen yurdun orasıdır” derler ya, biz neredeysek cumhuriyet oradadır.
Çünkü cumhuriyet yurdumuzdur. Hiç de kolay kurulmadı, biliyoruz. Atatürk’ün ‘Nutuk’ta anlattığı gibi, 1. Dünya Savaşı kaybedilmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış, millet yorgun ve fakir, ordunun elinden silah ve cephanesi alınmış... Yeni bir devlet kurmanın yolu “Ya istiklal, ya ölüm” şiarıyla yola çıkıp anlı şanlı ordulara kafa tutmaktan geçiyordu. O koşullarda bunu hayal bile edemezdi kimse... Çünkü cumhuriyet umuttur. Şimdi 100 yıl sonra, yepyeni bir asrın kıyısındayız. Her zamankinden daha fazla sahip çıkmamız gerekiyor cumhuriyete. Varlık sebebimiz, yaşama güvencemiz olan cumhnuriyeti daha nice yüz yıllar yaşatmak için... Bizden sonraki nesillerin daha aydınlık günler görmesi için... Ve elbette, Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olduğu için... Çünkü cumhuriyet mirasımızdır...
PARLA HİLAL VE YILDIZIM
Cumhuriyetimizin 100. yılı için birçok müzisyen marşlar yazdı, söylendi, dinlendi. Hiç bir benimsenmedi, ya sözlerinde bir eksiklik vardı ya da müziği 100. yıl coşkusunu yansıtmıyordu. Ama Norm Ender’in, arkadaşlarıyla yaptığı ve ‘Parla’ adını verdiği marşı dün dinledim ve dedim ki, “İşte budur...” Sözlerini yazmak boynumun borcudur. Dinlemek de sizin borcunuz olsun. Yürüyoruz arkadaşlar İçimde bir telaş var Bu kutlu gün bizim Zafer, düğün bizim Görüyoruz arkadaşlar Darbeler savaşlar Sırtımız yere Gelmiyor bizim Düşmanız esarete Önderimle karşıyız Mavi gözlerin gibi Biz bu yurda aşığız Duysun cihan, duysun biriz Duysun bizim bu gök deniz Parla, hilal ve yıldızım Parla, beyaz ve kırmızım Türk’ün yolu cumhuriyet Parla, 100 yaşındasın.
ATATÜRK’Ü OYNAMAK
Aras Bulut İynemli, Onur Tuna, Alican Yücesoy, Yiğit Özşener ve Engin Altan Düzyatan... 100. yıl için yapılan film ve belgesellerde Atatürk’ü oynayan oyuncular. Yaptıkları çok ama çok zor bir iş. Cesaretleri ise alkış istiyor. İzlerken “Şu iyi oynamış, bu kötü oynamış” diye karşılaştırma yapmak gereksiz. Bundan önce de Atatürk’ü canlandıran çok sayıda aktör oldu Türkiye’de. Rutkay Aziz, Haluk Bilginer, Sinan Tuzcu, Halit Ergenç gibi... Hatta Nurseli İdiz de Atatürk rolünü denedi. Hangi oyuncuya gidip “Atatürk’ü oynamak ister misin?” diye sorsanız, hiçbirinden “Hayır” cevabı alamazsınız. Böyle de olması gerekir zaten. Bütün mesele, bu filmler, diziler, belgeseller yıllar sonra seyredildiğinde hepsi o zamanki kuşaklara Atatürk’ü anlatacak.