Tahliye edilmiş olsalar da haklarında 40’ar yıl hapis istemiyle açılan ‘yasa dışı bahis parasını aklama’, ‘suç örgütü kurup yönetme’ ve ‘vergi kaçırma’ suçlarından dava devam ediyor. Henüz karar çıkmadı, belki aklanacaklar, belki de ceza alacaklar. Bu kişiler tutuklandığında sosyal medyada yapılan yorumlarda “Görgüsüzce yaptıkları paylaşımlar nedeniyle tarihte çökertilen ilk çete bunlar olabilir” denilmişti.
Yani başlarını bu paylaşımların yaktığı belirtilmişti. Peki tahliye edildikten sonra ne oldu? Kendilerini ancak birkaç gün tutabildiler. Sanki başlarına gelen onca şeyin sorumlusu bu değilmiş gibi başladılar yine sosyal medya paylaşımlarına. İsimlerini yazmama bile gerek yok, anladınız siz kim olduklarını. Yine de kayıtlara geçsin diye yazayım, Dilan-Engin Polat çiftinden söz ediyorum. Eşi tahliye olduğu gün otomobilin içinde “Enercii” şarkısını söylerken paylaşım yapan Dilan Polat, birkaç gün önce yine paylaşım yaptı. “Sesimi çok duymak isteyenler olmuş” diye girmiş söze. Kim bunlar acaba? “Sizi kırmak istemedim, konuşarak bir story at dediniz, atayım dedim” diyor. Tüm bu sözleri, kocaman bir giyinme odasında, arka planda raflarda onlarca kıyafet görünecek şekilde söylüyor. “Eski hayatıma döndüm” mü demek istiyor? Bu story’nin ardından bir tane daha atmış. Elinde kahve fincanı, cezaevinde Türk kahvesini nasıl yaptıklarını anlatmış. Engin Polat ise siyah-beyaz bir fotoğraf paylaşmış. Dilan Polat güzellik merkezinin amblemlerinin bulunduğu bayrakların önünde çekilmiş. Şu anda bu şirketler kayyum yönetiminde. Yani Engin Polat’ın da, Dilan Polat’ın da bu şirketler üzerinde hiçbir hakları yok. “Şirketlerimizi geri alacağız, eski şatafatlı günlerimize geri döneceğiz” mi demek istiyor? Ne demek istediklerini inanın umursamıyorum. Ama bu arkadaşlar durmuyor. Hapis cezasının amacı insanları ıslah etmektir. Görünen o ki, ıslah mıslah yok, aynen devam. Henüz ısınma turlarındalar. Birkaç haftaya lüks arabalı, yatlı, uçaklı, kotralı, yine altına bulanmış kahveli paylaşımları görürsek şaşırmayalım.
KARA LİSTE
Dilan Çıtak Tatlıses, kedisiyle THY uçağında Bodrum’dan İstanbul’a dönüyor. Bir ara kedisini kafesinden/ çantasından çıkarıp kucağına alıyor. Kabin görevlisi, uçağın inişe geçtiğini, kedisini kafese/ çantaya koyması gerektiğini söylüyor. Dilan arkadaş ne yapıyor? Önce kabin görevlisiyle tartışıyor, sonra saldırıyor. Bakın kural çok net. Evcil hayvanlar uçuş boyunca kafeslerinde ya da çantalarında tutulacak. Uçuş boyunca evcil hayvan kafeslerinin ve çantalarının kapakları/ fermuarları kapalı tutulacak. THY’nin sitesinde bu kural çok açıkça yazılı. Uçak bir toplu ulaşım aracıdır. Kara taşıtlarına göre çok daha fazla güvenlik uygulanır, yolcuların önceden belirtilmiş kurallara uyması şarttır. Kurallar, onlarca yıllık havacılık tarihinde edinilmiş tecrübelerle belirlenmiştir. Üstelik bu tecrübelerin bazıları yüzlerce kişinin öldüğü facialardan sonra edinilmiştir. Bu kurallara uymayan yolcu, sadece kendisinin değil, uçakta bulunan herkesin hayatını tehlikeye atar. Senin kim olduğun, hangi sınıfta uçtuğun falan önemli değildir. Uçak düşerse herkes ölür, bu kadar net. O kedi kucağından fırlayıp tam iniş esnasında uçağı birbirine katsa ne olacak? Bu hanımefendi, apronda da polisin üzerine yürüyor, “Öyle üniformana güvenip hareket etmeyeceksin, yerler seni koçum, yerler” diyor. Karakoldan serbest bırakıldığına şükretsin. Çünkü ondan birkaç gün önce uçakta olay çıkaran biri tutuklandı. Dilan Çıtak Tatlıses, THY’nin kara listesine girdi. Bir daha THY ile uçamayacak. Artık Bodrum’a kedisiyle birlikte otomobiliyle rahat rahat gider. O zaman kedisini kucağına mı alır, arka koltukta mı seyahat ettirir o da kendi bileceği iş. Bir de kendisine ‘National Geographic’ kanalında yayınlanan ‘Uçak Kazası Raporu’ belgeselinden birkaç bölüm izlemesini öneriyorum. Bakalım bir daha aynı şeyi yapabilecek mi?
AFİFE
Demet Evgar’ın “Hayalimdi” dediği “Afife” adlı oyunu çok merak ediyordum. İzleme şansı buldum ve çok mutluyum. Bir tiyatro eleştirmeni değilim ama bence şimdiden ‘yılın oyunu’ olmaya aday. Zorlu PSM’nin dev sahnesinde, muhteşem bir prodüksiyon sergilendi. Afife Jale’nin hayatından kesitlerin anlatıldığı bu oyun sadece geçmişi anlatmıyor. Günümüze yaptığı göndermelerle Afife’nin hayatındaki zorlu koşulların hâlâ devam ettiğini ortaya koyuyor. Şarkılar, danslar, oyunculuklar şahane. Demet Evgar, Tilbe Saran, Necip Memili, Bedir Bedir, Bora Akkaş, evimizin ‘Zerre’si Orkuncan İzan ve diğerleri adeta döktürüyor. Hele hele tenor Atılgan Gümüş’ün o ters köşe rolü büyük alkışı hak ediyor. Zaten oyun bittiğinde Zorlu PSM’yi dolduranların, oyuncuları dakikalarca ayakta alkışlaması oyunun mükemmelliğinin göstergesiydi. 25 milyon liralık bir prodüksiyon olduğunu öğrendim. Hiçbir tiyatro kumpanyası bunu karşılayamaz. Ama sanata destek de tam bu noktada ortaya çıkıyor. Sponsorların desteğiyle müthiş bir görsel şölenin tanığı olduk. Oyun bu ay ve gelecek ay Zorlu PSM’de devam ediyor. Kaçırmamanızı öneririm.