İstanbullular Beyoğlu’nu kaybettikten sonra eğlence hayatı Kadıköy, Cihangir ve Beşiktaş’a kaydı. Beyoğlu’nun neden kaybedildiği ayrı bir yazı konusu olduğu için o noktayı şimdilik es geçiyorum.
Bugünkü konumuz, özellikle Kadıköy ve Cihangir’de oturanların, bu iki semte eğlenmeye gelenlerden duydukları bazı rahatsızlıklar.
CİHANGİR
Pandemi önlemleri nedeniyle müzik 24.00’te kesildiğinde Cihangir’dekiler ellerinde içkileriyle sokakta neredeyse sabaha kadar oturmaya devam ediyor. Ancak geride bıraktıkları çöp yığınları problem yaratıyor. Kadıköy’de ise gece yarısından sonra otomobilden yüksek sesle müzik yapan gençler türemiş. Otomobilin etrafında toplanan kalabalık, bu müzik eşliğinde oynuyor, yüksek ses de o sokaklarda oturanları rahatsız ediyor.
Hatta bazı Kadıköylüler, bu kişilerin özellikle başka semtlerden gelip Kadıköy’ün ‘özgürlükçü’ anlayışını değiştirme amacı güttüğünü, provokasyon yapmaya çalıştıklarını iddia ediyor. Her iki semti de çok iyi bilirim.
KADIKÖY
Şu anki sistemin bu şekilde yürümesi mümkün olmayacak. Sokak aralarında yüksek sesle müzik yapılması kabul edilemez elbette. Ancak keskin yasaklamalar da hiçbir zaman çözüm getirmiyor. Yapılması gereken en azından kapalı mekanlarda 24.00’te başlayan müzik yasağını kaldırmak. Gece yarısından sonra eğlenmeye devam etmek isteyenler kapalı alanlara girmeli.
Ah tabii bir de yerleşik nüfusu olmayan, böylece eğlencenin sabaha kadar sokaklarda da devam ettiği Beyoğlu İstiklal Caddesi’nin yeniden İstanbullular için cazibe merkezi olmasını sağlamak var. Artık sadece nargileci, tatlıcı ve dönercilerin faaliyet gösterdiği o güzelim cadde 1990’ların sonu, 2000’lerin başında olduğu gibi yeniden eğlencenin kalbi olabilse keşke...
INSTAGRAM AHLAK TİMİ
Instagram, insanın canını sıkan bir mecra olmaya başladı. Başka işi olmayıp bütün gün fotoğrafların altına kötücül yorum yazan, kendi ahlak anlayışlarını başkalarına dikte etmeye çalışan güruh insanı Instagram’dan soğutuyor.
Gülşen müthiş bir sahne kostümüyle konsere çıktı ya, o güruh hemen toplanıp kötülük kusmaya başladı. Gülşen’i anneliğiyle vurmaya çalıştılar. Yok efendim çocuğu olan kadına böyle kıyafet yakışır mıymış, yok efendim donla da sahneye çıkılır mı...
Çok Güzel Hareketler Bunlar’ın ve Camdaki Kız’ın başarılı oyuncularından Hamza Yazıcı sevgilisiyle fotoğrafını koyar, yine o güruh kadına söylemedikleri laf bırakmaz, Hamza ile parası için birlikte olduğunu ima eden yorumlar yazar.
Elinde, masasında bir kadeh içkiyle poz verenleri kötü örnek olmakla suçlarlar, keyifli anları paylaşanları “Millet yiyecek ekmek bulamıyor” diye mutsuz ederler...
Kadıköy’de şortla yürürken bir mahlukatın kendisini tıpkı bu güruh gibi taciz etmesi karşısında “Sana ne lan” diye cevap veren Şebnem Tüfekçi’yi hatırlarsınız. Bu güruha da böyle cevap vermeli. Sana ne lan!
HESAPLAR PAHALI MI?
Kısıtlamalar sonrası yeniden açılan mekanlarda hesapların epey şişkin olduğunu hem duyuyorum hem de görüyorum. Aslında enflasyon farkını göz önünde bulundurursak bir miktar artışı normal karşılamamız gerekiyor. Ama ortada başka bir durum var.
Maliyet/satış oranının aşırı derecede artmış olması. Önceden mekanlar 10 liraya mal ettikleri bir ürünü en fazla 25 liraya satarlardı. Şimdi 10 liralık ürün neredeyse 50 lirayla satılıyor. Yani maliyetinin 5 katına. Bu, kabul edilebilecek bir durum değil.
Kuver adı altında alınan ve bazı mekanlarda kişi başı 40 lirayı bulan ücrete ek olarak bir de hesaba yüzde 10 servis ücreti ekleniyor. Bu arada o kuvere de su falan dahil değil. Sadece oturma parası...
Açıkçası, mekanlar kapalı kaldıkları dönemin acısını çıkarmaya çalışırken, masaya getirdikleri hesaplar müşterilere acı veriyor. Bu hesaplara bir çeki düzen vermezlerse, önümüzdeki sonbaharda oturup kendi kendilerine servis yapacaklar. Çünkü giderek herkes evlerde toplanıp birbirlerine yemek yaparak sosyalleşiyor.