Karşılıksız aşka tutuldunuz mu hiç? Tutulanlar bilir bunun ne kadar zor, ne kadar yıpratıcı, hayattan bezdirici bir süreç olduğunu. Ben tutuldum. Üniversitedeydim o zamanlar. Aylarca, yıllarca içimde sakladığım duygular vardı. O hariç, herkesin bildiği duygulardı bunlar. Arkadaşlarım sürekli, “Git konuş” diyordu, hatta, “Bak bak, şu anda sana bakıyor. Kesin o da sana karşı boş değil” diye gaz veriyorlardı. Yine de kararsızdım, “Ya reddederse?” diye düşünüp söylemeye cesaret edemiyordum. Ama içimdeki sıkıntı giderek büyüyordu. “Söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil” noktasındaydım.
PROVA YAPIYORDUM
Her akşam aynanın karşısına geçip cesaret provaları yapıyor, söze nasıl başlayacağımı tekrarlıyordum. Nihayet bir gün, içimde biriktirdiğim ne varsa söyledim ona... Tabii ki “Seni seviyorum” demesini beklemiyordum ama en azından, “Uzun süredir bana açılmanı bekliyordum, benim de sana karşı beslediğim hislerim var” cevabını almayı umuyordum. Oysa, benim sözlerimi duyunca onun gözleri büyüdü, hayretler içinde bakmaya başladı ve sonra şöyle bir cümle kurdu: “Nereden çıktı şimdi bu? Ben sana hiç o gözle bakmadım ki?” Reddedilmiştim. Kendimi o an ezilmiş, bitmiş, tükenmiş, utanç içinde hissetmiştim. Ne yazık ki benim küçük kıyametim başlamıştı artık. Günler sürecek bir iç hesaplaşma başlamıştı. “Neden söyledim, her şeyin içine ettim, keşke arkadaşlarımın gazına gelmeseydim, keşke biraz daha bekleseydim” diyordum hep. Günlerce eve kapandığımı hatırlıyorum. Ama bir yandan da bunu aşmam gerektiğini biliyordum.
ISRAR MI, GERİ ÇEKİLMEK Mİ?
Israr etmeli miydim? Bunu kesin bir ‘ret’ olarak kabul etmek yerine, “Belki naza çekiyordur” düşüncesiyle mi hareket etmeliydim? Ben ilk şıkkı tercih ettim ve öncelikle bu cevabı kabullendim. Kolay olmadı belki ama başka çarem de yoktu. Aynı sınıftaydık, doğal olarak ben duygularımı açmadan önce de arkadaştık, artık arkadaş olarak kalamayacağımızı da biliyordum. Ona karşı hâlâ duygular beslerken, nasıl arkadaş olarak davranabilirdim? Bu ikiyüzlülük olmaz mıydı? Üstelik arkadaşça bile olsa görüşmeye devam etmek benim saçma bir umut beslememe neden olacaktı, biliyordum. Bu nedenle kestim arkadaşlığı, evet biraz da abarttım, gördüğüm yerde selam bile vermedim. Ortak bir grubumuz vardı, eskiden hep birlikte vakit geçirirdik. Onu da kestim. Onlar bir yere gitmek için plan yaptığında ben bir bahane bulup gitmedim. Böylece sadece okul koridorlarında karşılaştık bir süre. Sonra zaten bölümlerimiz ayrıldı, o başka bir binaya geçti, artık okulda da karşılaşmaz olduk. Fiziki olarak varlığını göz ardı etmek nispeten kolaydı ama ya duygular?
YALNIZ OLMAK İYİ DEĞİL
Yalnız olmak bana hiç iyi gelmiyordu. Yanımda kimse yokken hiçbir şey yapmıyor, sadece onu düşünüyordum. Tabii hüzünlü şarkılar eşliğinde... “Şimdi ne yapıyor? Sevgilisi var mı? Onu mutlu ediyor mu? Ben hiç aklına geliyor muyum?” gibi sorular geçiyordu aklımdan. Üstelik bu sorulara bir yanıt da bulamadığım için delirecek gibi oluyordum. Bu yalnızlığa bir son vermeliydim. Dünyadaki tek reddedilen insan ben değildim. İçime kapanmamın, bunalım yaratmamın alemi yoktu. Çok sayıda arkadaşım vardı, onlarla buluşmaya, gezmeye, tozmaya, sosyalleşmeye karar verdim. Attım kendimi dışarı, okuldan ve işten (evet, okurken çalışıyordum) arta kalan zamanlarımı kafelerde, barlarda geçiriyor, kendimi eğlenceye veriyordum. Kesinlikle işe yaradı. Hem kendi dostlarım sayesinde hem de o mekanlarda tanıştığım yeni kişiler sayesinde epey bir düzelme aşamasına girdim. Yine de içimde bir boşluk vardı. Bu boşluğu bir başkası doldurabilir miydi? Denedim elbette ama olmadı, yürümedi. Aklım ve kalbim başkasındayken hayatıma giren kişinin bir önemi yoktu benim için. Ona da haksızlık ettiğimi fark ettiğimde bitirdim ilişkiyi. Yine yalnızdım ama artık bilinçliydim.
ZAMAN VE EĞLENCE
Eğlence bir ilaç etkisi yaratmıştı. Tabii zaman da... Neredeyse bir yılı geçmişti artık ve ben çok yol almıştım. Elbette hiç kimse, hiçbir an unutulmuyor. Ama hayat bir şekilde yolunu buluyor. Onsuz olamayacağımı, yaşamayacağımı sanırdım o zamanlar. Öyle olmadığını öğrendim. Şimdi düşündüğümde dudağımda küçük bir gülümseme beliriyor o kadar. Daha sonra da reddedildim elbette ama artık tecrübeliydim. Geçeceğini biliyordum. Duygularımın götürdüğü yere gitmekten hiç pişman olmadım ben. Acı çeksem de yenilsem de... Bugünün mutluluğunu da yine duygularıma borçluyum çünkü.