Koronavirüs sosyal hayatı bitirdi biliyorsunuz. Henüz evlerimize tam anlamıyla kapanmadık çünkü işe gidip geliyor birçoğumuz. Ama özellikle akşamları artık tamamen evlerimizdeyiz. Gazetemiz, virüsle ilgili tüm bilgileri ayrıntılarıyla veriyor. Üstelik sadece Türkiye’yi değil dünyada olan biten her şeyi en açık ve aydınlatıcı şekilde aktarmaya çalışıyoruz.
Hal böyleyken ben de size bu köşede koronavirüs yazısı yazmak istemedim. Onun yerine aşkla, ilişkilerimizle ilgili küçük tüyolar vermeyi tercih ettim. Malum, evde birlikte zaman geçirdikçe birbirimize olan tahammülümüz azalıyor. Koronavirüs salgınından korunalım derken, evliliğimizden, ilişkimizden olmayalım.
Küs kalmak iyi değil
İlişkilerde zırt pırt ayrılmak neyse, evlilikte de zırt pırt küsmek odur. İletişimin kesilmesi duygusal ortamı bozarken çocukların da anne-babayla iletişimini ve gelişimini olumsuz etkiler. Sağlıklı iletişim, bir ailenin huzur içinde devam etmesi için temel şartlardan biridir.
Küsmek bazı kişilerin kişilik özelliklerindendir. Bilhassa içe dönük ve kaygılı kişiler çabuk alınıp kırgınlıklarını da beden dili ile ifade etme eğilimindedir. Bazı kişilerin ise küskünlüğe hiç tahammülü yoktur. Eşin az konuşması ve küsmesi halinde durumu düzeltmek için aşırı özveride bulunur.
Tekrarlayan küsme ve gönül alma davranışları tek taraflı olduğu takdirde birikimlere ve bardağı taşıran son damlalarla birlikte büyük tartışmalara yol açar. Eşinin sevgisini beklediği şekilde ifade etmemesinden kırılan eş de tepkisini küserek ortaya koymaya çalışır.
Bu, ilk başta işe yarasa da uygun bir çözüm şekli değildir. Kaybetme korkusuyla daha ilgili davranan eş farkında olmadan küsme davranışlarının artmasına neden olur. Ortak sevgi dili kullanılmayınca bir zaman sonra küskünlüklerin süresinin artmasıyla eşler gittikçe birbirinden uzaklaşır.
Eşler konuşmaya çalışsalar da bir süre sonra yanlış anlama sonucu karşılıklı kırıcı söz ve davranışlarda bulunmaya başlarlar. Biri veya her ikisi bir türlü anlaşılamamaktan şikâyetçidir. Halbuki birbirini uygun şekilde dinlememe ve karşılıklı olarak bir anlamama vardır. Sürekli tartışmaktan usanınca da küserek kavgalardan kurtulmaya çalışırlar.
İletişim zamanı
● 1- SORUN Sevgilinizle aranızda bir problem olduğunda, nedenlerini mutlaka ona sorun. Sorunun hangi cümlelerle sorulacağı önemli değil ama zamanı çok önemli.
Tartışma anlarında insanlar sinirli davranışlar gösterebilir. Bunun sonucunda da ketum davranıp konuşmamayı tercih edebilir. Sinirinin geçmesini bekleyin.
● 2- DİNLEYİN Sevgiliniz konuşmaya başladığında sözünü kesmeyin. Sinirli davranışlar göstermeyin. Bırakın içinde ne varsa anlatsın. Sakın ona “Yanlış düşünüyorsun” demeyin.
Çünkü o, kendisi için doğru olanı söylüyor size. Konuşurken başka şeylerle ilgilenmeyin. Onu, gözlerinin içine bakarak dinleyin ki sizin bu sorunla ilgilendiğinizi ve çözüm bulmak istediğinizi anlasın.
● 3- ANLAYIN Bazen, aşkta çok saçma nedenlerle bile taraflar kavga edebilir. Bunu bile anlamak durumundasınız. Çünkü aşık insan alıngandır, kırılgandır. Onu anladığınızı hissettirin. Bir duvara konuştuğunu hissederse problem içinden daha da çıkılmaz bir hale gelir.
● 4- ANLATIN Sevgilinizin sözleri bittiği zaman siz konuşmaya başlayın. Problem olarak ortaya koyduğu olayı bir de siz anlatın. Sizin tarafınızdan dinlesin. Anlatırken, açıklayıcı ve yapıcı olun.
● 5- ÇÖZÜM BULUN Sevgilinizi yanlış anladığınızı düşünüyorsanız bundan dolayı özür dileyin. Hata sizdeyse yine özür dileyin.
Hata ondaysa ve sizden özür dilemiyorsa o zaman “Tamam, şimdi bunu kabul etmiyorsun ama sorun değil. Ben yine de seni seviyorum. Bu olay sana olan aşkımı değiştirmeyecek” deyin.