Giriş
Elon Musk, 44 milyar dolar ödeyerek satın aldığı Twitter’ı öyle bir hale getirdi ki, sanırım bir tek kendisi memnun. Önce paralı üyelik başlattı. Doğrulanmış hesapların ‘mavi tik’ini para ödemedikleri için ellerinden aldı. Şimdi de tweet okuma sınırı getirdi. Normal bir hesap günde 600 tweet okuyabiliyor. Paralı aboneler ise 6 bin adet.
Herkes bundan şikayetçiyken Facebook ve Instagram’ın sahibi Mark Zuckerberg, Twitter’a rakip olacak uygulaması ‘Threads’i dün 03.00 itibarıyla kullanıma soktu. Çok da güzel oldu, pek de iyi oldu. İlk girenlerden biri olarak hemen izlenimlerimi paylaşayım sizinle. Tamamen Instagram ile bağlı bir uygulama. Yani Instagram’da hesabınız yoksa, Threads’e giremiyorsunuz.
Zaten bu uygulamada Instagram’daki isminizle yer alabiliyorsunuz. Uygulamaya girerken dilerseniz Instagram’da takip ettiğiniz herkesi tek tıkla burada da takip edebiliyorsunuz. Bu arada hesabınızı Twitter’dan paylaşarak oradaki takipçilerinize de duyuru yapabiliyorsunuz. İçerisi şimdilik harika. Twitter’ın ilk yılları gibi. Troll orduları yok, linççi tayfa gelmemiş, “Onu yazma, bunu sil” ahalisi daha olayın farkında değil, kötümserler sülalesinde henüz jeton düşmemiş, fenomenler “Bu da nedir ya?” aşamasında.
Şimdilik bir çeşit sosyal cennet gibi. Böyle ne kadar sürer bilmem ama can sıkıcı bir yer olana kadar tadını çıkarmak gerek. Thereads’e beş dakikaya kadar video yükleyebiliyorsunuz. Karakter limiti 500. Henüz yazdığınız mesajı düzeltme seçeneği yok. Yani ne yazarsanız şak diye akışa düşüyor, haberiniz olsun. Yani herkesin yüzünde bir gülümseme, dilinde “Keşke hep böyle kalsa” temennisi.
Bu arada şu anda takip etmediğiniz kişilerin de ‘Threads’lerini görebiliyorsunuz. Bir süre sonra düzelecektir diye düşünüyorum. Yani sadece takip ettiğiniz kişilerin yazdıklarını görme imkanı sağlanacaktır. Musk vs Zuckerberg kafes dövüşünde kim kazanır bilmiyorum. Ama Twitter vs Threads rekabetinde ben ikinciden tarafım. Yürü be Threads, sil şu kibrini Musk’ın.
HAKKIMIZ SANA HELAL OLSUN
Bu yazıyı Fenerbahçe kongre üyesi olarak, yani kulüpte söz hakkı olan biri olarak yazıyorum. Arda Güler, Real Madrid’e transfer olarak hayatının en doğru kararını vermiştir. Bir yıl daha Fenerbahçe’de kalması ne takıma ne de kendisine bir fayda sağlayacaktı.
Düşünsenize, hayatınızın sözleşmesine imza atmışsınız, ama transfer olduğunuz takımda değil, kiralık olarak başka yerde oynuyorsunuz. Konsantre olabilir misiniz? “Sakatlanırım” korkusuyla toptan çekinmez misiniz? Peki Fenerbahçe, Arda’nın kıymetini bildi mi? Bana göre Jesus inat etmeyip geçen sezon Arda’yı daha fazla oynatsaydı, takım şampiyon bile olabilirdi.
Sahada olduğu her an elinden gelenin en iyisini yapan Arda, Fenerbahçe’ye borcunu ödemiştir. Üstelik bu genç, 17.5 milyon Euro’ya gidebilecekken, Real Madrid gibi bir devi ikna edip kulübüne daha fazla para kazandırmıştır. Türkiye’nin de en pahalı futbolcusu olup tarihe geçmiştir. Fenerbahçe, Arda’nın kıymetini bilemedi. Doğrusu budur.
Hepi topu, sezon boyunca 1500 dakika top oynattığımız, bir yıldız olacağı belliyken özel hoca bile tutmadığımız Arda, hiç kuşkusuz Madrid’de hak ettiği değeri görecektir. Yolun açık olsun gözbebeğimiz. Kendinle birlikte beni de Barcelona’dan Real Madrid’e transfer ettin. Öyleyse, Hola Madrid!
YENİ BİR COVER
Bilinen bir şarkının bir başkası tarafından farklı sound ya da müzik türüyle yeniden yorumlanmasına ‘cover’ deniyor. Ben cover parçaları dinlemeyi çok seviyorum. Türkçe şarkılarda bu bize biraz garip gelse de uluslararası piyasada iyi yapılmış coverlar heyecan yaratıyor. Amatör olarak DJ’likle ilgilendiğim için DJ’lerin yaptığı cover’lar da daha fazla ilgimi çekiyor.
Bunlardan birine DJ ve müzisyen Baran Özhan imza attı. Michael Jackson’ın unutulmaz parçalarından biri olan “They Don’t Care About Us”ı müthiş bir altyapıyla tüm müzik platformlarında beğeniye sundu. Şarkıyı Gökçe Özgül söylüyor ve çok da güzel söylüyor.
Baran Özhan’dan bu parçayı dinlemişken, The Cranberries’in efsane parçası ‘Zombie’nin coverını da atlamayın.
