Happy Moon’s Cafe zincirini yabancı kökenli sananlar yanılıyor. Arkasında şahane bir başarı hikayesi var. Bu hafta konuğum, Happy Moon’s Cafe’nin kurucusu Hüseyin Aymutlu. Sivas’ta doğmuş, büyümüş ve bu sektörde çalışmaya garsonluktan başlamış biri o. Örnek alınacak bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim. Birçok gence ilham olacaktır.
HÜSEYİN AYMUTLU KİMDİR?
1975 Sivas doğumlu, evli ve iki erkek çocuğu olan Hüseyin Aymutlu, Happy Moon’s kafe zincirinin kurucusudur. Happy Moon’s, 1999 yılında hayata geçirildi. 20 sene içinde 31 şubeye ulaştı. 2018 yılında Manhattan Cafe, 2019 yılında BOB’S ve 2020 yılında İKON işletmeleriyle birlikte toplam dört markayla grup şirketi oluşturdu. 2019 yılında Bakü’de şube açarak dünyaya açılan Happy Moon’s için yeni hedef Londra!
Happy Moon’s Cafe’nin hikayesini birinci ağızdan dinleyelim.
Happy Moon’s, 19 yaşında garson olarak mesleğe başlayan gencin hayalini gerçekleştirme yolculuğudur. Ailevi nedenlerden dolayı okulumu yarıda bırakmak zorunda kaldım. Bu nedenle de birçok iş tecrübem oldu. Bu işlerin içinde kendimi çok mutlu hissettiğim yerler de oldu fakat bunlardan en önemlisi, o zamanlar Türkiye’de ilk şubesini açmış olan yabancı kökenli bir restorandı. İşin tüm inceliklerini öğrenirken, kendi işimi kurmanın hayali içindeydim. Baktım her şeyi yapıyorum “Neden kendi markamı yaratmıyorum ki” dedim.
Happy Moon’s markasının ismi için ilhamını soyadından almışsın, değil mi?
Sonunda kendimi hazır hissettiğim ilk anda, 1999’da Kadıköy’de hayallerimi gerçekleştirecek ilk şubemi açtım. Eşim de bu süreçte aynı sektörde çalışmayı sürdürdü. Nihayetinde ne olacağını bilemiyorduk. Tabii bu süreçte ajanslarla çalışacak maddi gücümüz yoktu. Pazarlama kitapları aldık, dünyadaki örneklerine baktık. Tüm renk seçimleri ve marka ilhamını kendi kendimize, büyük çabalarla yarattık. Mekanın isminin de, soyadım ‘Aymutlu’nun İngilizcesi olan ‘Happy Moon’s’ olmasına karar verdim.
ULAŞILABİLİR LÜKSÜ HEDEFLEDİM VE BAŞARDIM
Kendi markanı yaratırken nasıl hedefler koydun?
Ulaşılabilir lüks kavramını; doğru hizmet anlayışı, doğru lezzet ve doğru fiyatla buluşturarak müşterilerimize sunmayı hedefledim. Konseptimizle ve fiyat politikamızla herkesi kucaklamak istedik. Geldiğimiz noktada bunu başardığımıza inanıyorum. Müşteri memnuniyetini her zaman ön planda tutuyoruz. Müşterilerimizi anlamak, onlara her zaman daha iyisini sunmak için çalışıyoruz.
Düzenli olarak hem statik hem de dinamik araştırmalar yaparak, müşterilerimizin gelecekteki tercih nedenlerini anlayıp tüm operasyonlarımızı bu doğrultuda düzenliyoruz. Yenilikçi olmaya özen gösteriyor, operasyonumuzdan ve müşterimizden kopmadan tüm süreçlerimizi yönetiyoruz.
Her şeyi kendin yaparken zorlanmadın mı?
Araştırmalar yaparken doğru büyüme hedefleri koymaya çalıştık. O dönemde restorancılıkla ilgili pek kaynak yoktu ancak ben de yabancı pazarlama kitapları okudum. Kendi çabalarımızla geldiğimiz noktada bugün, 31 şubemiz ve yaklaşık 2 bin kişiye istihdam sağlayan şahane bir markamız var. Tüm bunlarla birlikte yeni açacağımız şubelerimizde yaklaşık 200 kişiye daha istihdam sağlamayı hedefliyoruz. Bu da bizi gerçekten mutlu ediyor.
KURU FASULYE VAZGEÇİLMEZİM!
Favori yemeğin hangisi?
Ekip arkadaşlarım iyi bilir; bizde her pazartesi kuru fasulye günüdür. Geleneksel bir lezzet olan fasulye vazgeçilmezim. Eşim de bu yemeği şahane yapar.
Peki, markanı geliştirmek için neler yapmayı planlıyorsun?
Happy Moon’s bir grup şirketi. Happy Group çatısı altında dört farklı markamız var. Birkaç ay içinde iki şubemiz daha açılacak ve böylece şube sayımızı 33’e yükselteceğiz. Ayrıca Happy Moon’s Cafe’nin bir üst segmentini olan İKON şubemizi de Akmerkez’de açtık.
Tüm segmentlere hitap etmek ve restoran sektöründe her alanda faaliyet gösterebilmek için BOB’S isimli mekanımızı da geçen sene açtık ve ilk kafe şubesini de geçtiğimiz günlerde Meydan AVM’de açtık. Bunların dışında daha niş, daha elit konseptimiz olan Manhattan Cafe’miz de Bağdat Caddesi’nde hizmet vermeye devam ediyor. Diğer yandan bir dünya markası olma hedefimiz sürüyor. Bakü’den sonra Londra’da da şube açma hazırlığındayız.
BU ÇAĞIN EN BÜYÜK GEREKSİNİMİ FARKLI OLMAK VE SÜREKLİ YENİLENMEK
20 yıldır kendi mekanın var. O günden bugüne tüketicilerde nasıl farklılıklar gözlemledin?
Türkiye’de son 20 yılda, özellikle büyük şehirlerde benzer özellikler görülüyor. Eskiden daha az marka vardı ancak müşteri de daha azdı. Onları memnun edip, sizi tercih etmelerini sağlamak çok önemliydi. Bu denli büyük bir dijital dünya yokken, bir marka oluşturmak ve onun yayılmasını sağlamak daha zordu.
Daha büyük uğraşlar veriliyor ve daha yoğun emekler harcayarak çalışmak zorunda kalıyordunuz. Şimdilerde çok daha fazla marka var ve müşteri de hayli fazla. Artık genç kuşak daha sosyal ve dışarıda yemek yeme alışkanlığı arttı. Dijital kanalları kullanarak onlara ulaşmak da daha kolay ama artık çok fazla alternatif var.
Bu durumda da müşterilerin sizi tercih etmesini sağlamak ve bu durumu sürdürülebilir kılmak zorlaşıyor. Tam da bu noktada, farklı olmak ve sürekli yenilenmek bu çağın en önemli gereksinimi. İnsanlar artık çok hızlı tüketiyor ve sürekli yeni bir şeyler istiyor. Beklentileri karşılayabilmek çok önemli.
ALAYLI OLMANIN EN BÜYÜK FAYDASI…
Çalışanlarınla aranda nasıl bir bağ var? Nasıl bir yöneticisin?
Rakamsal veriler elbette çok kıymetli. Biz de Excel tablolarına saatlerce kitleniyoruz bazen ama müşteriye dokunmadan, garsonun derdine ortak olmadan bu işi yönetmek mümkün değil. Veriler bizler için her zaman yol gösterici oluyor elbette ancak çalışanlarınızın yol arkadaşı olmasını sağlamazsanız masa başında yenik düşenlerden olursunuz. Tam da bu nedenle tüm toplantılarımızı restoranlarda yapıyorum.
Sürekli gözlemliyorum. Karar alırken de tüm bileşenleri topluyor ve gözlemlerimden faydalanıyorum. Alaylı olmanın en büyük faydası bu işin her yönünü 360 derece görebilmenizi sağlaması. Olaylara her perspektiften bakabildiğim için çok şanslıyım. l Sektördeki yenilikler hakkında ne düşünüyorsun? Özellikle genç kuşakta kültür ve ihtiyaçlar değişiyor. Bütün bunların sektöre olumlu etkileri var.
Dışarıda yeme-içme oranları da artıyor. Böylece sektörde daha gidilecek çok yol var. Ancak burada pazarın ihtiyaçlarını önceden tespit edenler, trendleri takip edenler, değişime ayak uydurabilenler ve restoran işletmeciliğinin tüm faktörlerini başarı ile yönetebilenler sürekliliği sağlayacak. Biz bu gelişimleri dijitalleşerek yakından takip ediyoruz. Çok yakında menülerimizde üç boyutlu uygulama ile sektörde fark yaratacağız.
İYİ BİR GARSON İYİ BİR İŞLETME DEMEKTİR
Hep derim, biz şeflerin sahadaki en büyük silahı garsonlardır. Ben pişirdiğim yemeği ilk onlara denetirim, fikirlerini alırım. Sofraya koyan, yemeği anlatan, yemeği müşteriye sunan garson arkadaşlar çok kıymetlidir. Pek çok iş kolay değil ama garson ve servis elemanı olmak da hiç kolay değil.
Sürekli ayakta ve enerjiyle çalışmak gerektirir. Servis elemanları, sevmediği ve benimsemediği bir yemeği asla anlatamaz. Dolayısıyla iyi garson arkadaşlarımız, başarılı bir işletmenin en önemli şartıdır. Garsonluk müşteri ile ürün arasındaki ilişkinin kurulmasını sağlayan bir meslektir.
HAFTANIN TARİFİ
BAL KABAĞI KARİDES
MALZEMELER:
- Karides 200 gr.
- Tereyağı 50 gr.
- Tatlı toz biber 8 gr.
- Sarımsak 2 diş
- Taze biberiye 10 gr.
- Taze kekik 10 gr.
- Kanlı kuzu kulağı 4 adet
- Bal kabağı 200 gr.
- Zeytinyağı 20 ml.
YAPILIŞI:
Tereyağımızı önceden ısıttığımız tavaya alıyoruz. Ardından karidesleri tavaya alıyoruz. Sırasıyla sarımsak, tatlı toz biber, biberiye ve taze kekik atıyoruz. Kısık ateşte yavaş yavaş pişiriyoruz. Bal kabaklarımızı küp küp doğrayıp fırınlıyoruz. (180 derecede 30 dakika)
Fırından çıkardığımız bal kabaklarımızı zeytinyağı ve tuz ile tatlandırıp blender’dan geçiriyoruz. Daha sonra elek yardımıyla püremizi pürüzsüz hale getiriyoruz. Püremizin üzerine karidesi yerleştiriyoruz. Süs olarak kanlı kuzu kulağı kullanıyoruz