Altay sevdası çocukluk yaşlarında başladı. Takımın küme düştüğü maçlar, çocuk kalbinde büyük bir hüzün yarattı. Ama o yine de armadan vazgeçmedi. Eşi Elif Ayhan ile birlikte İstanbul’dan Erzurum’a, Ankara’dan Adana’ya, Diyarbakır’dan Şırnak’a kadar her yere gitti. Evlilik yıldönümü, 14 Şubat, doğum günü gibi sayısız özel günü, sırf takımını yalnız bırakmamak için evinden kilometrelerce uzakta tribünlerde kutladı. Bu büyük sevdayı, “Üçüncü, ikinci, birinci ligi birlikte atladık, biz tuttuğumuz takımı Süper Lig’e çıkardık” diyerek özetleyen Büyük Altaylı İhsan Ayhan, “Ben hangi ligde, hangi sırada, hangi şehirde olursa olsun; armanın hiçbir şekilde yalnız kalmaması gerektiğine inanırım. İnsanların tribüne döndüğünde Altay’ı yalnız görmemesini isterim. Bu yüzden eşimle programlarımızı sürekli maçlara göre ayarlıyoruz” dedi.
12 YAŞINDA ALTAYLI OLDUM
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
31 yaşındayım. Alsancak doğumluyum. Yaklaşık üç yıldır İzmir’in Tire ilçesinde yaşıyorum. Burada tarım ve çiftlik makineleri üretimi üzerine bir işletmemiz mevcut.
Altay sevdanız ne zaman, nasıl başladı?
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor, aileden miras gelen bir Altaylı taraftar değilim. Hatta çocukluğumda da etrafta görüp etkilenebileceğim düzeyde Altaylı arkadaş, komşu ya da herhangi bir akrabamız yoktu. 12 yaşımda Nevşehir’e yapılan bir gezi sırasında tanıştığım Murat ağabey sayesinde Altaylı oldum. Bu tanışıklığımız İzmir’e döndüğümüzde beni 3-4 defa Altay maçlarına götürmesine vesile olmuştu.
Aslında yavaş yavaş Altaylı oluyordum ama çevremizde o kadar çok Beşiktaşlı, Galatasaraylı ve Fenerbahçeli insan vardı ki çocuk aklımla arada kaldığımı kendisi de hissetmişti. Bana, “İzmirli olduğumuzdan Altay’ı tutman çok doğru ve güzel bir davranış olur.
Diğer takımlar başarılı olsa da İzmir’le alakasız ve bize uzak kulüpler” demişti. Sanırım o söz beni çok etkiledi. Murat ağabeyi bir daha maalesef hiç göremedim. Özellikle Süper Lig’e çıktığımız maçtan sonra kendisine “Bak, Altaylı yaptığın o çocuk takımını hiç bırakmadı ve hala armasının peşinde” demeyi isterdim.
GİTMEDİĞİM MAÇLARI HATIRLAMAK DAHA KOLAY
Bugüne kadar toplam kaç maça gittiniz?
İnanın bu soruyu cevaplamak gerçekten çok zor. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki televizyondan izlediğim maç sayısı, stadyuma gittiğim maçtan fazla değildir. Muhtemelen hava durumu, güzergâh zorluğu, takımın durumu ve benzeri nedenleri pek bahane etmeden her maça gitmişimdir. Gitmediğim maçları hatırlamak daha kolay olacaktır.
Altay’la kilometrelerce yol yaptığınızı biliyoruz. Toplam kaç şehir gezdiniz?
Kabaca İstanbul’dan Erzurum’a, Ankara’dan Adana’ya, Diyarbakır’dan Şırnak’a kadar her yere gittim. Bazı şehirlere birden fazla gittiğim de oldu Aynı şehrin farklı ilçe/semt takımlarıyla da deplasman yapmak zorunda kalabiliyorsunuz.
DAHA FAZLA AİLEYİ TRİBÜNLERE ÇEKEBİLİRİZ
Elif Hanım bu işe ne diyor?
Bu konuda kesinlikle kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü eşim de son derece iyi bir Altay taraftarı. 2010 yılından beri maçların çoğuna beraber gidiyoruz. Gittiğimiz ilk deplasman maçının bileti hatıra olarak hala saklıdır. Küme düştüğümüz maçlarda birlikte üzüldük. Üçüncü, ikinci, birinci ligi birlikte atladık, biz tuttuğumuz takımı Süper Lig’e çıkardık...
İnsanlar futbola “erkek” tekelinde bakmayıp kültürel faaliyet olarak görürlerse çok daha fazla aileyi tribünlere çekebiliriz. Avrupa’nın birçok yerinde şehrin insanı şehrinin takımının maçlarına gidiyor. Özellikle son yıllarda bizim gibi maçlara gelen çiftleri çevremizde sıkça görüyoruz ve birlikte programlar yapmaktan büyük keyif alıyoruz.
UFACIK KALBİMLE BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜ YAŞADIM
Sosyal medya paylaşımınızda henüz 13 yaşındayken takım küme düştüğünde yaşadığınız üzüntüden bahsetmiştiniz . O günden biraz bahseder misiniz?
2002-2003 sezonuydu, o yıl ligin son maçı olan İstanbulspor müsabakasıyla Altay’ın lige tutunup tutunamayacağı belli olacaktı. Tabii o zamanlar maç skorlarını canlı bir şekilde takip edebileceğimiz bir site veya kanal yoktu. SMS yoluyla telefonlara tüm maçların sonuçları geliyordu.
Telefonun başında o mesajın gelmesini büyük heyecanla beklemiştim. Gelen uzun mesajı açmış ve Altay’ı bulmaya çalışıyordum. Mesajın en sonunda Altayımı bulmuştum; ama maçın golsüz bittiği yazısını okuduğumda o ufacık kalbimle büyük üzüntü yaşamıştım. Çünkü bize bu skor yetmiyordu. Bu kesinlikle benim için büyük bir dönüm noktasıydı.
ÜZÜNTÜLERE O KADAR ALIŞMIŞIM Kİ NASIL SEVİNECEĞİMİ BİLEMEDİM
Altay Süper Lig’e çıktığında ne hissettiniz?
İnanır mısınız, uzun bir süre bir şey hissedemedim, daha doğrusu idrak etmekte zorlandım. Aslında yıllardır bu anı beklemiş ve o günün kutlamalarıyla ilgili hayaller kurmuştum. Ancak her şey o akşam silindi gitti aklımdan. Kolay mı? Tarihinde hiç 1. Lig’den düşmemiş takımın düşüşüne şahit oluyorsun, ardından 2. Lig’den ne kadar çabuk döneriz diye kurgularken 3. Lig’de kendini buluyorsun. Düşmelere, üzüntülere o kadar alışmışım ki, nasıl sevineceğimi bilecek tecrübem olmadığını o an fark ettim. Maçın son dakikalarında gelen golden sonra yaklaşık 10-15 dakika boyunca ağladığımı ve hareketsiz kaldığımı hatırlıyorum.
ŞİMDİDEN PROGRAM YAPMAYA BAŞLADIK
Bundan sonraki hayaliniz ne? Maçlara gitmeye devam mı?
Kesinlikle. Pandemi nedeniyle her ne kadar seyirci yasağından dolayı Altay’dan zaman zaman uzak kalsak da Süper Lig’de maçlarımızı seyircili oynamak istiyoruz. Umarım koşullar bir an önce buna uygun hale gelir. Tabii ki her Altaylı gibi evimiz olarak gördüğümüz Alsancak Stadı’nda maçlarımızı oynamayalı yıllar oldu. Açılışını bir Süper Lig maçıyla yapmak harika olur. Elif’le şimdiden gideceğimiz deplasmanların haritasını çıkarıp programlar yapmaya başladık bile.
EVLİLİK YILDÖNÜMLERİMİZİ STADYUMDA KUTLADIK
Eşinizle pek çok özel günü tribünlerde kutladığınız doğru mu?
Birçok özel günü stadyumda kutladık. Örneğin ilk evlilik yıl dönümümüzü Erzurum deplasmanında, ikinci yıl dönümümüzü Menemen’de oynadığımız bir maç sırasında kutlamıştık. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde deplasmana gitmiştik. Romantik bir akşam yemeğini ise soğuk bir Ankaragücü deplasmanı sonrasına bırakmıştık. Ailelerimizin tanışacağı günün sabahı ise önce formalarla maçımıza gitmiş, ardından koştura koştura hazırlanıp akşamki buluşmaya yetişmiştik. Düğün tarihimizi belirlerken fikstüre bakmayı ihmal etmedik. Aklıma gelen ilk örnekler bunlar. Doğum günlerini falan saymıyorum bile...
ARMA HİÇBİR ŞEKİLDE YALNIZ KALMAMALI
Takım en kötü durumdayken bile siz oradaydınız. Bu tutkunun sebebi ne?
Aslında kulüp tarihinin en kötü yıllarını yaşayan bir taraftar kuşağıyız. Süper Lig’in altını bile kolay kolay görmeyen taraftar profilinden, amatörün eşiğine kadar gelmiş taraftar profili bana denk geldi. Her ne kadar Türk futbolu, “başarı” odaklı olsa da, taraftarlık her koşulda takımına sahip çıkabilmektir.
Ben hangi ligde, hangi sırada, hangi şehirde olursa olsun; armanın hiçbir şekilde yalnız kalmaması gerektiğine inanırım. İnsanların tribüne döndüğünde Altay’ı yalnız görmemesini isterim. Bu yüzden eşimle programlarımızı sürekli maçlara göre ayarlıyoruz.