İlk bakışta harika bir dizi gibi görünüyor. En azından tanıtımlarından bir sıcaklık aldım. Ama o baklava dilimli vücuduyla esas oğlanın odun kesmesindeki yapaylık hikayenin sıcaklığını da götürüyor... Yani insan meselenin sadece kaslı erkek vücudu göstermek olduğunu hissediyor. Bu dünyada sadece kaslı adamlar birbirinden güzel kızlarla aşk yaşıyormuş hissiyatı ve peşinden gelen bir acizlik hali... Rüzgarın Kalbi’nin (FOX) sadece gençlerin değil tüm izleyenlerin kalbini çalması şart. Yoksa kaderi yaz geçince garaja çekilen üstü açık arabalara benzer
renkli başladı...
İrfan Değirmenci, “Bu sezon aradan bir şov sürprizi çıkar mı?” soruma; “Vallahi henüz değerimi bilecek bir organizatör ya da yapımcı çıkmadı” türünden esprili bir yanıt verdi... Önceki gün uzun bir aradan sonra çıktığı ekranda (Kanal D) seyirciyle arasındaki özlemi çok doğru telaffuz etti. İrfan, masasının ağırlığına yakışıyor... Bu arada darbe girişimini Cumhurbaşkanı ile kurduğu görüntülü iletişimle engelleyen kahramanlardan Hande Fırat, İrfan ile aynı yöntemle bağlantı kurarak yaşadıklarını izleyene bir kez daha anlattı. İlk program için harika fikirdi. Dilerim bu fikir renkliliği bütün sezona yayılır...
yan rollerin aşkı daha sevimli
Yüksek Sosyete (Star TV) dizisinde Mert, aşık olduğunu anladığı Ece’nin evinin önüne gece bir saat içinde sokak lambası diktirdi. Ece, karanlıktan şikayetçiydi... Ardından arabasıyla Ece’nin bindiği belediye otobüsünün önünü kesti. Daha bir sürü sürpriz peşi sıra geldi... İlginç olan Mert ve Ece karakterlerinin aşkının esas oğlan Kerem ve esas kız Cansu’dan daha renkli, aksiyonlu ve heyecanlı olması. Esas çift klişe romantizm peşinde koşarken ikinci plandaki çiftimizin aşkı efsane oldu bile... Bu durum geçmişin efsane dizisi Dedikoducu Kız’ın (Gossip Girl) başrolündeki Dan ve Serena karakterlerinin aşkından çok ikinci plandaki Blair ve Chuck ilişkisinin ilgi çekmesine benziyor... Eğer Kerem ve Cansu aşkı bu monotonluktan kurtulmazsa, Mert ve Ece daha çok konuşulacak gibi
ne yapmamak gerekir
N’Olur Ayrılalım (FOX) dizisi önceki gün son buldu. İlk yayını darbe girişimi gecesine denk gelen ve açıkçası tatsız bir doğum yaşayan dizi kendini bir türlü toparlayamadı... Osman Sınav’ın ismi söz konusu olunca bu türden hayal kırıklıkları gözümde biraz daha büyüyor. Öyle ya, Osman hocanın işlerinde defo sayısı bir hayli az. Sanırım bu o işler arasından en hızlı veda oldu... Bu türden düş kırıklıklarının düşündürmesi gereken soru bende iyice netleşti; “Acaba bir dizinin yaşayabilmesi için ne yapmak değil ne yapmamak gerekir?
Cayırtı onun işi
Para Odası (Kanal D) sunucu değiştirdi. Ben Ahmet Çakar’ı bir gol adamı olarak görüyorum. Yanında mutlaka ona golü hazırlayacak birilerine ihtiyacı var. Bana göre ekran sahasında tek başına bir Messi portresi çıkaramıyor... Format “cayırtılı” olduğu için Ahmet Çakar, Para Odası’nı Tamer Karadağlı’dan daha çok içselleştirdi. Hâl böyle olunca yarışmanın reytingi bir tık yükseldi... Malum, hoca Beyaz Futbol’dan goygoy ortamlarına alışık. O alışkanlık da yarışmada işe yaradı doğrusu. Umarım ömrü uzun olur!