Ne denir bilmiyorum? Ama bu satırlarımı düşerken içimdeki tek duygu; “milli yas ilan edilmeli” oldu. Peki, ekranlar için yas yayını mümkün müydü? Dün itibarıyla bunun mümkün olmadığını gördüm. Ortada neredeyse fiili bir savaş durumu vardı. Büyük bir acı ama herkes ekranda, herkes sıradan bir reyting savaşının ortasındaydı. Sevgili okur ateş düştüğü yeri yakıyor. Hamasete gerek yok, kimse kimsenin acısını anlamıyor ama herkes bir diğerinin acısından yontabiliyor... Neyse. Hayat devam edecek. Hem de yeni acılar ve yeni sevinçleriyle. Kimseyi yaptığı ya da yapmadığı şeyler için kınamıyorum. Ama hani biraz da “samimiyet” denen şeyle tanışmamız gerekmiyor mu artık? Ülkemin başı sağ olsun. İşte ilan edilmemiş bir yas gününden TV notları...
[[HAFTAYA]]
İzdivaç hız kesmedi!
“Su Gibi” (Fox TV) isimli programda Uğur Arslan üzerinde Türk bayrağı tişörtüyle ekrandaydı. Songül Karlı uzun bir giriş konuşması yaptı... Ne demek istediğini ve nereye bağlayacağını kestiremediği bu duygusal (!) konuşmayı Uğur Arslan “Bir Fatiha okuyalım” diyerek bitirdi... Sonrası mı; insanlar izdivaç eyleyecekleri partnerlerini bulmak için birbirini yemeye devam etti...
HABER KANALLARI VE DÜN!
Hakkari’deki saldırının hemen ardından tüm haber kanalları teyakkuza geçti. Önce farklı sayılar telaffuz edildi. Ama net bir şey vardı ki; sayı ile şehit yan yana kötü duruyordu... Öğleden sonra siyaset mekiği gözle görülür ölçüde çalışmaya başlayınca haber kanalları da en doğru kaynak arayışına girdi. Gözler başkentte kulaklar Hakkari’den gelecek haberlerdeydi... Bazı haber kanalları en doğrusunu yaparak en azından yarım gün kadar hiçbir sözde uzman ya da bilirkişiye yer vermedi. Kaynakları kısıtlı küçük kanallar ise çaresizlikle bulduğunu ekrana çıkardı, telefona bağladı... Kriz dönemi haberciliği için bir hayli idmanlı olan meslektaşlarımdan hiçbirini küçümseyecek değilim. Ama insan Türkiye’nin gerçekleriyle paralel olarak yaşamaya ve işini yapmaya alışmalı...
Manalı bir tercihti...
TRT sanırım dün Gülben Ergen’in programını yayınlamadı. Ben de “Burada Laf Çok”a (CNN Türk) bir günlük ara verdim. Çünkü lafa gerek yoktu... “Esra Erol’da Evlen Benimle” ve “Çocuklar Duymasın” da (atv) yayınlanmadı. Hepimizin programının yerine dizi tekrarı ya da haber bülteni filan verildi. Belki de bu bir küçük dayanışma haliydi. Bir tepkiydi hani. Neyse... Ben en çok TRT’nin yayınladığı diziye takıldım. O coğrafyada yaşananları birkaç açıdan gören “Sakarya Fırat” ekrandaydı. Ve ne yalan söyleyeyim, bir aşk/entrika dizisi yerine ekranda manalı bir duruşu oldu. Gözden kaçmadığını not düşelim!
Geçici felç kalp kırıklığından iyidir!
Saba Tümer tekrarıyla, Müge Anlı, Petek Dinçöz günlük yayınıyla dün ekrandaydı. Doğal olarak ağırlaştırılmış bir içerik bekledik. Kısmen de öyle oldu... Ama ne bileyim, el alemin uçkuru filan tartışılırken, hızlı ve özensiz bir şekilde Youtube denilen görüntü sitesinden ekrana aktarılan Mehmetçik şiirleri öyle sığ durdu ki... Bu meseleye şov gözyaşlarıyla yaklaşırsanız izleyici bir şekilde samimiyetinizi sorgulamaya başlar. Elbette ki kuşak programları kaldırılsın, sadece gelişmeler ve ağıt içeren yayın yapılsın demiyorum ama televizyonun etkisi ortadayken insan biraz daha özenli olmalı... Belki bir gün de olsa ekrana çıkmayarak ortalama bir duruşu olduğunu göstermeli. Biliyorum içimizden “terörün istediği de bu, hayatı felce uğratmak” diyenler çıkacaktır... Geçici felç ile kalıcı kalp kırıklığı arasında ciddi bir fark vardır. Seçim her ikisinin de yarattığı tahrifatı kestirebilenlerin seçimidir...
HAYAT KURTARMA ÜZERİNE...
Belli ki Saba Tümer (Show TV) kanser uzmanı Prof. Dr. Erkan Topuz’un reytinginin tadını aldı. Prof. Dr. Erkan Topuz bir hafta içinde yedinci kez ekrandaydı... Bant yayında ekrandaki alt yazı “Hayat kurtaran öneriler” olunca içim bir inceden cız etti. Şehitleri düşündüm. Hanesine ateş düşen o acılı kalabalıkları... Kimse kusura bakmasın ama o yazı “Kalan sağlar bizimdir” umursamazlığının resmi gibiydi. Biten hayatlar ve hayat kurtaran sebze ve meyveler! Ne denir ki?
Olmamış desem...
Büyük usta Muazzez Abacı’nın yerlerde sürüklendiği o reklamı izleyince içim cız etti. Sanıyorum enerjisi bol bir gofretin reklamıydı... Ama bütün bir enerjimi ilk bakışta aldı. Elbette içeriği mizahla kuvvetlendirmişler ama Muazzez Abacı’yı sahnede devleşirken izlemiş “eski kafalı biri” olarak bu havalarda uçup yerlerde sürünen halini yadırgadım. Olmamış desem kimse darılmaz sanırım!
Neymiş Taş Devri?
Kanal 7 ekranında “Taş Devri” diye bir program tespit ettiğimden ama içerik konusunda haberim olmadığından bahsetmiştim... Dün tanıtımını gördüm. Meğer şarkıcı Atilla Taş eline mikrofonu alıp bir dönemin Şoray Uzun’u gibi yollara düşmüş... Atilla’dan bir Şoray çıkması mümkün değil. Belki de bu yüzden isim programa yakışmış. Bazı içerikler ileri gideceğine Taş Devri’ne doğru gittiği için... Yine de kolay gelsin diyelim. Ekmeğini taştan çıkarmaya çalışanların umudunu kırmayarak!
20 Ekim 2011, Perşembe 05:00
Haberin Devamı