“Bizim Okul” (atv) hayatımıza yeni bir gençlik dizisi olarak girdi. Aslında meseleler hep klişe. Yani “Hababam Sınıfı”ndan bu yana öğrenci gençlik ve onun sorunlarıyla ilgili sarf edilen yeni bir laf yok... Bir gülmece dizisi olarak “Bizim Okul” meraklısı için zorlanmadan gülünecek basit esprilerle dolu. Her öğrencinin ve öğretmenin kendine özgü hikayeleri var. Her biri de zaten içimizden birilerine denk geliyor... Bu yüzden bize ayna tutan bir gençlik işinin izleneceğini düşünüyorum. Çünkü bu modası hiç geçmeyen bir hat. Herkes bir kere genç oluyor ve herkes bir şekilde o gençliği özlüyor... Buna bir de “Cennet Mahallesi” ve “Akasya Durağı”ndan bu yana aşina olduğumuz oyunculuk ve içeriği eklersek, “Bizim Okul” işin ekmeğini yiyecekmiş gibi duruyor...
[[HAFTAYA]]
Her diziden bir eğilim!
Dizilerin hayatımıza nüfuz ettiği sahalar giderek netleşiyor. Tüketicilere hemen her diziden etkilenecek bir malzeme çıkıyor... Takı aksesuarda trendleri takip etmek için “Muhteşem Yüzyıl” (Star TV) ve “İntikam” (Kanal D) gibi diziler gerçekten iyi malzeme veriyor... Modadaki yeni akımları izlemek için “Kuzey Güney”, “İntikam” (Kanal D) ve “Lale Devri” (FOX) gibi diziler ideal adresler... Gençliğin eğilimlerini “Pis Yedili” (Show TV) dizisinde görebiliyoruz. Mesela sokaktaki değişimi, ara sokaklarda gezinmeyi sevmeyenler için “Kayıp Şehir” (Kanal D) resmediyor... Mahalle kültürünü “Leyla ile Mecnun” (TRT 1) ve “Huzur Sokağı” (atv) ekrana taşıyor. “Zengin Kız Fakir Oğlan” da (TRT 1) hayatımızda hiç değişmeyen klişeleri resmediyor... Kısacası memleketi ve aktığı her ne mecra varsa oraları tanıyıp anlamamız için en az bir dizimiz var artık. Haksız mıyım?
Külkedisi durumu değil mi?
ekrana sürdüğü programa katılan umutsuz ev kadınlarının neredeyse hepsi anlık bile olsa “afeti devran” gibi çıkıyorlar... Buraya kadar sorun yok. Ama belli ki makyaj ve moda ustalarının tornasından geçen ablalarımız finalde gördüğümüz o hallerini bir kez daha yakalayabilme şansına sahip olamayacaklar... Sosyetik uzmanların elinde yeniden yaratılan o görünüşe düzenli sahip olabilmek için bir dünya masraf yapmaları gerekiyor. Bu yenilenme çalışmasına kimin ne kadar gücü yetebilir emin değilim... Umutsuz ev kadını ablalarımız ağza çalınan bu bir parmak balın tadını sonuna kadar çıkarmalı. Çünkü ortada hafif bir yüz temizliğiyle geçip gidecek bir Külkedisi durumu var!
Kanıtsız kalacak bir ekran yoktur!
Ben kendi adıma bitmiş saymıyorum. Çünkü son iki sezondur biten dizilerin hiçbiri “Kanıt”ın (Kanal D) aldığı reytingin yarısını bile göremedi... Mesele biraz karışık, aslında başından beri “Kanıt” hakkında konuşabilecek yeterli kanıt yok. Zaten bununla da ilgilenmiyorum ben. Bildiğim şu; “Kanıt” mevcut polisiyeler içinde çizgisini bozmadan yol kat eden ender işlerden biri olarak hafızamıza girdi... Dolayısıyla bu istikrarın peşine düşecek yeni adresler olacaktır. Hiçbir ekran kanıtsız kalmaz diyerek bitirelim...
KOLEKTİF BİR REKOR!
“Ben Bilmem Eşim Bilir” (Kanal D) isimli yarışma işi hafta boyu süren bir iddiaya ve bunu da iddia zamanı diye bir internet sitesi üzerinden tahminlere filan çevirince, neredeyse yarışmayı izleyenlerin hepsi bir anda kendini oyunların içinde buldu... İlker Ayrık’ın anonsuyla birlikte yarışmada verilen internet sitesi adresi bir gecede 100 bin kadar ziyaretçi topladı. Bu kendi içinde bir rekor. Ama ayrıca yarışmanın kamu nezdindeki samimiyetinin de bir göstergesi... Bu toplu oyunun yanı sıra ekrandaki oyuncuların olası bir “hemoroit” potansiyelini düşünüyorum... Bu kadar acı biber yiyip, üstüne acılı şalgam suyunu ekleyince alışmamış bünyelerde tatlı tatlı eğlenmenin bir hayli “acı” sonuçları olacak gibi; benden söylemesi!
Dizilerin de önemi büyük!
Politikada bir uzlaşma dönemi yaşanıyor. Kimilerinin “Kürt sorunu” olarak dile getirdiği ama genel olarak uzlaşı olarak okunabilecek “Güneydoğu” meselesinde artık kartlar açıktan onanıyor... Siyaset bilimciler üzerinde fazlasıyla laf çevirdiği için bu köşede meselenin gittiği rotayı anlatmaya gerek yok... Ama şuna gerek var; dikkatli gözlemciler eğer reyting okuma meselesinde de aynı dikkati gösteriyorlarsa ekranda “Sakarya Fırat” (TRT 1), “Şefkat Tepe” (STV) gibi ülkenin Doğu coğrafyasına odaklanan dizilerin izlenirlikleri neredeyse patlamış durumda... Yani belki vatandaş makale okumak yerine meseleyi ekrandan okumayı tercih ediyor. Toplarsak, bu türden dizilerin kullandığı dili artık çok dikkatli bir şekilde tartmaya ihtiyacı var... Gözler üzerinde ve bana göre o tarafta sarf edilen sözler bir politikacıdan çok daha etkin izler bırakıyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?
05 Şubat 2013, Salı 04:00
Haberin Devamı