Önceki gün Jülide Ateş ile lafladık. Sakindi. Yazdığı o halis “yeni bir söz lazım” mektubuna beni ikna etti. Bazen meslekte söz bitiyor, sonuç itibarıyla bizimki de insan harcı...
Neyse. Jülide’nin samimiyetle seçtiği cümlelerden çıkardığım birkaç not var. Karar, kendisinin kararı. Ama tekrara düşmek çok da kendisiyle ilgili bir şey değil. Bu konuda bana çok nezaketli geldi...
Jülide haberi bırakmış. Çok uzun süre haber ile ilgili bir alanda olmayacağı kesin. Ama hissettiğim kadarıyla hani o çok konuştuğumuz kadın kuşaklarındaki aktarıcı boşluğuna da gözlerini yummuyor...
“Yakında” diyorum, “Hatta çok uzak olmayan bir yakında Jülide’yi ana akım kanalın cinai olmayan programlarından birinde hepimizi şaşırtırken görebiliriz”...
Geride bıraktığım 30 küsur yıllık TV uğraşının bana hissettirdiği bir şey bu. Her ne kadar Jülide kardeşim renk vermiyor olsa da. Sürpriz olmasın; net!
Nadastan yapımcı çıktı
Adnan Aybaba’yı bugüne kadar hep futbol yorumcusu olarak izledik. Seversiniz ya da tam tersi. Benim için çok renkli bir kişiliktir. Ekranın neresine koyarsanız koyun kendini izletir...
Şimdi kendi izlemek istiyor. Tahmin edin bakalım, neyi izlemek? Yapımcılığını yapacağı bir bilim kurgu filmini...
Ve bu konuda çok ciddi. Yatırım kaynaklarını bulmuş ve kolları sıvamış. Sanırım kendince makul bir öykü üstünde çalışmaya da başlamış...
Özetle şu kısacık nadası bir futbol yorumcusundan bir film yapımcısı yeşerterek noktalanacak. TV’de kendini nadasa bırakmanın yararı da budur işte!
SARP YATSIN YATTIĞI YERDE
“Kadın” (FOX) dizisinde son zamanlarda bir “Sarp ölmedi” lafı dolanıyor. Gördüğüm en iyi anne karakterlerinden olan Bahar bir yandan hastalığını, bir yandan kaybettiği eşinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemeye çalışıyor...
Kendisine destek olmaya çalışan bir Arif var ki herkese lazım olan bir can yoldaşı. Şimdi Arif bu denli çabalarken geçmişe dönüşlerde iç çekerek izlediğimiz Sarp’ın dirilip zaten zor ayakta duran bu hayatlara dahil olması beni üzer... İzleyeni üzdüğü için üzer. Adil olmadığı için üzer. O yüzden sevgili senaristler “aman yüreğimizi hoplatmayın” diyorum...
Şu Sarmaşık gerçek olsa!
Organizasyon firmaları var. Düğün, doğum günü, nişan hatta daha anne karnındayken “bebek geliyor” partileri filan yaparlar...
Müşterileri zengin muhitlerdedir. Pasta-limonata işleri filan değil. Her organizasyon için güzel de para alırlar...
“Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) dizisini izlerken aklıma geldi. Şu Sarmaşık Sitesi gerçek hayatta da bir yerlerde olacak. Kuracaksın dükkanı, vuracaksın servetin beline...
Şaka bir yana. Ben hayatımda ota böceğe parti yapan bir başka dizi ahalisi daha görmedim. Durduk yerde insanı sektör değiştirmeye zorluyorlar...
Yüz yıllık imkansız aşk
Oyuncu Kubilay Aka bir önceki işi “Vatanım Sensin”de (Kanal D) imkansız aşka düşen Ali Kemal’i canlandırıyordu. Üvey kız kardeşi Yıldız’a içten içe yanıp bir türlü açılamamıştı. Sonra vapura binip Atina’ya gitti...
Hikayeden yüz yıl kadar sonra bu kez Celasun ismiyle “Çukur”un (Show TV) delikanlılarından biri olarak karşımıza çıktı. Burada da Koçovalı Ailesi’nin torunlarından Akşın’a gönlünü kaptırmıştı. Öyle kabul edilebilir bir aşk değildi, zaten bir de kendisine içten içe yanık olan Karaca faktörü vardı...
Artık nasıl bir şanssa hem Ali Kemal hem de Celasun yüz yıl arayla yüz yıllık imkansız aşka düşüvermişti. Kubilay’ın oyunculuk kariyerinin başındaki bu çıkmaz dilerim önümüzdeki yıllarda kendisinde kalıcı bir travma bırakmaz!
18 Ocak 2018, Perşembe 05:00
Haberin Devamı