“Cinayet” (Kanal D) dizisinde Engin Altan Düzyatan’ın canlandırdığı Yılmaz karakteri, uyuşturucu satan 2 kişinin peşine düştü... Sonunda biri zayıf biri şişman ama ikisi de karikatür gibi tiplere sahip esrar satıcılarını yakalamayı başardı... Adamlar bir dönem Hollywood efsanesi olan komedyen ikili Laurel ve Hardy gibi sevimli, sempatik, insanın nefret edemeyip, “niye bu haldeler?” diyerek acıyacağı karakterlerdi resmen... Neyse sonuçta adamlarımız, Yılmaz’ı cinayetle ilişkili olaylı partinin yapıldığı yere götürdüler. Aralarında bazen komik diyaloglar geçti. Sonunda esrar satan karakterlerden biri, yardımları karşılığında serbest bırakılınca ‘’Malum ekmek parası’’ diyerek olay yerinden ayrıldı... Hatırlarsanız, “Adanalı” dizisinde de Umut Oğuz’un canlandırdığı hırsız karakteri seyircinin hoşuna giden sevimli bir suçlu profili çiziyordu. Ama o karakter dizinin kalıcı rollerinden oldu. Eğer bu “satıcı” arkadaşları düzenli karaktere sokup rol vermeyeceklerse bir bölümlüğüne de olsa sempatik göstermenin manası olmadığını düşündüm... Kaldı ki mesele sempatiye yer bırakmayacak kadar sıkıntılı, bilmem anlatabildim mi?
[[HAFTAYA]]
Kaş yapayım derken...
Kanaltürk’te Ben Kingsley’li “Beni Deli Etme” filmi yayınlandı. Başrol karakteri, alkol problemleri olan bir tetikçiydi ve bu problemini çözmeye çalışıyor, terapilere filan katılıyordu... Ancak malumunuz RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) uygulaması gereği içki kadehleri ya da alkolle ilgili ne varsa mozaiklenerek sansürlendi... Bu film, sağlıklı bir mesaj veriyordu ama kanımca o mozaikler seyircinin saklananı merak etmesine neden oldu... Malumunuz yasak merakı, sansür de ilgiyi tetikler. Alkolün hayırlı bir şey olmadığını bilen izleyici bile ekranda o kadar buzlu görüntüyü görünce “adam ne içiyor acaba?” diye düşünmemiş midir sizce? (Cüneyt Tan’a teşekkürler.)
Portakalda protein!
Bu denli detayı yakalayabilecek göz ve zekaya hakikaten ancak hayran kalabilirim. Okuyucularımızdan Derya Dan, “Seksenler” (TRT 1) dizinde ancak uzmanının anlayacağı bir ayrıntıyı bakın nasıl kaleme almış; “Kahveci Mesut, Susmuş isimli karaktere altılı ganyan kuponunda garanti bir tüyo vermesini söylüyor... Susmuş, önündeki Heybetli ve Oscar isimli atları seçiyor. Oysaki Oscar yarış hayatına 2004 yılında başlayan efsane bir attı... Heybetli de 1990’da yarış hayatına başladı. Anlayacağınız seksenli yıllarda bu atlar portakalda protein olsa gerek...”
Bir hafta böyle geçti!
Geride bıraktığımız haftanın TV meselelerine maddeler halinde bir bakalım mı? Bence haftanın hayal kırıklığını Beyaz TV yaşadı. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’dan canlı yayın sözü alan kanal yorumcuları yüzünden bu ayrıcalığını yitirdi... Haftanın en şaşırtan gelişmesi, büyük emek ve prodüksiyonlarla yayına giren “Yurdum İnsanı” (Show TV) isimli programın ilk bölümden itibaren reyting listesinde neredeyse yer bulamamasıydı. Oysa Alişan ve Çağla Şikel’in sunduğu eski format kat be kat iyi sonuçlar alıyordu... Haftanın dudak ısırtan başarısı Star TV’nin günlük dizisi “Beni Affet”in AB grubu izleyicide birinci oluşuydu ki bu, pahalı diziler yerine basit ve hafif prodüksiyonlu dizilerin kraliyetinin ilk işareti gibiydi... Haftanın habercilik olayını Suriye’deki işkence ve katliam vahşetini ekranlara servis eden Anadolu Ajansı yaşattı. Ancak fotoğraflar efektif kullanılamadı ve kamuoyu oluşturamadı... Haftanın en tuhaf vedalaşması Saba Tümer’in sunduğu “Bu Gece” (tv8) isimli programda yayınlandı. Programın rejisinin yaptığı şakayı kaldıramayan oryantal Tanyeli stüdyoyu apar topar terk etti... Haftanın vedası da “O Ses Türkiye”den (Star TV) geldi. “O Ses Türkiye” bitti ama ses dünyasında Hasan Doğru dönemi başladı!
Bunları anlamak mümkün değil!
Reyting yarışlarında bir dönem herkesin aklını bulandıran program bölmelerinin yeniden ortaya çıkmasını (bkz. “Gülben” programının “yemek” diye farklı bir bölüm açması)... Bir dizinin tanıtım klibinin kendisinden fazla izlenmesini (bkz. TRT 1’in “Gurbette Aşk” dizisinin tanıtımı)... Yola farklı bir içerikle çıkan dizinin tutmayınca gişesi garanti bir filme dönüştürülmesini (bkz. “Altındağlı” önümüzdeki günlerde “Kolpaçino” olacakmış)... Başlamadan büyük gürültü yapıp finali yayınlanırken gece yarısından sonraya atılan bir dizinin izleyicisinin aklından geçirdiklerini (“Saklı Kalan”, “Vicdan” vs...) anlamak mümkün değil, ne dersiniz?