Bugün bir demokrasi şöleni yaşanmasını umut ediyorum. Tercih ve teveccühlerin hiçbir gadre uğramadan sonuçlara yansımasını temenni ediyorum...
Türkiye’nin uzun bir süredir yaşadığı oksijensiz ortamdan sandık sonuçlarıyla ve çıkan skora saygıyla kurtulup, yoluna birlik ve beraberlik ekseninde devam etmesini istiyorum...
Bu yüzden beni ben yapan tek sermayem oyumla sandığımın başında olacağım. Bizi biz yapan renklerin el ele yaşanabilir bir ülke için gönül birliği yapacağına inanarak...
Sen de sevgili okur, sen de bugün koy verme oy ver. Yarın her şeyin çok güzel olacağını düşünerek. Hayırlısı olsun!
VE ŞİFREYİ AÇTI
İki yıla yakındır hazırlıkları süren ve mayıs ayında şifreli test yayınıyla ekrana giren TRT World, Türkiye’nin dünyaya İngilizce yayın yapan tek haber kanalı olarak şifresini çözdü...
29 Ekim’de bir Cumhuriyet Bayramı hediyesi olarak duyurulan bu “yayındayız” müjdesinin dünya üzerindeki “bilinmeyenlerimizi” doğru izah ve anlatımlarla “bilinir” hale getirmesini diliyorum...
TRT çok ciddi bir yatırım yaparak, dünyanın en ünlü editör ve gazetecilerini bu çatı altında bizim mesleğin isimleriyle buluşturdu. Dilerim bu buluşmadan görünecek bir kanal çıkar ve dilerim gittiğimiz yabancı ülkelerdeki otel odalarında elin kanallarının değil, kendi memleketimizin doğrularını izleriz...
Tarafsız, haberi haber gibi veren ve ülke lobisini önceliklerinin başına koyan bir kanal umut ediyorum. İzleyip göreceğiz artık; hayırlısı olsun!
O kadar çok Analar ve Anneler var ki...
Analar ve Anneler (atv) dizisinde hemşire Neriman, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu gelini Zeliha’nın yeni doğan bebeğini hastane kayıtlarına “öldü” olarak geçirterek, torununu aynı hastanede bebeği ölen “kadersiz” Kader’e verdi ve onunla aynı evde yaşamaya başladı...
Annelik içgüdüsü ağır basan Zeliha ise bebeğinin ölmediğini ve yaşadığını iddia ederek ispatlamayı aklına koydu... Geçtiğimiz günlerde final yapan Aşkın Bedeli (Star TV) dizisinde Betül, ağabeyinin ölümünden sorumlu tuttuğu yengesi Sedef’’in yeni doğan bebeğini hastanede “öldü” diye göstererek bebeği Şimal karakterine vermişti. Sedef de bebeğinin ölmediğini hissederek yaşadığını ispatlamaya çalışmıştı...
İşte itirazım da bu noktada. Analar ve Anneler, kendi içinde ciddi iddialar taşımasına rağmen birçok yerli dizide anlatılan klişe hikayeyi yetmişli yıllara taşımış... Ama sadece bu dizi değil ki, tersinden bakarsan Paramparça, Karagül, Aşk ve Günah gibi yerli dizilerde de bolca Analar ve Anneler var. Hepsi çocukları öldü denilen, karışan ve değiştirilen anneler ve trajedileriyle dolu...
Anneler ve bebekleri eksenine oturtulmuş bir diziye yetmişlerin politik havası da eklense farklı bir tat vermiyor. Sonuçta bu mesele aynı tasın kullanıldığı farklı bir hamamdır...
Pastırma yazı da bitince...
Çilek Kokusu’nun (Star TV) reytingleri düştü. Show TV’nin iki dizisi gün değiştirdi. Yakın bir zamanda Kanal D ekranında da değişiklikler olacak. Açıkçası ekranda yaz bitti sevgili okur... Yazdan kalan üç işin (Güneş’in Kızları, Kırgın Çiçekler, İnadına Aşk) dışındakilere ekmek yemek zor görünüyor. Şu sıralarda yüzünü gösteren pastırma yazı bitince hepsinin ömrü bitecek gibi; benden söylemesi...
ADAMIN DAMACANLARI!
Beyaz Futbol’da (Beyaz TV) önceki gece adım anılınca önce korktum. Malum mahşerin dört atlısı adamı ayağında top gibi sektirirdi. Neden sonra keyif saatlerine denk geldiğimi görüp derin bir nefes aldım... Bu köşenin müdavimleri bilir. Beyaz Futbol’u sıklıkla yazarım. O adreste görüntüsüz futbol konuşmadan tutun da güncel magazin meselelerine kadar her şeyin analizi yapılıyor. İşin ilginç tarafı da analiz esnasında tarafların farklı tribünler oluşturması. Beni konuşurken bağladıkları “adamın dibi” sıfatına ve ortak fikir olarak kayda düşmelerine sevinmeliyim sanıyorum. En azından kendimi futbol topu gibi hissetmedim. Hani ayağına gelenin, gelişine vurduğu... Sözün özü, görüşleri, hayatta durdukları taraf, tavırları birbirinden çok farklı bu dört adamı mizah ve ciddiyet sınırında birleştiren her mevzuda ekran karşısındayım, olmayı da sürdüreceğim... Bunun için bir teşekkür filan da beklemiyorum. Haklarında kötüye “kötü” dediğim zaman da “teşekkür” notu düşen bu ekibe tavrım nettir; adamın damacanasısınız!
Dikşınlı pazar sabahları!
TRT 1’in kovboy filmi kuşağı ya da bilinen adıyla western koleksiyonu bir harika dostum. Şaka değil uzun yıllar önce HBB isimli TV kanalının başlattığı bir serinin peşinden giden ve pazar sabahlarına bu kuşağın en önemli filmlerini taşıyan TRT 1 ekranı ciddi bir bağımlılık oluşturdu... Eğer geç kaldıysam pazar geceleri tekrarlarını izlediğim kovboy filmleri açıkçası beni çocukluğumun dikşınlı günlerine götürüyor. Ben kovboyculuk oynarken hep kızılderili olmayı tercih ederdim. Doğal olarak da kaybedenlerdendim...
Ama görüyorum ki mesele kaybetmek değilmiş. Ciddi bir özeleştirinin de ortaya konduğu bu kovboy kuşağında kaybeden filan yokmuş. Öğrenerek kazananlar da çokmuş!