Mesut YarOsmanlı'nın yeni Kara Murat'ı bellidir!

HABERİ PAYLAŞ

Osmanlı'nın yeni Kara Murat'ı bellidir!

Haberin Devamı

“Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam” dizisinde (Bilgisayar aklımdakini okur gibi kıyma diye düzeltiyor, sinir oldum şimdi) bildiğin kan akmaya başladı. Hatunu öldürülen Bıçakçı Murat intikam meselesine girince, hadi entrikaları da ekleyelim, ikinci bölümden “Kurtlar Vadisi” performansı çıkıverdi ortaya. Bizim izleyici ya aşk sever ya da kan. Anladığım kadarıyla her birinden 50 gram kadar bulabileceğiz bu dizide. Kişisel olarak beğenimizi daha önce not düşmüştük ama “cuk” bir ayrıntıyı da gözden kaçırmayalım. Bıçakçı Murat’ı Cemal Hünal oynuyor. Yani son üç yıldır kendisine “Issız Adam” misyonu biçip duygusal ikon yaptığımız, böylece de köşeye sıkıştırdığımız yetenekli bir aktörden bahsediyorum. Cemal’i biraz tanıyanlar kendisinin iyi bir at binicisi ve hatta evinde balta koleksiyonu yapan sıradışı bir adam olduğunu bilirler. Bu saydığım iki örneği de Bıçakçı Murat karakterinde hayata geçirmiş Cemal Hünal. Ve belki de bu yüzden bir dönem aşk filmleriyle başlayıp aksiyonun kültü haline gelen Cüneyt Arkın ağabeyimizin boşluğunu dolduracak cinsten bir veliaht yazılabilir kendisi. Not düşüle!
[[HAFTAYA]]

KAMERAN FELÇ OLSUN EFENDİ!

“Arka Sokaklar” dizisinden (Kanal D) bir alacağım var. Orta derecede astigmat hastasıyım. Yani göz netlemekte zorlanıyor. Arkadaş, bu diziyi izlerken bendeki rahatsızlık kendini ikiyle çarpıyor vesselam. Kamera yerinde durmuyor ki. Aynı adamı resmederken bir sağa bir sola, bir içeri bir dışarı oynayıp duruyor. Adamın kim olduğunu anlayana kadar hop görüntü değişiveriyor. Bir de ben de bulantı sorunu var affedersiniz amirim. Bu kadar göz yorgunluğu üstüne bir de mide terellellisi çekmek zorunda kalıyorum... Hayır, birkaç dakikalığına sabitleseler o kamerayı sorun kalmayacak. Elbette “bir aksiyon dizisi çekiyoruz, olaylar falan hareketli olacak” diyorlar ama evdeki aksiyon ne olacak? Salonla tuvalet arasında kafa astigmattan bin beş yüz olmuş şekilde mekik dokumak hayırlı bir aksiyon olmuyor be güzel ağabeylerim!

Rengi açılmış vallahi

“Koyu Kırmızı”nın (Star TV) rengini açılmış buldum. Kimi zaman bazı işlerin ölü doğduğunu söyleyerek tepki topluyor bu kulunuz haşmetlim. Ve fakat kelle gideceğini bilsek vazgeçmiyoruz bu fikri sabitten. İyi bir şey değil tabi. Bakın, bir anda 180 derece kadar değişebiliyor görüşler. Basit bir kaporta makyajıyla o ölü çocuk ayağa dikiliveriyor. Renginin kalitesinde gözle görülür bir değişiklik olmuş dizinin. Açılmış dedik ya. Bir de sanırım müzikleri filan değişmiş. Konu zaten ağır aksa da sansasyonel içerik barındırmadığı için izlenecek türden bir şeydi. Üzerine bu 10 bin servisi gelince, bildiğin iyi dizi tadını yakalamış. Geç bulup çabuk kaybetmemek dileğindeyim!

Tabela çöplüğü olacak

Dizilerin son gözdesi ürün yerleştirme modası oldu. Reklama gitmek yerine, mesela bir mahallenin resmedildiği platonun içine markaları yerleştiriyorlar... İyi de markayı göstereceğiz diye odaktan sapma meselesini nasıl halledeceğiz. Cin bir fikri hakkıyla resmetmezseniz enkaza dönüşüyor bir dönem sonra. Dizilerin tabela çöplüğü olmasına gönlünüz razıysa, buyurun devam edin...

Eşekten kurban olur mu?

Nihat Hatipoğlu hocamız profesörlüğünü almış sonunda. Yıllarca bir marka gibi üzerine yapışan doçentliğiyle anmayacağız artık onu. Perşembeyi cumaya bağlayan gece ve cuma öğle saatlerinde atv ekranında meraklı gönüllere yanıtlar hazırlayan hocamız kendisine gelen soruların giderek ilginç bir hal aldığını not düştü önceki akşam “Burada Laf Çok” (CNN Türk) programında... Ama içlerinden bir tanesi hakikaten akla ziyan bir soruymuş ki aktarmadan edemedi. Bir hanım izleyicisi hocaya soruyor; “Hocam benim oğlan affedersiniz eşek gibi yaramazdı. Kendisi biraz akıllanıp uslansın diye kurban adadım. Yalnız adadığım kurban bizzat eşek hayvanı oldu, caiz midir?”... Hak verirsiniz ki hoca mülayim adam, ama o bile patlıyor enikonu bu soru karşısında. Sahi dünyanın neresinde insanın aklına gelebilir ki, eşek gibi yaramaz çocuğu uslansın diye eşek kurban etmek? Zor vallahi hocanın işi, kolay gelsin diyelim...

İSİMLER İSİMLER İSİMLER!

Show TV’nin dizi isimlerine takıldım birkaç zamandır. Hadi “Adını Feriha Koydum”a alışmıştık bir şekilde. Sonradan gelen “Eve Düşen Yıldırım” yine bir afallama yarattı bünyede. Zaman geçsin buna da alışırız derken, bu akşam izleyiciyle buluşacak olan “Türk’ün Uzayla İmtihanı” girdi devreye. “Suskunlar” dışında tek kelimeyle özet geçebileceğin bir dizi kalmadı kanalda. Program isimleri de öyle, farklı mı? Anlaşılan TV sektörü yıllarca iliğini emdiği tek kelimeyle büyük meseleler anlatan isimleri bitirip bir kenara attı. Şimdi üç kelimelik isimler moda. Biraz daha geçsin, eldeki kombinasyonları bitirince bu iş destana kadar uzanır sevgili okur. Bakın, demedi demeyin.

Her gün düğün olur mu?

Flash TV’nin kuruluşunda sanıyorum limonatanın içine beher miktarda güzelleştiren sıvı katılmış olmalı. Arkadaş ne zaman açsam, hele ki prime time denilen saatlerde filansak sürekli bir “eller havaya” hali var kanalda. Bir anlayış, bir yayın politikası filan diyerek geçiştiriyorum mevzuu. Ama Allah’ın her günü de düğün bayram biraz tuhaf geliyor. Şaka bir yana Flash TV anlı şanlı dizilerin karşısında alternatif bir izlence mecrası yarattı. Şarkı, türkü artık o gün Allah ne verdiyse ekrana sürerek ruhsal bunalıma reçete yazıyor gibiler. Kimi bunu eleştirebilir, ben gülüp geçiyorum. Tematik kanal diyeceksek bakın orada duruyor. Türkiye’de hiçbir kanal Flash TV kadar düğün salonu temasına sahip olamaz çünkü!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder