Yüksek Sadakat’in Erovizyon macerası kısa sürdü. Yarışmayı “milli mesele” yaptığımız günleri düşününce, bir süredir unuttuğumuz bir tadı yeniden hatırladık... Müzik eleştirmeni değilim. Ama resim ortada. İyi bir malzeme vermedik yarışmaya ve elendik... O değil de sevgili Bülend Özveren ağabeyimizi iştahla dinleyemeyeceğimiz için üzülüyorum ben...
[[HAFTAYA]]
Kaldı ki önceki akşam yayınlanan yarı finalde yaşanan teknik aksaklıklar, katılsaydık finalde daha çok çileden çıkaracaktı bizi... Marazdan iyilik çıkarmak oldu biraz benimkisi. Bardağın dolu tarafına bakınca Bülend Özveren’in sunamadığı Erovizyon yarışması da çekilmezdi zaten, değil mi ama...
Orası da Ankara dayı!
“Burası İstanbul hacı” diyor artık kabak tadı veren Karakol (Show TV) isimli dizinin fragmanında. Neyse ki dizi başladı da fragmanı ezber etmekten kurtulduk... Girişe dönelim. “Burası İstanbul hacı” derken çok net bir gönderme var anlayana. Bir Ankara Polisiyesi olan Behzat Ç.’ye İstanbullu bir alternatif olacağını netlikle ortaya koyuyor...
Ben dizideki karakterlere hayat verecek olan oyuncuların tamamını çok başarılı bulsam da Karakol bu işlerde ağabeyi sayılacak olan Behzat Ç.’nin üzerinde fazla çalışılmış bir kopyası olmaktan öteye gidemeyecek... Hani kendi adıma tabuları yıkan dizilerin ekranda çoğalması taraftarıyım. Ama tabuyu yıkanın adımlarını takip etmek yerine yeni bir hat açarak olur bu... Keşke böyle güçlü bir ekibi başka bir alanda alkışlayabilseydik. Neyse; bahtı açık olsun diyelim...
Masanın direktiflerini Matrax vermeli
Şanslı Masa (Kanal D) son günlerde beni en çok güldüren işlerden biri oldu. Hakikaten bir sürü dostum yarışmanın kurgu, yarışanların da oyuncu olup olmadığını bana soruyor... Bildiğim bir şey yok ama tahminim o ki, bazı yarışmacılar figüranları andırıyor. Olaylara anında tepki vermeleri, meselelere ekstra refleksli davranmaları tuhaf... Kalan yarışmacılara bakacak olursak, aldıkları direktifleri uygulama modelleri de, partnerlerini çıldırtma halleri de amatör olduğu için çok da doğal aynı zamanda...
Benim meselem farklı. Ben masada direktif veren kişinin, bu ülkede bu türden direktifli işlerin ustası Matrax programının sunucusu Zeki Kayahan Coşkun olması gerektiğine inanıyorum... Kış ortasında her hangi bir vatandaşa sokağa koydurduğu leğenle banyo yaptırabilen başka da birini tanımıyorum çünkü... Format şahane ve eğlenceli; bir de Zeki olsaydı çok daha zekice olurdu her şey...
Öyle bir akılda kaldı ki...
Öyle Bir Geçer Zaman ki (Kanal D) biraz Giyom Tell, biraz Kanıt, biraz da Frankeştayn tadında bir bölümle karşımıza çıktı önceki akşam... Soner’i elinde silahla nişanlısının kafasına koyduğu elmayı vururken görmek hakikaten tuhaf bir his bıraktı bende... Bir de dizideki ölümsüzler kervanına katılan Ekber’i görünce irkildim. Kavak Yelleri’nin Efe’si gibi denizleri aşıp da gelmişti yeniden hayata...
Son olarak Aylin’in intihar ettiğinin ilaç şişesindeki hap sayısının azalmasından hareketle bulunması Sevil Atasoy’lu Kanıt’ın tadını bıraktı damaklarda... Ama kim ne derse desin, aşkın, şiddetin, umutsuzluğun ve her şeye rağmen direnebilmenin destanlaştığı diziyi büyük bir keyifle izliyorum hâlâ...
Biber hapından uzak durun!
Dün katıldığım Ender Saraç’ın programında (TNT) artık raflarda yerini alan “Acı Reçeteyle Tatlı Son” isimli kitabımı konuştuk... Nasıl zayıflanacağı kadar hayatın nasıl değiştirilebileceğini de mizahi dille anlattığım bir kişisel gelişim kitabı oldu bu... Kitabın detaylarında önemli bir şeyi keşfetti Ender Saraç. Bir doktor olarak acı biber hapının kullanılmasının zararlarına da bu sayede uzun bir ayar geçti...
Evet sevgili okur. Benimle özdeşleşen Samandağ biberinin hapı diye bir şeyi pazarlıyorlar. Ve yüzde yüz öldürücü olduğuna eminim... Doktor olmadığım için Doktor Ender Saraç’ın programda söylediklerini bizzat not düşüyorum; “Acı biber hapı denen maddeler ölüme neden olabilir”... Benim masum Samandağ biberim taze ve ısırılarak yenen bir sebzedir. Acı biber hapı da öldüren bir kimyasaldır. Aradaki farkı sanırım çocuk bile anlar, ne dersiniz?