Hakan Çalhanoğlu ve İrfan Can Kahveci’nin de ilk 11’de olması sebebiyle yetenekli ayakların daha fazla olduğu bu karşılaşmada Galler maçının aksine topa tamamen hükmeden A Milli Takım, İzlanda’nın direkt oyununa da fazla şans tanımadan kontrolu elinde tuttuğu bir maçı geride bıraktı.
Geçtiğimiz günlerde Benfica’ya transfer olarak Avrupa macerasına başlayan Kerem Aktürkoğlu, üzerindeki baskıdan kurtulmuş ve kendisini tamamen sahaya vermiş hali ile ne kadar özel bir oyuncu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Birbirinden güzel 3 gol ile takımının galibiyetinde baş aktör olan 25 yaşındaki futbolcu, kariyer maçlarından birini oynadı.
A Milli Takım’ın İzlanda galibiyeti, 3 puanın yanı sıra takım için önemli bir kazanım daha oldu. Türkiye, sadece 3 gün içerisinde hem reaktif bir oyun ile hem de hakim oyun ile sahadan istediğini alan taraf oldu. Türkiye, Galler’i domine ederek yenebilecek bir kaliteye sahip esasında ancak kırmızı kart ile eksik kaldığımızı da göz önünde bulunduracaksak o deplasmandan çıkan 1 puana kazanım diyebiliriz. İzlanda maçında ise; topu tamamen bize bırakan ve takım halinde geride bekleyen bir rakip karşısında yetenek seviyesinin daha yüksel olduğu kadronun da etkisiyle sonuca zorlanmadan gitmeyi başardık. Vincenzo Montella, hem Avrupa Şampiyonası’ndaki tercihleri hem de santrforsuz oyun planıyla sıkça eleştirilse de aldığı sonuçlar ve maçlara göre tercih ettiği oyun planlarıyla ağırlıklı olarak istediği skoru elde etmeyi başarması, takdiri hak ediyor.