MRauf AteşŞirketler patronun kasası değil

HABERİ PAYLAŞ

Şirketler patronun kasası değil

Haberin Devamı

Türkiye’de şirket ve girişimci sayısıyla ilgili rakamları tam olarak bilmek mümkün değil. Keşke Türkiye İstatisik Kurumu (TÜİK) gibi bir kurum her yıl bu rakamları, anonim/limited şirket ve şahıs şirketi bazında açıklasa da biz de yakından izleyebilsek... Neyse, aslında ben bunu değil, Türkiye’deki şirketleri yakından ilgilendiren önemli bir konuyu yazmak istiyorum.

Son paylaşılan verilere göre; Türkiye’de 700 bin limitet, 80 bin kadar da anonim şirket var. Temmuz 2012’de yürürlüğe kademeli olarak girecek Türk Ticaret Yasası’ndan sonra bu 780 bin şirketin önemli bölümünün hayatı değişecek... Kurumsal olmuş, belli bir yönetim düzeyine ulaşmış şirketler dışındakileri gerçekten zorlu bir süreç bekliyor. Önümüzdeki dönemde bu konuda uyarıcı yazılarım olacak. Ancak, önce “Patronlar artık şirketlerinden rahat rahat para çekemeyecek” diye başlamak istiyorum.
[[HAFTAYA]]

Kötü patron herkese zararlı

Şu andaki uygulamada da bazı sınırlamalar var. Fakat, şirketin hakim ortağı ya da ortakları, ‘avans’ ya da benzer gerekçelerle şirketten rahatlıkla para alabiliyorlar. Bu nedenle Türkiye’de klasik olarak her şirketin ‘kasa’ ve ‘ortaklar cari hesabı’ bölümü hep şişik durumdadır. Patron, şirketi kasası olarak görür ve sıkıştığında düşünmeden para çekebilir. Dün, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Başkanı Muharrem Yılmaz ve ekibinden bu konunun ayrıntılarını dinledim.

Yılmaz’a göre; yeni düzenlemenin mantığında, ‘Şirketler, patronun değil, toplumundur’ mantığı yatıyor. Kötü yönetim ve kuralsız para çekme yoluyla şirketini zora sokan patron, böylece sadece kendine değil, çalışanları ve iş ortakları başta olmak üzere çeşitli kesimlere zarar verir. Dolayısıyla, kanun koyucu, yeni düzenlemeyle, ‘bağımsız denetim’ mecburiyetiyle, patronlara sıkıyönetim uygulamasını başlatıyor. Altını çizdiğim uygulama limitet ve anonim şirketleri kapsayacak. Şu anda ‘şahıs şirketleri’ için böyle bir uygulama yok. Bu nedenle de bazı küçük şirketlerin statü değiştirip, ‘şahıs’a döneceklerine yönelik tahminler de var. Ancak, bunun çok ciddi bir büyüklüğe ulaşacağını da kimse beklemiyor.

Merkez ‘korkak’ mı?

Geçmişte şöyle bir tablo vardı: İş insanları, bankacılar, analistler ve ekonomistlerin önemli bölümü Merkez Bankası Başkanı’nı desteklerdi. Durmuş Yılmaz, bizim etkinlikler de aralarında olmak üzere iş dünyasından büyük alkış alır, uygulamalarından övgüyle söz edilirdi. Buna karşılık hükümet cephesinden ciddi eleştiriler alırdı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dışında, özellikle faiz ve döviz politikaları nedeniyle sert eleştirilere muhatap olurdu. Şimdi tablo terse döndü. Hükümet cephesi yeni başkan Erdem Başçı’yı desteklerken, iş dünyasından ciddi eleştiriler alıyor. Üstelik bunu, hükümeti gönülden destekleyen Anadolu kökenli işadamlarından da duyuyorum.

Bankacılar neyi eleştiriyor?


Eleştirilerin odağında ise iki konu var:

1. Merkez Bankası’nın faizde uyguladığı ve çok insanın anlamakta zorlandığı ‘faiz koridoru’ stratejisi.
2. Dolara müdahale yöntemi ve sonuçları...

Geçen gün önemli bir bankacı ve ekonomistle sohbet ederken, bu konu gündeme geldi. Başka işadamı ve bankacılardan duyduğum eleştirilerin temelinde şu başlıklar dikkatimi çekti:

- Merkez Bankası döviz satıp TL alıyor, likiditeyi azaltıyor. Bunun etkileri görüldü, gelecekte daha fazla görülecek.
- Döviz cephesinde son günlerde alım cephesinde ağırlıklı olarak yerliler var. Buna rağmen müdahalede yetersiz kalınıyor.
- Merkez Bankası, açtığı ihalelere gelen taleplerin tamamını karşılamıyor.
- Yerli ve yabancılara ‘elini’ gösteriyor, sonra talebi karşılamayarak bir anlamda ‘korkak’ davranıyor. Yabancılar, bu tür davranışları gördüklerinde, spekülatif amaçla stratejiye yönelebilirler.

Yabancı daha agresif olabilir

Bu bankacı ve ekonomist dostum, özetle diyor ki “Merkez Bankası elini çabuk gösterdi. Madem ihale açıyorsunuz, 1 milyar dolar da olsa, talebi karşılaman lazım. Öbür türlü senin çekindiğini düşünüp, özellikle yabancılar hırpalayıcı yollara başvurabilir.” Çünkü, son birkaç aydır gerçekten de ciddi bir talep var. Bir banka genel müdürünün söylediği gibi, “Kurumlar deli gibi alıyorlar.” Dün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Para çıkışı yok” açıklamasını yaptı. Şimdiye kadar çıkmamaları iyi... Bir de onlar çıkarsa, Merkez’in daha sağlam durması ve paniği önlemesi gerekiyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder