MRauf AteşTL yeniden değerlenecek mi?

HABERİ PAYLAŞ

TL yeniden değerlenecek mi?

Dün sabah saatlerinde Zorlu Grubu’nun patronu Ahmet Zorlu’nun açıklamalarını dinledim. “TL’nin yeniden değerlenmeye başlaması bizim altımıza dinamit koyulmasıdır” diyordu. Açıklamasının bir yerinde de şunu söylüyordu: “Yılın ilk üç ayını kazasız atlatırsak Türkiye’nin notu artırılabilir.” İhracat ağırlıklı şirketlere sahip olan Ahmet Zorlu’nun ‘TL’nin değerlenmesine’ karşı çıkmasını normal karşılamak gerekiyor.

Bu nedenle açıklamasının ilk tarafında sorun yok. Ancak, ekonomide işlerin yolunda gitmesiyle birlikte not artırılacağını tahmin etmesi ve beraberinde TL’nin yüksek kalmasını temenni etmesi biraz çelişkili görünüyor. Türk Lirası’nın geçmiş eğilimlerini yakından izleyenler, dünya ve Türk ekonomisindeki iyileşme ile birlikte değer kazandığını da bileceklerdir.

[[HAFTAYA]]

Para girişi hızlanırsa!

Haberin Devamı

Ekonomide işler iyi gittiğinde Türkiye’ye hisse senedi ya da tahvil için fon girişi olur, bu da TL’ye değer kazandırır. Son birkaç haftadır da bunun örneklerini görüyoruz. TL’ye büyük ölçüde, kısmen de hisse senedine giriş var. Faizler yüzde 11’lerden yüzde 10.30’lara, dolar da 1.92’lerden 1.82’lere kadar geriledi. Türk Lirası, 1 Kasım 2010 ile 22 Ağustos 2011 arasında gelişmekte olan ülkeler arasında değeri en çok düşen para birimiydi. Bu dönemde yüzde 25 değer kaybetmişti. O tarihten sonra, 5 Ocak 2012’ye kadar geçen sürede yüzde 5’in altında değer kaybetti.

Son dönemdeki değer artışıyla birlikte bu oran da sıfırlanmış oldu. Son birkaç haftadır ortalıkta ‘olumlu rüzgarın’ etkisini görüyoruz. Borsa 55 binlere dayandı, faizler 1 puandan fazla düştü. Bu böyle gider mi, yoksa ilk üç ayda ‘beklenen sıkıntılar’ yaşanır mı? Bu büyük ölçüde Avrupa’daki gidişe göre şekillenecek. Ancak, ilk üç ay ya da sonrasında ortaya çıkacak olumlu beklentiler, öyle ya da böyle, TL’yi de değerlendirecektir. Hele Türkiye’nin notuna yönelik 1 kademe, ardından da 2 kademe not artırım beklentisinin gündeme gelmesi, TL’nin değerini kaçınılmaz artıracaktır.

Not artırımı beklentisi

Ortalıkta yine doların 2 TL’ye gideceğini öngörenler vardır. Ama içinde bulunduğumuz krizden önünde sonunda çıkış olacağını öngörüyor ve ikinci yarıdan umutluysak, o zaman TL’nin değerlenebileceğine de hazır olmamız gerekiyor. ‘Dolar 1.92’lerden nasıl 1.5’lere iner?’ sorusunu ortaya atanlara, daha önce 1.78’lerden 1.13’lere iniş sürecini hatırlatmak mümkün olabilir. Buradan TL’nin hızlı bir şekilde 1.6-1.5’e gideceğini çıkarmayın... Ama ekonomi düzelir, doğrudan ya da portföy yatırımı şekilde döviz girişi olursa, gelen paranın etkisini tahmin etmek zor olmaz. Bu durumda da başta dikkat çektiğim Ahmet Zorlu ve aynı grupta yer alan işadamlarının endişesi de haklı çıkacaktır. Tekrar altını çiziyorum... Ekonomide işler düzelir ve yeniden para girişi olursa...

İşler iyiyken döviz biriktirmeli

Hatırlarsınız, bir dönem Türkiye’nin döviz rezervinin büyüklüğü tartışılıyordu. Bir bölüm, “Bu kadar rezerve ne gerek var” derken, karşı taraftakiler ise “Milli gelire göre bu rezerv az, daha fazlasını biriktirmeliyiz” diyordu. Son yaşananlar gösterdi ki, Türkiye, 800 milyar dolar düzeyindeki milli geliri ve 135 milyar dolara ulaşan ihracatıyla, daha fazla döviz rezervine ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin yüksek büyüme ve cari açıkla (döviz açığı) ilgili bir sorunu var... Ekonomi hızlı büyüdüğünde, cari açık da genişliyor. Ekonomide sorunlar ortaya çıkınca akıllara hemen ‘döviz yeter mi’ sorusu geliyor. Son bir yıldır dünyadaki ekonomik sorunlar nedeniyle dolar kurunda yaşananlar bize gösterdi.

Merkez Bankası, Ağustos ayından bu yana neredeyse 15 milyar dolarlık alım yapmasına rağmen, dolar kuru hâlâ 1.85 TL’de seyrediyor. Belki önümüzdeki dönemde Avrupa’dan yeni şoklar gelecek ve Merkez Bankası yeni müdahaleler yapmak zorunda kalacak. Belki 5-10 milyar dolar daha müdahaleye gidecek. Bence bu krizden alınması gereken bir ders döviz rezervlerinin düzeyiyle ilgili olacak. Merkez Bankası, işler iyiye gittiğinde yeniden döviz rezervleri biriktirmeye başlamalıdır. Tabloda bazı ülkelerin döviz rezervi miktarlarını görüyorsunuz. Çin ve Japonya’yı bir kenara bırakalım. Dünyanın ilk 17 ülkesi arasında yer alan, ilk 10 ülkeyi hedefleyen Türkiye’nin döviz rezervinin daha yüksek olması gerekiyor.

Altın mevduatında patlama

Türk vatandaşı geleneksel olarak altını severdi. Son birkaç yıldır yaşanan büyük çıkış bu sevgiyi katladı. Eskiden ‘döviz’ ve ‘borsa’ için yolumuzu kesenler, bir süredir altın için kesiyor. Altına her kesimden büyük bir ilgi olduğu kesin... Geçenlerde Kuveyt Türk’in genel müdürü Ufuk Uyan ve ekibiyle sohbet ederken söz, altın yatırımına geldi. Biraz da Kuveyt Türk’ün bu konuya odaklanması ve özel ürünler geliştirmesi nedeniyle, altın konusunu epey konuştuk. Sohbet sırasında paylaştıkları rakamlar çok dikkat çekiciydi. Daha önce birkaç bankacıdan da dinlemiştim. Ama ‘altın mevduatının’ 14 milyar TL’ye ulaştığını açıkçası bilmiyordum.

Yaklaşık 8 milyar dolara denk gelen altın mevduatı, yılın başında 2.5 milyar dolar düzeyindeymiş. Bir yılda yaşanan artış gerçekten çok müthiş... Altın mevduatında sistem şöyle işliyor: Vatandaş fiziki altınını getiriyor, külçe hesabına çevirip, bankaya yatırıyor. Bazı bankalar buna faiz vermiyor, bazıları ise tıpkı para gibi değerlendirip, belli bir faizi (katkı payını) dönem sonunda altın olarak hesaba geçiriyorlar. Aslında bu ‘altın mevduatı’, yastık altını boşaltmak ve hareketsiz duran tasarrufları sisteme kazandırmak için önemli bir araç... Çünkü, evlerde saklanan altının miktarının çok büyük olduğunu biliyoruz. Bir tahmine göre sadece 2007-2011 arasında 100 milyar dolarlık altını girişi olmuş. Bu bile tek başına büyük bir rakamı ifade ediyor. O nedenle ‘altın mevduatı’, önemli bir enstrüman ve düşük görülen tasarruf oranını yukarı çekmek için ciddi bir silah olarak değerlendirilebilir.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder