Bugüne kadar fırsatınız olup gitmediyseniz, muhakkak bir fırsat yaratın ve İznik’i görün. Bursa’nın kuzeydoğusundaki ilçesi İznik; Kocaeli, Sakarya ve Bilecik’in arasında yer alıyor. İstanbul’a yaklaşık 2, Ankara’ya ise 4 saat mesafede. İlçe, Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin 5’inci büyük doğal gölünün çevresinde yaşıyor. Tektonik bir tatlı su gölü olan İznik gölünün kıyısı; plajları, yürüyüş ve bisiklet yollarıyla harika bir yaşam alanı. İznik bir ‘sakin şehir’ aynı zamanda. 2109’da, dünyadaki ‘cittaslow’ (yavaş şehir) ağına dahil oldu İznik. Kargaşa, aynılaşma ve tüketime dayalı kent yaşamına alternatif olarak doğan bu ağda 30 ülkeden 286 şehir bulunuyor.
KİRLETİYORUZ!
Ve temiz bir yer İznik. Ama temiz tutulduğu için değil, sürekli temizlendiği için temiz kalan bir yer. Türkiye’nin -maalesef- hemen her yerinde var olan gerçek İznik’te de gözüme çarptı: Kirlilik! Daha doğrusu insanımızın kirletme pervasızlığı. Yerli, yabancı turistlerin ziyaret ettiği İznik’te de ‘insanın yarattığı kirlilik’, yer yer karşınıza çıkıyor. Göl kenarında, sabah erken saatte çektim şu fotoğrafı.
Yerde, çimenlerin üzerinde yüzlerce sigara izmariti... Fonda doğanın güzelliği, önde insanın yarattığı çirkinliğin fotoğrafı bu işte. Belediyenin temizlik işçileri yoğun bir çalışma içindeydi İznik’te.
ÇİNİ
Erken Bizans döneminde kilise olarak inşa edilip Osmanlılar zamanında camiye çevrilen Ayasofya Müzesi, Birinci Murat Hamamı, Roma Tiyatrosu, Dikilitaş, Süleymanpaşa Medresesi, Yeşil Cami ve İznik Müzesi başta olmak üzere çok sayıda tarihi mirasa sahip İznik, 50 bine yaklaşan nüfusuyla tam bir açık hava müzesi.
Eski adı Nikea. Birinci ve yedinci konsüle ev sahipliği yapmış olması sebebiyle Hristiyan dünyasının Hac merkezlerinden biri aynı zamanda. Bitinya, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış ve bu uygarlıklardan miras eserlerle bezeli İznik’in dünyaca meşhur sanat eseriyse ‘çini’. İlçede 100’e yakın çini atölyesi faal durumda.
Bazıları seri üretim seramik ürünler satan, sıradan yerler ama içlerinde İznik’in geleneksel çinicilik el sanatını, aslına uygun şekilde yaşatmaya devam edenler de var. Adil Can-Nursan Sanat Atölyesi işte onlardan biri. 70’ine merdiven dayamış, bilge bir sanatçı Adil Can Güven. Eşi Nursan Güven de onun gibi bir seramik sanatçısı.
Adil Can Usta, kendi ustalarından aldığı gibi çırağı, oğluna el veriyor. Güven Ailesi, seramik ve çinilerini, geleneksel malzeme ve tekniklerle üretmeye devam ediyor. Yarattıkları ürünler Kültür Bakanlığı tarafından sanat eseri olarak kabul edilmiş. Ve şu fotoğraftaki eseri... Sanatçı duyarlılığı bu işte.
Adil Can Güven, Ege Denizi’nde batan teknelerde ölüme gönderilen mültecilerin anısına, içinde ‘Aylan Bebek’ler olan bir seramik çalışması yapmış. Atölyesinin baş köşesinde duruyor bu özel eseri…