Fetullah Gülen’in ölüm haberi -doğal olarak- gündemin ilk sırasında. Hatta neredeyse tek gündem maddesi şu anda. Para kazanmak için daha birkaç günlük bebekleri öldüren ‘Yenidoğan Çetesi’nin bile önüne geçti FETÖ liderinin ölümü. Bizde adettir; ölenin arkasından kötü konuşulmaz. Gülen, bu geleneğimizin istisnalarından biri. En azından benim için öyle. Misal Abdullah Öcalan öldüğünde, onun arkasından da iyi konuşmayacağım. Meslek hayatımın ilk gününden beri iyi konuşmadım, bugün ve yarın da iyi konuşmayacağım.
Liderlik ettikleri şebekelerin on yıllar içinde bu ülkeye verdiği zararları bilen, görmüş, yaşamış biri olarak, böylelerinin arkasından dua değil beddua edebilirim ancak.
FETÖ GERÇEĞİ
Muhabirlik dönemimden beri çok haber yaptım bu yapıyla ilgili. Önce ‘Gülen Cemaati’ydi adı. Sonra ‘Hizmet Hareketi’. Yıllar sonra ‘Paralel Devlet Yapılanması’ oldu. Ve nihayet ‘Fetullahçı Terör Örgütü’ yani FETÖ. Yazdığım yazılar arşivde duruyor. Günün anlam ve önemine binaen, onlardan birini hatırlatmam gerekiyor. Lideri öldü ama o ‘yapı’ yoluna bir şekilde devam edecek çünkü. Bunu unutmamak gerekiyor.
İşte size 15 Temmuz 2022 tarihinde bu köşede yayınlanan “Tekrarı olmamalı” başlıklı yazımdan (https://www.posta. com.tr/yazarlar/murat-celik/tekrariolmamali- 2539947) bazı bölümler:
15 Temmuz unutulmamalı, unutturulmamalı. Hafızalarda hep taze tutulmalı 15 ve 16 Temmuz 2016’da bu ülkede yaşananlar. O iki gün hep hatırlanmalı ki yıllar ya da on yıllar sonra yeni 15 Temmuzlar ile karşılaşmasın Türkiye ve bu ülkenin insanları.
Gördüklerimi, yaşadıklarımı yazdım, anlattım geçen yıllar içinde. Ve meselenin o iki gün olmadığını anlatmaya çalıştım hep. O iki gün ‘sonuç’tu. Sebep ise o güne gelinceye kadar yapılanlar ve yapılmayanlardı. Türkiye, 15 Temmuz 2016’ya gelinceye kadar on yıllarını heba etti.
1990’ların ilk yarısıydı... Ankara’da, mesleğinin ilk yıllarında genç bir gazeteciydim. O dönemin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarının gündeminde, rutin 2 ana başlık olurdu: ‘İç ve Dış Tehditler.’ ‘İç Tehditler’ başlığının altında da 2 madde yer alırdı: ‘Bölücü ve İrticai Faaliyetler.’ ‘Bölücü Faaliyetler’ maddesi terör örgütü PKK ile başlardı.
‘İrticai Faaliyetler’ maddesinin ilk sırasındaysa ‘Gülen Cemaati’ yazardı. Altında da Fetullah Gülen’in kurduğu yapı, faaliyet alanları, ekonomik gücü, uluslararası bağlantıları anlatılırdı. Cemaatin (o zamanlar bu isimle anılırdı) asıl amacının Türkiye’de rejimi değiştirmek olduğu görüşüne yer verilen raporlarda, bu ‘nihai hedefe ulaşmak için cemaat mensuplarının devlet kadrolarına sızdığı’ndan bahsedilirdi. Uzatmayacağım. Bu bahsettiğim raporlar devletin arşivlerinde duruyordur muhakkak.
Demem o ki... Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir sır değildi. Aksine hep bilinen, yıllar boyunca yakından takip edilen ama bir türlü ‘gereği yapılamayan’ (belki de yapılmayan) bu yapı, zaman içinde devleti adeta ele geçirme noktasına geldi. Bu yüzden diyorum ‘15 Temmuz sonuçtu’ diye.
Ve işte o sonuçta Türkiye büyük bedeller ödedi. 15 Temmuz şehitlerimiz var. Ve gazilerimiz. O şehitlerin ruhlarının incinmemesi, o gazilerin huzur içinde yaşayabilmesi için yeni 15 Temmuzların olmaması gerekiyor bu ülkede. Geçmişten ders alınması ve gelecekte KETÖ, METÖ, YETÖ, SETÖ; adı her ne olursa, yine birilerinin oyununa gelinmemesi gerekiyor. Artık esas olan nokta budur.