‘Sanat psikoterapileri’ diye bir kavramı duydunuz mu daha önce? Duymadıysanız, buyurun...
Sanat Psikoterapileri Derneği’nin (SPD) duyurusundaki şu bölüm mevzuyu özetliyor: “Dünyayı duyularımızla algılayarak var oluyoruz. Savaş sonrası yıkımlar, ölümler, doğal afetler, çevre kirliliği, ihmal, politik ve ekonomik ortam, toplum ve canlılar için yaşanması güç bir dünya oluşturuyor. Sanatın onarıcı ve bütünleştirici gücünü araç edinmiş uzmanlar olarak, sanatçının sanatıyla ilişkisindeki gibi dünyayla ilişkisinde yaşadıklarına ve tanık olduklarına hassasiyet göstermesini ortak derdimiz olarak görüyoruz. Duyarlı olabilirsek hem kendimiz hem etrafımızda olup bitenlerle yapıcı ve kapsayıcı bir ilişki içine girebileceğimizi düşünüyoruz. Bu sebeple, siz davetlilerimizi ve üyelerimizi ‘Yaşamın Farklı Karelerinde Duyarlılık’ teması üzerine ve bu temayla ortaya çıkan sanat ve sanat terapisi ışığında düşünmeye davet ediyoruz.”
15-23 Mart, Türkiye’de Sanat Psikoterapileri Haftası. SPD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Akbulut’a, ne yapacaklarını ve bunun bizim gibi insanlara ne vereceğini sordum. İşte yanıtları:
Sanat psikoterapisi, danışanın / hastanın, sorunlarını sanat yoluyla fark ederek onun iç dünyasını ifade etmesine, duygusal deneyimlerini keşfetmesine ve kişisel gelişimini desteklemesine yardımcı olan bir terapi biçimi.
Sanat aracılığıyla farkındalık geliştirmeyi, iyileşmeyi ve içgörü kazanmayı hedefleyen sanat psikoterapisi, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygınlaşmaya devam ediyor.
Sanat Psikoterapileri Haftası, tam da bu yönüyle sanat psikoterapi türlerini, formlarını geniş kitlelere eriştirme işlevini yerine getiriyor.
SPD olarak organize ettiğimiz buluşmalarda farklı yaş ve popülasyonlardaki katılımcılar; resim, seramik, drama, şiir, sinema, dans gibi sanat formları aracılığıyla içsel dünyalarına bir yolculuk yapıyorlar.
Bugüne dek hafta kapsamında yüzlerce atölye çalışması yapıldı ve bunlarda bir araya gelen binlerce katılımcı, sanat aracılığıyla terapötik bir yolculuk yaşadı.
Ben de bu yıl dramaturg ve sanat terapisi uygulayıcısı Selen Korad Birkiye ile birlikte “Başkalarının Acısına Bakmak: Başkasının Yüzünde Kendini Görmek” başlıklı fotoğraflardan yola çıkan bir dramaterapi atölyesi yapacağım.
Atölyemizde gerçek ve yeterince dengeli bir temasın nasıl mümkün olabileceği sorusunun peşine düştük. Zira iklim krizinden savaşlara dek giderek kaotikleşen dünyamızda sorunların sanki bizden çok uzakta oldukları yanılsamasına kapılabiliyoruz. Tam da bu nedenle atölyemiz, düşünsel ve felsefi temellerinden hareketle duyarlılığın başkasına bakmakla başladığı vurgusuyla yola çıkıyor.
Bu noktada fotoğrafı, hem başkalarının hem de kendi öykülerini görmeyi, işitmeyi olanaklı kılan terapötik sürecin bir katmanı olarak ele alıyoruz. Atölyede katılımcıları, seçtikleri fotoğraflardan yola çıkarak onlardaki öyküleri dramaterapi teknikleriyle açımlamaya, başkasıyla birlikte kendimizi de biraz daha tanımaya çağırıyoruz.