“-Fetullah Gülen’in çizilen ‘Hoşgörü’ ve ‘Barış’ tablolarıyla bazı devlet çevrelerini etkilediği… Cumhuriyet dönemine ‘Kefere düzeni’ diyen Fethullahçıların bugün bu düzenin devamlılığını ister görünerek bazı kesimleri de davranışlarına inandırabildikleri, ‘Devlet içinde devlet’ faaliyetleri icra eden Fetullahçıların tarikat okullarının Milli Eğitime alternatif bir anlayışla yönetildikleri, …gerekli olacak kadroları yetiştirmek ve devlete sızmayı amaçladıkları, ‘Bürokrasiye hakim olan devlete hakim olur’ prensibini uygulayan Fethullah Gülen tarikatında yer alan bazı bürokratların, Hazine Müsteşarlığı gibi icra birimlerinde örgütlenerek bu kesimlerin Devlet imkanlarıyla büyüyüp gelişmesine ön ayak oldukları, -F. Gülen Nurcu tarikatı tarafından, Silahlı Kuvvetler içerisinde yapılanabilmek için askeri okullarda okuyan öğrenciler öncelikli hedef olarak belirlenmiş, kültür düzeyi yüksek tarikat mensubu ve türban takmayan kadınların askeri öğrencilerle tanışmaları ve evlenmelerinin sağlanabilmesi için gerekli vasatı oluşturacak bir yapılanmaya gidilmiştir. A
nılan kesim tarafından bu yöntemle 10 yıla kadar olan bir sürede Silahlı Kuvvetler içerisinde tarikat olarak söz sahibi bir konuma gelebilecekleri şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır.” (Kaynak: TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu-Kasım 2012) Bu satırları okuduğunuzda ne var “Bunu herkes biliyor” dediğinizi duyar gibiyim.
10 yılda TSK’da söz sahibi olacaklar
Evet 15 Temmuz ile beraber kanlı yüzü gördükten sonra FETÖ’nün “Devlet içinde devlet” olduğunu herkes ezberledi. Ama bu satırlar bundan tam 21 yıl önce 28 Şubat “Postmodern darbe” adı verilen süreçte 17 Mart 1998’de Genelkurmay Başkanlığı tarafından Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yapılan sunumda yer aldı.
Acı değil mi? 21 yıl önce devleti yönetenlerin huzurunda FETÖ’nün “Devlet içinde devlet yapılanmasına gittiği” Genelkurmay Başkanlığı tarafından ifade edilmiş. Daha acısı şu; Fetullahçıların 10 yıl içinde yani 2008’de Silahlı Kuvvetler içerisinde tarikat olarak söz sahibi bir konuma gelebilecekleri öngörülmüş.
MGK toplantısı bitmiş, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından gündeme gelen her konu gibi Fetullahçılar hakkında da çalışma yapılmış, “Öneriler” 1 Nisan 1998’de dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e madde madde “arz” edilmiş.
Tahmin edin bakalım Fetullahçıların 10 yıl içinde Silahlı Kuvvetler’de etkili konumlara geleceği iddiasıyla ilgili nasıl bir “öneri” yapılmış?
Aynen aktarıyorum; “TSK her zaman laiklik konusuna hassasiyet göstermiş, askeri öğrencilikten başlayarak her rütbedeki elemanlarını sıkı bir denetime tabi tutarak, zararlı kişileri bünyesinden uzaklaştırmıştır.
Bugün için sürdürülen bu çaba on yıl sonra da aynen devam edecek, tarikat mensuplarının bu Kurum içinde söz sahibi bir konuma gelebilmeleri TSK'lerinin kendi iç denetimi sayesinde asla mümkün olamayacaktır.” Gülüyorsunuz değil mi? Bence beraber ağlayalım…