Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz darbe girişimi Türk Halkı için büyük bir travma, Türk Silahlı Kuvvetleri açısından ise tarihte eşine az rastlanır bir ihanetti.
General ve amiral mevcudunun yüzde 40’ından fazlasını bir anda kaybeden TSK’nın bu durumu uzmanlar tarafından “Subaylar savaşı” diye adlandırılan Sakarya Meydan Muharebesi ile kıyaslanıyordu. TSK, uğradığı ihanet sonucunda 15 Temmuz hain darbesiyle Sakarya Meydan Muharebesi’nden fazla subayını kaybetmişti.
Hem insan kaynağı hem de imaj açısından en büyük darbeyi alan TSK, bu travmayı kısa sürede atlattı. 15 Temmuz’un hemen arkasından Ağustos ayında Suriye topraklarına yönelik başlatılan Fırat Kalkanı operasyonu ile TSK savaşçı kabiliyetini kaybetmediğini gösterdi.
İddia ile söylüyorum, Türkiye ve Türkler dışında dünyada hiçbir devlet, hiçbir halk, hiçbir ülke böylesine büyük bir ihanet ve travmayı böylesine başarıyla atlatamazdı. Devlet çareyi FETÖ’cülerin yuvalandığı askeri okul ve liseleri, hastaneleri kapatmakta bulmuştu. Ama asıl önemlisi TSK içerisinde sayıları 50 ile 70 bin arasında olduğu tahmin edilen FETÖ üyesi personelin nasıl temizleneceğiydi.
2016 Yüksek Askeri Şurası’nda 600 ile 1000 arasında FETÖ iltisaklı subayın ihraç edileceği basına yansımıştı. Ancak bu, sadece darbe girişimine fiilen katılan 8 bin 651 personel olduğu düşünüldüğünde küçük bir rakamdı.
Bunun da bin 676’sı erbaş ve erler, bin 214’ü ise askeri öğrencilerden oluşuyordu. Yani darbeye fiilen katılan FETÖ’cü, subay astsubay ve diğer rütbedeki personelin sayısı 5 bin dolayındaydı. Öte yandan darbe sonrası yapılan analizler FETÖ’cü subayların sayısının bunun en az 10 katı yani 50 ile 70 bin olarak tahmin ediliyordu.
KRİPTO ELEMANLAR
Peki, TSK içerisindeki FETÖ’cüler nasıl tespit edilip ihraç edilecekti? TSK’nın ve Türkiye’nin geleceği nasıl kurtarılacaktı? İhbarlar ve itirafların yetersizliği biliniyordu. FETÖ, TSK içerisindeki elemanlarını öyle kripto şekilde yetiştirmişti ki, tespiti son derece güçtü.
Hatta siyasette, bürokraside, eğitim, medya, adliye alanındaki yüz binlerce FETÖ elemanının kullandığı gizli haberleşme sistemi TSK’daki FETÖ’cüler tarafından çok sınırlı kullanılmıştı. FETÖ, TSK’daki elemanlarını korumak, kimliklerinin belirlenmemesi için onları Bylock’tan da uzak tutmuştu. FETÖ’nün sırrı da zaten buydu. Nitekim TSK’daki elemanlarının deşifre olmaması için uyguladığı gizlilik kuralları vardı.
Sosyal ortamlarda alkollü içki içmek, eşlerini mayo ile havuza sokmak, eşlerinin başları kapalıysa açmak, açıkta değil göz ile ima namazı kılmak gibi… Ancak 15 Temmuz darbe girişimi her şeyi değiştirdi.
KRİTERLER BELİRLENDİ
Darbenin hemen ardından Ağustos ayında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı’na daha önce FETÖ’nün kumpasına maruz kalmış Tümamiral Cihat Yaycı’nın atanması bu değişikliğin ilk adımıydı. Yaycı, daha önce kendisiyle çalışmış ve kendisi gibi FETÖ’nün hedefi olmuş kişilerden bir ekip kurdu. Olağanüstü Hal kapsamında yayımlanan KHK/Kanunlar ve Milli Güvenlik Kurulu kararları çerçevesinde, FETÖ’nün devlet içinde “uyuyan/kripto” FETÖ/PDY üyesi/iltisaklı personelinin tespiti” için 10 Eylül 2016 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı bünyesinde Adli Takip, İnceleme ve İdari İşlem (ATİİİ) Şube Müdürlüğü kuruldu.
Bu şube geceli gündüzlü çalışmalarla, darbecilerin, FETÖ üyelerinin ifadelerinden, arşiv bilgilerinden yola çıkarak, zamanla gelişen ve toplam 69 ana başlık ve 249 alt başlıktan oluşan kriterler listesini hazırladı. Bu kriterleri ve süreçleri kısa süre önce yayınlanan “Kahraman Hainler” (Destek yayınları) kitabında yayınladım. Bu kapsamda görevde ve emekli personel ve yakınları olmak üzere yaklaşık 810.000 personele ilişkin bilgiler değerlendirildi. Devletin 17 bakanlığı, 25 kurumu ve ilgili savcılıklarla işbirliği yapıldı.
Bugüne kadar ATİİİ Şube Müdürlüğü tarafından; Deniz Personel Yönetim Bilgi Sistemi (DPYBS)’de bulunan 1 milyona yakın GSM numarası Emniyet Genel Müdürlüğü ile koordineli olarak Bylock arama motoru vasıtasıyla incelendi ve 1500’e yakın Bylock kullanıcısı tespit edildi. 700.000 personel yakını incelenerek, yaklaşık 1.240 personel kamu görevinden çıkarıldı.
TMSF’den alınan Asya Katılım Bankası’na ilişkin 19 milyon satır veri analiz edildi ve yaklaşık 10.000 personelin; FETÖ’nün Asya Katılım Bankası bilgileri, FETÖ/PDY’nin gazete ve dergi yayın abonelikleri, dernek ve vakıflarına yapılan bağışlar, okul bilgileri (özellikle dershane bilgileri) tespit edildi.
Yaklaşık 22.000 yabancı dil (KPDS/YDS ve Dinleme) sınav notu incelendi ve yabancı dil sınav notları arasındaki anormallikler tespit edildi. FETÖ/PDY iltisak/irtibatı nedeni ile kamu görevinden çıkarılmış Deniz Kuvvetleri personelinin vermiş olduğu yaklaşık 80.000 sicil kaydı incelendi ve sicil analizi yapıldı. Bir de genç yaşta ve mesleki hayatının başında olan ve FETÖ üyesi olduğuna dair fazla işaret vermeyen ve haklarında fazla bilgi elde edilemeyen genç subay ve astsubaylar için ise 33 temel ve 60 alt kriter kullanılmaya başlandı.
"KAHRAMAN HAİNLER"
“Kahraman Hainler” isimli kitabım için bu konuyu araştırırken, kriterlerin nasıl hazırlandığı hakkaniyetle olup olmadığı üzerinde çok durdum. Birçok görüşme yaptım ve bu kapsamda itirafçı olanların ifadelerini okudum. Cevabını aradığım soru şuydu; “Kurunun yanında yaş da yanıyor muydu?” Öncelikle şu rakamı vereyim; FETÖMETRE adı verilen kriterler kapsamında ihraç edilen TSK personeli sayısı 15 bini buldu. Kriterlerle FETÖ iltisakı tespit edilenlerin birçoğu itirafçı oldu.
Sadece TSK personeli değil, bu sayede TSK’daki personellerden sorumlu FETÖ imamları, “mahrem imamlar” da deşifre edildi. Bunların sayısı ise 600’ü buldu. Sistemin şeffaf olması da çok önemli. Nitekim FETÖMETRE, Milli Savunma Bakanlığı başta olmak üzere Bakanlıklar, Savcılıklar, Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer Kuvvet Komutanlıkları gibi birçok kamu kurum ve kuruluşu ile paylaşıldı.
Şimdi asıl önemli konu, FETÖMETRE’nin TSK dışındaki kurumlar içindeki FETÖ/PDY mensuplarının tespiti için kullanılıp kullanılmayacağı. Kahraman Hainler kitabımda listesi verilen FETÖMETRE kriterleri incelendiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki “uyuyan/kripto” FETÖ/PDY mensuplarının da tespitinde faydalı olacağı görülüyor.
Ancak kriterlerin sivil alandaki hayatın gerçeklerine uyarlanması, her kurumun denetlenebilir bir FETÖMETRE oluşturması gerekir.