HSYK 1. Daire Başkanı olan ve FETÖ üyesi iddiasıyla tutuklanan İbrahim Okur 150 sayfayı bulan ifadesinde Ahmet Şık ve benim tutuklanmam ile ilgili de konuşmuş. İbrahim Okur 3 Mart 2011 günü gözaltına alındığımızda İstanbul’da FETÖ savcısı Fikret Seçen’i (firari) aramış.
Fikret Seçen, ciddi deliller olduğunu, ayrıca operasyonun beyefendinin talimatı ve bilgisi dahilinde yapıldığını söylemiş. İbrahim Okur, HSYK eski üyesi Ahmet Hamsici ile Başbakan Erdoğan’ın yanına gidip konuyu açmış. Erdoğan, “Bırak yaptıklarını çeksinler” anlamında bir şeyler söylemiş.
İbrahim Okur, konuyu daha sonra mahkeme başkanı olan firari FETÖ'cü hakim Mehmet Ekinci ile konuşmuş ve biz tahliye edilmişiz. İbrahim Okur “Takip eden zaman içerisinde Başbakan’ın yanıltıldığını ve onun ‘Soruşturmayı yapın’ talimatı bana sanki ‘Nedim Şener’i cezaevine atın’ talimatı vermiş gibi yansıtılıp destek olmam sağlanarak yanıltıldığımı gördüm” diyor.
Erdoğan, Yılmazer’i görevden aldı
Birkaç kez yazdım, bizim tutuklanmamızın kumpas ve operasyon boyutu tamamen Ali Fuat Yılmazer başta olmak üzere FETÖ’cü polis, savcı, hakim ve gazetecilere aittir.
Gerekçesi de FETÖ’cü Yılmazer ve Ramazan Akyürek başta olmak üzere bugün yargılanan FETÖ’cü birçok kamu görevlisinin gazeteci Hrant Dink cinayetindeki sorumluluklarını yazmış olmamdır.
Nitekim 6 Mart 2011 günü tutuklandıktan iki gün sonra kumpası gören Başbakan, Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmaları yapan FETÖ’cü Yılmazer’i 8 Mart 2011 günü sabaha karşı görevden aldı. Elbette bu “Onlar gazeteci değil terörist” ve “Bazı kitaplar bombadan tehlikelidir” diyen Erdoğan’ın siyasi sorumluluğunu kaldırmaz.
Ama gerçekleri konuşmak lazım. İbrahim Okur, serbest kalmamızı ise kaçak FETÖ’cü hakim Ekinci ile yaptığı görüşmeye bağlıyor.
Oysa Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç 2014 yılı Mart ayında Ülke TV’de konuyu tanıklarıyla şöyle anlatmıştı: “Gel zaman, git zaman bu 7 Şubat 2012 (MİT krizi) oldu. Başbakan'ın ameliyatı sonrası bir grup gazeteci geçmiş olsuna gittik.
Fehmi Koru, Akif Beki, Mustafa Karaalioğlu, Mehmet Ocaktan, İbrahim Kiras ve ben. Ben, Başbakan’a, “Nedim Şener ve Ahmet Şık’ı siz mi aldırdınız” dedim. Başbakan çok şaşırdı.
“Asla böyle bir şey söz konusu değil, deli saçması bu” dedi. Yalçın Akdoğan’ı çağırdı. Akdoğan da hemen yanımızdaydı.
“Yalçın, Sadullah Bey’e bu gazetecilerin durumunu bir sor bakalım, bunlar hakikaten terör örgütü üyesi diye mi yatıyorlar, buna bir baksın Adalet Bakanı” dedi. Bu konuşma Şubat ayında yaşandı biz 12 Mart 2011 günü tahliye edildik. Gerçek budur.
06 Ocak 2017, Cuma 08:00
Haberin Devamı