Hayatta en zor olan haklının değil güçlünün kazanmasıdır. Yaşamda bunun birçok örneğine rastlayabiliriz. Bu sözü en son Cumhurbaşkanı adayı olmuş CHP’li Muharrem İnce’nin uğradığı iftira için söylemiştim. Muharrem İnce, “Saray’a çıkan CHP’li” iftirasına uğrayınca hakkını aramak için konuşmaya başladığında karşılaştığı linç ve baskı karşısında “Ben partimin bu olaydan daha fazla yara almaması için konuyu kapatıyorum” dediğinde tartışmanın küllenmeye bırakıldığını düşünmüştüm. Ancak öyle olmadı.
‘Rahmi Bey üzülmesin’
Böyle kalmayacak gibi de görünüyor. Çünkü, “Saray’a çıkan CHP’li” konulu Rahmi Turan’ın yalan yazısına kaynaklık eden Talat Atilla, sosyal medyadan, bu haberin kaynağı olan kişinin CHP içinden olduğuna, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını beklediğine ilişkin mesajlar atıyor. Ancak tartışmayı ve Muharrem İnce ismini yeniden gündeme taşıyan yine Kılıçdaroğlu oldu.
CHP Genel Başkanı, yalan yazıyı yazan Sözcü yazarı Rahmi Turan’a yine bir gazeteci aracılığıyla haber göndermiş; “Rahmi bey üzülmesin” demiş. Rahmi Turan, bu mesaj karşısında teşekkür ediyor. İddiaya göre yalana kaynaklık edenlerle yalanı köşesine taşıyanlar pek güzel anlaşmış, aralarında konuyu tatlıya bağlamışlar.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da Muharrem İnce ile görüşmüş. İnce çileden çıkmış ve tepkisini şöyle ifade etmiş: “İftiraya uğrayan benim, iftiraya uğramama neden olan kişi Rahmi Turan. Genel Başkan iftiraya uğrayana değil de iftiraya kaynaklık eden kişiye ‘üzülme’ diye haber gönderiyor. İşte asıl buna üzüldüm. Hem de çok üzüldüm. Genel Başkan bana ‘Biz Muharrem Bey’i biliriz. Onun Saray kapısına gideceğine ihtimal bile vermeyiz. Söyleyin ona üzülmesin’ diye haber göndermiyor. Ama Rahmi Turan’a üzülmesin diye haber yolluyor. Ben buna üzülmeyeyim de ne yapayım?”
Sayın İnce’nin uğradığı linç karşısında nasıl üzüldüğünü tahmin edebiliyorum. Ama üzülmek gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamıyor.
Yalancıya laf yok
Hatta, haberi yazan Rahmi Turan’a ona kaynaklık eden Talat Atilla’ya üç beş kuruşluk dava açmak da haksızlığı gidermiyor. Aradan geçen zamanda parti merkezinden bir kişi bile arayıp, “Sana yapılan haksızlık karşısında yanındayız” demiyor. Onu da bir kenara bırakın, “Bizim partimizi nasıl böyle bir yalanın içine çekersiniz, Muharrem İnce’nin adını nasıl böyle bir olayın içine katarsınız” demiyor.
Bu gazetecilere tek laf edip, dava bile açmadıkları gibi hiçbir şey olmamış gibi yalanı servis eden gazeteciye, “Üzülmesin” diye haber gönderiyorlar. Sayın İnce, hem bir yandan “Parti içinde bir çeteden” söz edip hem de “Partimin bu olaydan daha fazla yara almaması için konuyu kapatıyorum” derseniz, kusuru başkasında değil biraz da kendinizde arayacaksınız.